14/03/2013 | Yazar: Evren E. Çakmak
Gülşah’ı nedense kimse bilmiyordu.
Tarlabaşı’nda Altın Bakkal Sokak vardır. Altın Bakkal sokağın Turan Caddesi ile Feridiye arasında kalan kısmı vardır birde. Şöyle söylersem daha kolay bilirsiniz belki, Carton Hotel’in arkası. Bildiniz mi? Peki orada, merdivenlerde sabahlayan bir Gülşah vardı onu bildiniz mi? Hiç gördünüz mü? Şöyle söylersem daha kolay bilirsiniz belki, bir deri bir kemik titreyen yaşlı bir travesti. Gördünüz belki, görmeseniz de baktınız. Ben de Gülşah’ı ilk orada gördüm. Hatta uzun süre sadece tek orada gördüm. Önce dar kotla gördüm, sonra bir ara paltoyla gördüm, tanıştıktan çok sonra da sindrella gibi bir elbise ile gördüm.
İstanbul’da yaşadığım aralıkta İstanbul LGBTT’ye gidip geliyordum. Başta tek arkadaşım Eylem’di ayağımı oraya götüren. Gülşah’ı ben de o zamana kadar merdivende oturan yaşlı trans olarak biliyordum. Birebir tanışmak derneğe kısmet olmuştu. Her gece o merdivenlerde sabahladığından tüm gün dernekte, kenarda ki tekli koltukta uyuklar otururdu. Çayına attığı 5 şeker sayesine yaşadığını düşünüyordum bir ara. Tabi dernekteki arkadaşlarımızın küçük ikramlarıyla da. Yıllardır İstanbul’da yaşayan aktivist arkadaşlara da Gülşah dediğimde kimse tanımıyordu. Gülşah’ı nedense kimse bilmiyordu.
Ebru: Kış gelecek, Gülşah nerede senin palton
Gülşah: Hangi palto …’nın verdiği mi? Çok ağırdı taşıyamıyordum verdim birine.
Ebru: Kız ne güzel paltoydu kıçın donacak kışın.
Gülşah: Kış mı?
Gülşah da kışı bilmiyordu. Koltuğu biliyordu, çayı biliyordu, seni beni biliyordu ama artık kışa çıkma ihtimalini bilmiyordu. Haftanın altı günü 12 saat çalıştığım işten bana kalan tek günde Gülşah’la konuşmak için can atıyordum. Galatasaray hamamından Aynalı Çeşmeye, Adalardan modalara anlatıyordu Gülşah yavaş, ağır aksak…
Bir gün o merdivende, çocuklar dövmüşler plastik su borusu ile. Oturduk dernekte biraz biraz ovaladık morluklarını. Aklım almadı nasıl olur diye. Ne isterler yaşlı kimsesiz bir transtan. Köyü boşaltılmış, evi yıkılacak Kürt çocukları “seni bu merdivenlerde öldürücez” diye neden üstüne yürürler bu kadının? Çok değil üç beş gün sonra Fransız kültürün arkasında karşılaştık. Merdivenine gidiyordu yine, koluna girdim titremesi azalsın diye. Tam karşıya geçiyorduk ki aynı çocuklar yakaladı bizi. Trafiğin ortasında tekme tokat daldılar. Ona yine aynı tehditleri savurdular bana da “nereye götürüyorsun onu ibne” diye bağırdılar. Bırakmadık birbirimizi, attık bir şekilde arabaların arasından kendimizi karşıya. Götürüp merdivenine bıraktığımda sarılıp biraz ağlaştık. “sen olmasaydın öldürürlerdi beni” dedi. Gülşah onu kimin öldürebileceğini bilmiyordu.
Şimdi Gülşah kayıp. O dönem Kurum Bakımı için başvurduğum Sosyal Yardım hattı “trasları bilmiyorum ama hastaysa alamayız” demişti. Gülşah’ı onlar da bilmiyordu. Bir ev bulduydu arkadaşlar, şimdi de tam rahatlayacaktı belki sığınma evinde. Kayıp oldu, ne oldu, nerede bilmiyoruz.
Gülşah’ı ve onun gibi yaşlı LGBT’lerimiz nerede bilmiyoruz!
Son anımız yediğimiz dayak olmasın Gülşah...
Etiketler: