13/01/2017 | Yazar: Can Tülük
Belirtmemiz gereken bir şey var: LGBTİ+ kişilerin maruz kaldığı adaletsizlikleri, alandakilerin kendince önem derecesi biçerek görmezden gelmemesi gerektiği.
Oturup senaryo yazalım dediğimizde kendimizi zorlayarak yazamayacağımız olayların bizzat şahidi oluyoruz. Patlamalar, tutuklamalar, yok saymalar, hukuksuzluklar sırayla değil sırasını beklemeden, hücum eder gibi kara bulutlar misali katman katman ve hiç kurtulunamaz imajı veren bir korkutuculukla tepemizde kocamanca bir örtü gibi serildi kaldı.
Bu yazıyı İMC TV’nin stüdyosu basılıp karartıldıktan sonra yazmayı planlamış, ardından belimize balta vuran insanlık dışı saldırıların art arda başımıza getirilerek öneminin üzerinde durmamızı engellediklerini göstermek için ileri bir tarihte yayımlamayı düşünmüştüm. Heyhat ne yazıktır ki dikkatleri çekmek istediğim bu durumun beter halleri yaşandı ve görmezden gelme veya hızlıca unutma kaderine çok daha hızlı maruz kaldılar.
O günden bu güne bir kronoloji yapmak yersiz bir hareket değil elbette ama ben konuyu dağıtmamak için kronolojiye yer vermeyeceğim. Benim bu yazıyı yazmamdaki muradım aslında İMC TV’nin canlı yayında karartılması olayının 1994 yılında meclisin önünden hukuksuzca gözaltına alınan DEP milletvekillerinin akıllardan silinmeyen o utanç verici fotoğrafıyla eşdeğer ve garabet içeren bir olay olduğunu gösterebilmekti. 94’te meclisin önünden gözaltına alınan vekillerin görüntüsü o zamanın yandaş basını vasıtasıyla yine tepkinin geniş kitlelere yayılmasına engel olunarak gözlerden kaçırtılmış, yıllar sonra herkesin utanç verici bir olay olarak anmasına ise kimse mani olamamıştı. Hepsinden daha acı ve utanç verici, demokrasiyi ortadan ikiye bölen bir olay daha yaşandı daha sonra "HDP grup toplantısını Ayhan Bilgen tek başına yapmak zorunda kaldı." Kendi vekiline sahip çıkmak için hazır bulunan halk kendi meclisine cebir ve şiddetle sokulmadı.
Kavramlar kuramlar açıklayıp havada bırakmak yerine –ki bunun değersiz olduğunu kastetmiyorum- bu anlattığım bir kaç olay üzerinden hakikati bilmenin hakikati yaymayı gerektirmesini temel alarak, "hiç değilse" sıfatlı küçük ama oldukça ehemmiyetli bir iş olan haber yapma ve raporlamanın öneminden bahsetmek istiyorum.
Yaşanan hukuksuz ve vicdana sığmaz olayları tozun dumana katıldığı bir ortamda haberleştirmek, raporu ve haberi yine aynı ortamın bağlamında etkisiz ve hızlıca gündemden çıkan bir metin olmaktan çıkarmasa da bu gün her türlü baskıyla kapatılmaya çalışılan gerçekliğin yine yarın onların ağzından yazılmış bir geçmişle yok sayılmasının önünde koca bir engel. Önerdiğim şeyin Amerika’yı yeniden keşfetmek olmadığını 90’lı yıllara ait İnsan Hakları Derneği raporları ve muhalif gazetelerin arşivleri üzerinden 90’ların zulmünü ifşa edebiliyor olmamız pekala açıklayabiliyor. Bu bile başlı başına raporlamanın ve haberleştirmenin ne kadar güçlü bir yerde durduğunun kanıtı.
Fotoğraf: İstanbul Onur Yürüyüşü, 2015, Şener Yılmaz Aslan
Haberleştirmek ve raporlamak hali hazırda ehliyet gerektiren bir şey değil. Çok kısa bir çabayla haber yapmak ve rapor yazmak konusunda bilgi sahibi olunabilir. Hazırlanılan haber ve raporların bu haber ve raporları hukuksuzluğa uğrayanlara savunuculuk yapan kurum ve STK’lara iletilmesi ise internet vasıtasıyla oldukça kolay.
Hak savunucularının her türlü hukuksuzluğa ve nefrete karşı raporlama ve haber yapması gerektiğini bu gün için özel olarak belirtmemize gerek var mıdır? Bilmem… Ama geçmişe dair eksik kalmışlığını veya göz ardı edilmişliğini unutmaksızın deneyimlerimiz icabınca ayrıca belirtmemiz gereken bir şey var ki LGBTİ+ kişilerin maruz kaldığı adaletsizlikleri alandakilerin kendince önem derecesi biçerek görmezden gelmemesi gerektiği. Eğer tekrar aynı hataya düşülmezse kadınların veya kadınlığın tarihinden bahsederken kadının toplumda roller biçilip ötekileştirildikten sonra tarih yazımında yer almadığını söyleyenler de dahil olmak üzere LGBTİ+ hareketinin ve görünürlüğünün akıllara yanlış takılıp kalan bazı hurafelerle alakası olmadığını herkese görünür kılmış oluruz.
Öneminden bahsetmeye çalıştığım haber yapmak ve rapor yazmak için gerekli tek motivasyon hakkın hukukun herkes için eşit uygulanması gerektiğini vicdanen barındırmak ve haklardan men edenlerin uygulamalarından rahatsız olmak. Ondan da temel olarak gözleri ışık alan bir yeri aramak ve buna inanmak. Gerçeklikler hayallerin yere basan tarafıysa ‘’En karamsar olduğumuz anlarda bile ayak ucumuza değil ufka bakalım, umudu görelim, göremiyorsak bir daha bakalım, görene kadar bakalım…’’
Etiketler: