26/08/2014 | Yazar: Turan Eser

Ezidiler. Ateşin ve güneşin çocukları. O sabah güneşin doğuşunu göremediler.

Bu soykırım karşısında Ezidiler evlerini, güneşe yüz dönerken bastıkları kutsal topraklarını, türbelerini, yaşanmışlıklarını ve mezarsız ölülerini gözü yaşlı terk ediyorlar. Ne son kez geriye dönüp bakacak halleri ne güneşten son bir keramet dileyecek vakitleri var.
 
Ezidiler. Ateşin ve güneşin çocukları. O sabah güneşin doğuşunu göremediler. “Ya kudret sahibi Tanrım. Bütün dünyadaki halkları kötülüklerden ve belalardan koru ve bizi de ihmal etme” dedikleri sabah duasını yapamadılar.
 
Ezidiler.
 
Kadim inanç. Osmanlıdan günümüze “Müslümanlaşmadıkları” için “katli vacip” sayılmış çoğunluğu Kürtlerden oluşan kadim halk. 1 milyon Ezidi, Irak Türkiye, Suriye, İran, Ermenistan ve Gürcistan’da, birçoğu da can güvenliğinden dolayı Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde mülteci ve göçmen olarak yaşamakta…
 
Ezidi olmak zordur.
 
Ayrımcılığın ve imhanın soğuk ve dramatik yüzüne maruz kaldılar. Mezopotamya’nın kadim inancına mensup ve farklı kültürel kimliğinden dolayı yok ediliyorlar. Katliamlar sayılarını tek tek, bazen topluca eksiltiyor. Tıpkı Anadolu’da Alevilerin ve Ermenilerin eksiltildiği gibi. Ya ölüm ya da zorunlu göç ama azalanlar sürekli Ezidiler oluyor.
 
Ezidi soykırımı
Bugün tanık olduğumuz hakikat daha çirkin. Suriye’de ve Irak’ta Türkmen, Asuri, Keldani, Alevi, Şii, Kürt, Hristiyan ve Arap halklarına karşı barbarca katliamlar düzenleyen radikal İslamcı terör örgütü IŞİD, son günlerde Şengal’de Ezidi halkına yönelik etnik ve dinsel temelli soykırım ve insanlık suçu işliyor.
 
Asırlardır kıyımlar içinde ayakta kalmanın mücadelesini veren Ezidiler bugün IŞİD’in “ya Müslüman olun, ya da öleceksiniz” fetvasıyla yok ediliyor.
 
Bu soykırım karşısında Ezidiler evlerini, güneşe yüz dönerken bastıkları kutsal topraklarını, türbelerini, yaşanmışlıklarını ve mezarsız ölülerini gözü yaşlı terk ediyorlar. Ne son kez geriye dönüp bakacak halleri ne güneşten son bir keramet dileyecek vakitleri var.
 
Çaresizlik içinde yaşamlarını Şengal Dağı’na teslim ederler. Şengal Dağı katıksızdır, susuzdur. Bu dağda son kez güneşe dönüp keramet beklerler. Ama o gün güneş de çaresizdir. Çocuklarını koruyamaz. Şengal Dağı kimine kurtuluş, kimine mezar oldu.
 
Küresel vicdansızlık
Çok kültürlü toplumu zenginlik “görenler” ve Avrupalı “insanlık” nedense bir dilin, bir dinin, bir halkın yok edilmesine, soykırıma uğratılmasına karşı duyarsız.
 
Evet soykırım! Çünkü Melek Tavus’un halkı Ezidiler fiziken, kültürel, dinsel ve mekânsal olarak yok ediliyor.
 
Eksilen sadece Ezidiler değil, eksilen dil, eksilen inanç, eksilen kültür, eksilen insanlık!
 
Stratejik derinlik mi, rezillik mi?
AKP iktidarının desteklediği IŞİD ve diğer Cihatçı çeteler Ortadoğu’daki kadim Türkmen, Asuri, Süryani, Keldani, Alevi, Kürt, Ezidi, Hristiyan ve Arap halklarına yönelik katliamlar yapıyor.
 
1892’de Osmanlının zulmü ile Şengal Dağları eteklerinde imha edilen Ezidiler, bugün yeni Osmanlıcılık desteğindeki IŞİD’in soykırımına maruz kalıyor.
 
AKP’nin uzunca bir süredir Ortadoğu’da inşa etmeye çalıştığı mezhepçi ve cihatçı yeni Osmanlıcılık ekseni ve Davutoğlu’nun dış politikadaki “Stratejik Derinlik” tezi, Ortadoğu’da “Stratejik rezilliğe” dönüştü.
 
Bu stratejik rezilliğin tek “kazanımı” IŞİD! Bu rezillikle yüzleşecek yüz, vicdan ve samimiyet ise AKP’de yok.
 
Ezidi soykırımı karşısında sözde Müslümanlar ve yandaş medya da sus pus! Filistin’de ve Mısır’da “Rabia” ve “Müslüman” olanlar, Şengal’de ‘’IŞİD Unsuru” olup, samimiyetsizliğe ve ikiyüzlülüğe sığınıyor.
 
Ortadoğu halklarına yönelik katliamlar karşısında uluslararası toplum ve kuruluşlar ise üç maymunu oynuyor. Ezidi kadınlar tecavüze uğruyor. Pazarda köle gibi satılıyor. Kız çocukları cariye olarak kullanılıyor! 21’inci yüzyılda kurulan köle pazarlarını izlemekle yetiniyorlar!
 
Eğer uluslararası demokratik kamuoyu ve insani vicdan harekete geçmezse Ortadoğu’da ölüm tarlalarına daha çok çocuk, kadın, genç ve yaşlı bedenleri gömülecek.
 
Ezidi’ye pasaport, IŞİD’e muafiyet
Cihatçı çetelerin Türkiye’ye girişi serbest. Ölümden kaçıp kapımızda umut ve sığınma arayan Türkmenlere, Ezidilere pasaport soruluyor. Soykırımdan kaçana “pasaport” soran AKP, soykırım yapan İŞİD çetelerine “muafiyet mekanizması” kuruyor.
 
Soykırıma tanıklık eden ve ölüme mıhlanmış yaşlı gözler umuda kaçıyor. Sincar dağlarının doruklarına tırmanan çocukların, kadınların ve ihtiyarların ceset kokuları arasındaki umuda yürüyüşü, sınırların ötesine ulaştı. Zulmün zorunlu maratonu yaşanıyor.
 
Ölümden kaçış, hayatta kalma mücadelesi zorunlu umut yolculuğunun en dramatik yanıdır. Bizim hayal edemeyeceğimiz kadar sayısız dertlerle sorunlarla baş etmek zorunda kalıyor Ezidiler.
 
Sınır ötesine sığınmanın, katledilerek eksilmiş ailelerin ve parçalanmış hayatların içinde yas tutacak zamanları bile yok.
Ezidiler yardım bekliyor. Kurtulan Ezidiler’den bir kısmı Şırnak, Silopi ve birçok Kürt şehrine yerleşti. İnsansızlaşmanın ve vicdansızlaşmanın devletler ve iktidarlar eliyle örgütlendiği dünyada, ülkemize sığınmış Ezidilerin yanında olmalıyız.
 
Sevgili okurlar:Lütfen, Ezidilerle dayanışmak amacıyla başlatılmış yardım kampanyalarına ve Ezidi halkına yönelik soykırımı durdurma mücadelesine destek verelim. Edelim ki Ezidiler akşam güneşinin batışına dualarıyla yetişebilsinler.
 
Aksi takdirde Ezidilerin toplu mezarları önünde “Ey ölü kişi! Gelecektir üzerine Münker ve Nekir melekleri! Sana soracaklar: Hangi dindensin? Sen, de ki ben Ezidi’yim” telkinini okumak zorunda kalacağız! 

Etiketler:
nefret