25/07/2014 | Yazar: Emre Korlu

Sana hediye edilmiş olsa bile hep başkasının çantasını karıştırır gibi oluyorsun bir gün elinden alınabileceğinden korkarak...

Bir çocuğun gözleriyle...
 
Pastanın üzerine baktım mı, yüzümü göreceğim sandım. Sanki Tanrı oradaymış ve beni duyacakmış gibi davrandım. Tanımadığımız yabancıların bana, aileme, diğerlerine dokunmayacağına inandım. Az ileride babamın yalnızca bombadan arta kalan çamaşır parçalarına bakakaldım. Keşke bir nefeslik dileğimiz daha olsaydı.
 
Dünya’nın en eski şehirlerinden birinde yaşıyor olmak bir lüks sayılabilirdi, haçlıların topraklarımıza yaptığını şimdi İsrail bedenlerimize uygulamasaydı... Bizleri gözlerini kırpmadan öldürmeseydi...
 
***
 
“Ne şehirmiş be!” diyor baba yadigârı anılarım. Gazze, köy durumundayken bile bölüşülememiş, hep göz konulmuş. İngiliz mandası altında bu coğrafi bölgenin bir parçası olmuşuz. 1967 yılı, yani babamın doğumu, o kötü günlerin habercisiymiş. İsrail, çok sevdiği kanla beslenip, Filistin’i ele geçirmiş. 94 senesi, şehir idaresinin Filistin Ulusal Yönetimine geçmesiyle halk rahat bir nefes almış.
 
Şu enkazın ortasında, cehennemin nasıl bir yer olduğunu düşünmeme gerek yok. İslami direniş hareketi Hamas’la İsrail karşılıklı düelloya tutuşmuş gibi...
 
Çoğu kez, öldürüldüğümde nereye gömüleceğimi merak ediyorum. Hanginizin bizleri daha çok düşündüğünü bilmiyorum. Haberlerden ayrıntıları kaçırmamak için yaptığınız çabanın haricinde günde kaç kez aklınıza geldiğimizi de ama emin olduğum bir şey var o da yok edildiğimiz...
 
İsrail, Hamas’tan nefret eder; o örgüte karşı oldukça öfkelidir. Hamas, İsrail halkına intihar saldırıları düzenlemiştir ve İsrail de topraklarımızı elimizden almaya çalışırken bizleri öldürmeyi kendine hakmış gibi görür.
 
***

Gazze’de çoktuk sonra üzerimize ölüm yağmaya başladı. Birlikte oyunlar oynadığım arkadaşlarım öldü. Neredeyse her yer ağzı sütten kesilmemiş bebek cesedi kokuyordu. Annem nereye doğru koşacağını şaşırmış bir halde, “arkama geç ve eteğimin altına saklan” dedi. Onun eksildiğini hissettim, üzerine bomba gelmemesi için dua ediyordu. Bacakları parçalandığında onu kaybettiğimi anlamıştım. Üzerimizde yeni silahlar deniyorlardı ve birçoğu yasaklıydı. Pudra bombasıyla annemin belden aşağısını yok ettiler. Eteğin altından sıyrıldığımda ardıma bakmak istemedim. Yüzüm gözüm kanlar içindeydi.

Karadan, havadan ve denizden saldırılara uğruyorduk. Binlerce İsrail askeri Gazze’ye akın ediyordu. Bir makine gibi öldürmeye programlanmışlardı. Çok öldük, az yaşadık.

O gün, Gargamel’in elleri arasında toz bulutu haline dönüştüm. Henüz her şey için geç olmadan siz diğer şirinleri kurtarın diye. Dedem sağ dizinin üzerine beni oturtur mülteci olarak yaşamanın can acıtıcı bir his olduğunu söylerdi. “Sana hediye edilmiş olsa bile hep başkasının çantasını karıştırır gibi oluyorsun bir gün elinden alınabileceğinden korkarak...”   

Etiketler:
İstihdam