09/10/2013 | Yazar: C

Ah bir tuzruhu döküp de eritebilse şu öpüşen gençlerin ağzını dilini, pir-u pak olacak dünyası…

Öldürmüyorum, işkence yapmıyorum, tecavüz etmiyorum, çalmıyorum, bunları yapanları desteklemiyorum. Gündelik hayatta var olabilmek için durmuyorum, sürekli yöntemler geliştiriyorum.
 
Alt komşum kara çarşaflı bir kadın (kara çarşaflı olmayanları da kapsıyor bu anlatacağım, ben sadece tarif ediyorum). Geniş bir ailesi var. Çocukları ve torunları ile oturuyor.  Tutucu bir kadın olduğu için sevgilim aşağıya inip bir şey isterse, kapıyı açmıyor; “günah”a girmemek için onunla kapının arkasından konuşuyor.
 
Evi tertemiz sürekli çamaşır yıkıyor, sürekli merdiven siliyor. Ancak, üst komşumuz sevgilisiyle kendi evlerinin terasında öpüştüğü için onu ev sahibine şikâyet etmekle tehdit ediyor, hakmış gibi röntgencilik yapıp konu komşuya ahlak elden gitti diye dert yanıyor; ah bir tuzruhu döküp de eritebilse şu öpüşen gençlerin ağzını dilini, pir-u pak olacak dünyası…
 
Peki, bu dedikoducu ve Toyota görünümlü şahinler için ben ne yapıyorum?
 
1-    Hep gülümsüyorum.
2-    Her gördüğümde mutlaka "merhaba" diyorum, halini hatırını soruyorum.
3-    Aidatlarımı zamanında yatırmaya çalışıyorum.
4-    Olabildiğince yardım istiyorum. Mesela perdelerimi takmak için merdivenini istiyorum, fırınımın turbosu bozulduğunda ondan fırın istiyorum. Benim de misafir ağırlayabilen, hatta yemek yapabilen, perde yıkayıp asan NORMAL bir insan olduğumu kavramasına yardımcı oluyorum.
5-    Kaçar gibi davranmıyorum. Mini eteğimle elindeki poşetleri taşımasına yardımcı oluyorum, sevgilimle öpüşürken onun yaptığı işe bakıp “kolay gelsin” diyorum.
 
Sonra istediği kadar sizin dost hayatı yaşadığınıza dair konuşsun, sizin cinsel kimliğinizi sorgulasın,  sizin giyimim kuşamınıza baksın, yaşantınızı yargılasın... Yapsın yani bunları; çünkü o sırada düşünecek.
 
Mahalle esnafıyla illaki kaynaşın. Alışverişinizi onlardan yapın; her halükarda esnaftan yapın, bakkal mahallenin can damarıdır, onunla şakalaşın, hükümet politikalarını tartışın, fikirlerinizi söyleyin, onu dinleyin, hatta ona evinizi emanet edin. Sonuçta konu dönüştürme meselesi.  Her sabah ekmeğimle sütümü kapımdaki sepetten aldığım güvenlikli evimde “ay gıcık oluyorum bu insanlara” diye tweet atmayı dedem de yapar!
 
Bir de sokaklar var, gece var...
 
Benim yaptığım bir diğer şey özellikle de kadınsanız size dik dik bakan adamların üstüne yürümek. Biliyorsunuz kaldırımda beş adam durur ve sizin o küçücük yerden kafanız önünüzde geçmeniz beklenir. Laf atılır, taciz edilir... Hayır! Ne münasebet? Ben o beş kişiyi yarar öyle geçerim. İleri gidip omuz bile atabilirsiniz. Hiçbir şey olmayacak, kendinizi şahane hissedeceksiniz. Tek yapmanız gereken şey bu esnada sizin de adamlara aynı dik diklik ve süzümle bakmanız.
 
Ayrıca merak etmeyin bu magandalar da sizin gibi etten kemikten. Size dokunmaya kalkarlarsa siz de onlara öyle bir dokunun ki ses gelsin. Bütün gücünüzle bu adamların ayak parmaklarına vurabilir, en tiz sesinizle kulağının içine bağırabilir, kollarını çok da güzel ısırabilirsiniz. Ama tabi biz şiddet yanlısı insanlar değiliz, ama bunları gerekirse yapmayı iyi biliriz!
 
Ve eğer caddede gerçekten korkarsanız, kendinizi kapana sıkışmış hissederseniz polise değil, seks işçiliği yapan translara sığının. Haksızlıklarla baş etmeyi en çok onlar bilirler. Emin olun onlarla gerçekten güvendesiniz.    

Etiketler: yaşam
nefret