23/06/2014 | Yazar: Oya Yakamoz

Kahir ekseriyetle güllüm denen kavramın neden hep disko topu altında saatlerce dans etmekte yattığına inanıyoruz?

Düşünmeden edemedim. "Gullüm" çok güzel. Kulağa gayet hoş geliyor. Peki, bunun karşı tarafında "algı" kısmında bu kime veya kimlere gidiyor? Nasıl gidiyor? Orada da her şey gullüm gülistanlık mı?
 
Trans güzellik yarışması düzenlenirken Anadolu’nun bilinmez diyarlarında, trans varoluşunu daha meşakkatli şekillerde bina eden insanlar düşünülüyor mu? Yaş skalasını düşünün; en küçüğünden en büyüğüne yarışmada bu durum bu özellikteki bireyler için dikkate alınıyor mu? Açığa çıkan "rekabet"in kime, nasıl bir getirisi olacak? Silikon meme yaptırmak isteyip maddi yetersizlikten yaptıramayan bir birey bu birincilik haberini medyanın herhangi bir organında görüp "neden ben böyle değilim" demez mi? Birincinin giydiği kıyafeti canı çekip alamazsa, topuklu ayakkabıyı terzide yaptıracak maddi gücü kesesinde bulamazsa umutları un ufak olmaz mı? Ya da en minimali parasallığa dayanan imrenme durumlarını da es geçerek şunu soralım, birincinin sahip olduğu vücut bütünlüğü kendinde olmadığı için o insan kendini kötü hissedip, “ben o güzellikte olamıyorum” diye direnci kırılmaz mı, ruhundan bir parça kopmaz mı?
 
Clarina Bezzola, Sokaklarda yalnız yürüdüğümde...
 
Eğer ki bir şahıs "birincilik" pozisyonunda ise karşısındaki kitle için o insan belli bir rol algısı ithalatı yapar. Ataerkil kültürle süslenmiş dinamikler kadınlara estetize bir fikriyatı da dayattığı için genel anlamıyla buna göre bir fiziksel tasarıyı kozmetik/giyim vb. anlamlarda ister istemez biz kendimize uygularız. Trans olmamızdan dolayı da bu durum bize iki misli yansır. Neden biz "o"nun gibi değiliz, neden biz öyle olamıyoruz diye kendimizi suçlar suçlar mutsuz mutsuz olur dururuz. Ve ben, Türkiye’min hiçbir metrekaresinde bu gibi sebepten dolayı bir tane bile trans kardeşimin mutsuz olmasını istemem. Kalbi kırılsın istemem. Hiçbirimizin uzaktan ulaşamadığı heykel pozisyonunda durmasını istemem. İşte bu ve bunun gibi sebeplerden dolayı da ben jüri üyelerinin almış olduğu kararı onaylıyorum, saygı duyuyorum.
 
Gullüm kültürümüz lütfen katılabilirliğin, ulaşılabilirliğin, dayanışmanın olabildiğince "açık" olması adına olsun. Mesela bilmiyorum bu parti ücretli mi ücretsiz mi, ücretsizse ne âlâ ama eğer ücretliyse lütfen maddi yetersizlik içindeki LGBTİ’lerin de katılabilmesi için olanak oluşsun. Türevleri için de diyorum. Eğer gece çıkması bir takım aile vb. faktörlerinden ötürü mümkün olmayan translar varsa ona göre gündüz için de bir şeyler düşünülsün.
 
Daha da boyutlu bir tarafla düşündüğümüzde mesela engelliler ne aşamada? Engelli translar bu yarışmanın neresinde? Yani daha da yaralanmazlar mı ortaya çıkacak bir birinci figürüne haiz olamayacaklarını kendi içlerinde düşündükleri için? Mesela onları onore edecek bir takım girişimler üstelenebilir miyiz? Onlar arasında yarışma… Hayır hayır yarışma olmaz. “Ben”in diğer tüm yabancılardan üstün olduğu bir durumu yaratmayacağız. Bunu derken bile çengelli iğne kalbimin bir tarafından girmiş öbür tarafından çıkmış gibi hissettim. “Yarışma” kavramı için düşündüklerimi son paragrafa bırakıyorum, bunun dışında daha kapsayıcı bir şeyler yapılması gerektiği muhakkak.
 
Yukarıda bahsetmeden geçtim, fotoğraflar... Bu yarışma için insanlar bir sürü fotoğraf çekiyor. Deyin bakalım lütfen. Bu fotoğrafları çekmek için kaliteli fotoğraf makinesi ya da telefon markası herkeste var mı? Ya da şunu düşünelim bunu çekebilecek birileri var mı? Ya düşünsene ben bak kafayı yiyordum bir zamanlar fotoğrafımı çekemediğim için. Çünkü o 14 yaşımda banyolu fotoğraf makineleri vardı sadece, düşünüyordum fotoğrafçıya gidersem bana ne diyecek, bunu geçtim kim fotoğrafımı çekecek?
 
Evet, lütfen ama lütfen olanakların herkes için aynı olduğunu düşünmeyelim. Dayanışma, umut aşılama, hayatımızı sürdürebilme adına gullüm yapalım. Gelin emek verelim sanata bulaşalım, gelin emek verelim bir arkadaşımıza bildiğimiz bir mesleği öğretelim, gelin emek verelim fazladan bir topuklu ayakkabımız varsa bunu diğer trans arkadaşlarımıza verip "gullüm" yapabileceği güzel günler için saklattıralım... Şöyle bir düşünelim kahir ekseriyetle güllüm denen kavramın neden hep disko topu altında saatlerce dans etmekte yattığına inanıyoruz?
 
Yarışma kavramını az buçuk incelemek istiyorum. Yarışmanın insanları teşvik eden, yaratıcılığı kırbaçlayan bir işleve sahip olması gerekir. Evet, hakkını teslim etmek gerekir ortada bir “rekabet” vardır; ancak bu insanın elinde olan şeylerin, değiştirebileceği şeylerin gelişimiyle meydana çıkan bir rekabettir. Bu anlamda LGBTİ kültürümüzün içinde kadın kadına öykü yarışmasını örnek gösterebilirim. Tam da anlatmak istediğim amaca hizmet eden, olması gerektiği gibi olan bir yarışma. Üretkenliği artırıcı bir yanı var, teşvik ediyor. Yani bir güzellik yarışmasındaki gibi elimizde olmayan özelliklerimizden dolayı sınanmayız. Tamamen üretimimizin içeriğine, niteliğine göre belli bir düzlemde değerlendirilir çabamız.
 
Biz zaten elimizde olmayan şeyler yüzünden hep itilmedik mi gayya kuyusuna? Kimlik rengi, isim, yaş, din hanesi vesaire. Bunların hiçbirine dair sözümüz olmadı, olamıyor. O yüzden barışık değiliz biz, verili olan ve gerçekmiş gibi sunulan yapay dünyayla. Yeniden sözümüzün olamayacağı bir translığın YGS sınavıyla nasıl bütünleşeceğiz?
 
Bunun dışında bir eleştiri görmüştüm yorumlarda, şu şekilde “nelerle uğraşıyorsunuz, kafam patladı bee tonlarca makale…”
 
Bu gibi eleştirilerin haklılık payı elbette var ancak “birikim” kültürünün küllerine nasıl yelleyeceğimizi ve ateşini nasıl artırabileceğimizi bilirsek bu eleştirilerdeki argümanların da ne kadar değerli olduğunu o zaman anlayacağız. Benim için mesela şu üstte okuduğunuz yazıdaki konu sadece bir vesile olma kaynağı. Belli yöndeki fikirlerimin bir yarışma üzerinden seyri.
 
Sakın çok yanlış işler içindeyiz diye düşünülmesin LGBTİ tartışmaları. Yöntem geleceği imler. Bunlar olmalı ki tartışmadan olgunluğun kayalarına belli bir “yöntem” fikri süzülsün. Geleceği daha iyi kurgulayabilmemiz için bu gibi konuları önümüze çıkan tartışma fırsatları olarak bile görebiliriz. Bunlar bugüne kadar olmadığı için ya da “yeterince” olmadığı için böyle içimizde ham kalan bir şeyler var. Taşlar senin, benim, onun görüşleriyle sayısız havuzun aynı anda açıldığı, açılması gerektiği LGBTİ havuzunda yerine oturacak.
 
Bam telinin üzerinden geliyorsunuz, gücümü aldığım yer yapıcı olmak, yıkıcılığa hayır. Ne kadar değerli olduğunuzu sakın ama sakın aklınızdan çıkarmayın! Sulh. 

Etiketler:
İstihdam