14/06/2013 | Yazar: Ulaş Yılmaz
Gezi Parkı eylemleri başladığından beri Taksim’e, Kızılay’a destek olmak için Berlin’de de pek çok etkinlik, eylem düzenlendi, düzenleniyor.
Gündem o kadar hızlı değişiyor ki... Haberlerin güncelliği sadece saatler hatta dakikalar sürüyor. Ve hatta ben bu satırları yazarken Avrupa Parlamentosu’nda Erdoğan’ın antidemokratik tavrı eleştiriliyor; öte yandan, Erdoğan, “Bu iş 24 saat içinde bitecek, faiz lobisinin işi bunlar” diye tehditkar, bir o kadar da anlaşılmaz açıklamalar yapıyor. Bu yazı yayına girdiğinde nerede duracağız bilmiyorum ama ben bu gece uyuyamayacağım, ondan eminim.
Daha uzatmadan sadede geleyim en iyisi: Berlin’den biraz haber vermek istiyorum.
Her ne kadar Türkiye’deki gibi fiziksel şiddete maruz kalmasak da, izninizle, “Berlin’de de direniyoruz” diye başlayacağım. Gezi Parkı eylemleri başladığından beri Taksim’e, Kızılay’a destek olmak için Berlin’de de pek çok etkinlik, eylem düzenlendi, düzenleniyor. Bu eylemler en az Türkiye’deki kadar çok renkli oluyor. Örneğin, –ufak çatışmalar kaçınılmaz olsa da–, Türk ve Kürt bayraklarını aynı eylemde görebiliyorsunuz. Aleviler de orada eşcinseller de orada; kadınlar, gençler, Alman solcuları, antifaşistler, ulusalcılar ve söyleyecek bir sözü olan herkes…
Ben, bu eylemlerden bazılarına katılabildim. Eylemler sürdükçe de katılmaya devam edeceğim. İlk katıldığım eylem Perşembe günü (6 Haziran), Türkiye Büyükelçiliği’nin önüne yapıldı. Berlin’de, -elçiliklerin yoğun olduğu bir bölgede-, güvenlik güçleri yolu trafiğe kapattı; gösteriyi düzenleyenler sahne kurdu ve ’Demokratik Türkiye’ istemiyle elçilik önüne siyah çelenk bırakıldı. Sahneden yapılan konuşmalarda da bu istek daha net bir şekilde açıklandı. Aynı gün, bu eylemin ardından Kottbusser Tor’da başka bir organizasyon tarafından ikinci bir eylem yapıldı. Kottbusser Tor, Berlin’de Türkiyeli göçmenlerin görünürlüğünün sembolü olması açısından önemli bir yer.
9 Haziran; Berlin’de Türk Mahallesi diye bilinen Kreuzberg’de on bine yakın kişinin katıldığı bir yürüyüş düzenlendi. Yürüyüş çok coşkulu ve dolu dolu geçti. Yalnız, küçük bir gerilim yaşandı. Öpüşürken yürüyüş pankartının önünü kapatan iki kadın biraz kabaca pankartın önünden uzaklaştırılmak istendi. Oradaki eşcinseller olarak duruma hemen müdahale ettik ve üç kişi bu olayı konuşmak için yürüyüşü düzenleyen platformun değerlendirme toplantısına katıldık. Türkiye’den eylem fotoğraflarını, İnternet’ten bulduğumuz materyalleri ve Taksim dayanışmasının basın açıklamasını kullanarak, eşcinsellerin de bu direnişin bir parçası olduğunu vurguladık. Toplantıya katılanlar, homofobinin ve transfobinin üstesinden gelmenin ancak ve ancak iletişim ve etkileşimle olacağı konusundaki sunumumuzda olarak bize hak verdiklerini içtenlikle yinelediler. Ben bu samimi diyalogla durumu tatlıya bağladığımızı düşünüyorum. En azından, durumdan hoşnudum. Beraber dönüşmenin yolunu bulduğumuz ve diyalogun önünü açtığımız hangi alanda şiddete ve homofobiye yer kalıyor ki…
11 Haziran; Taksim’deki saldırıları protesto etmek için Kottbusser Tor’da bir gürültü eylemi yapıldı; kısa bir yürüyüş ve serbest kürsü de oldu.
12 Haziran; saat 11.00 itibariyle yine Kottbusser Tor’da bir dayanışma çadırı kuruldu ve bu çadır Türkiye’deki olaylar bitene kadar orada kalacak. Saat 19.00’da çadırın önünde basın açıklaması var. Birazdan çıkıp oraya gideceğiz… Gökkuşağı gibi renklerimizle…
Etiketler: