17/08/2016 | Yazar: Zeynep Akkuş

Cesedinin yakıldığını duyduğumda, umarım yakılarak öldürülmemiştir, umarım delilleri yok etmek amacıyla öldürüldükten sonra yakılmıştır diye düşünürken yakaladım kendimi. Ne olur ayıplamayın beni.

Bir korku filmi izliyor gibiyim. İlk sahnesinde Hande Kader’in bindiği araç, gecenin karanlığına dalıp gözden kayboluyor. Sonra bulanıklaşıyor her şey. Bir süre devam ediyor o bulanıklık. Ardından bir flaş patlıyor. Yeni sahne: Ormanlık bir alanda polisler toplanmış, Hande Kader’in yakılmış bedenini ceset torbasına koyup götüren polisler.

Keşke gerçekten ve sadece bir film olsa bu gördüklerim.

Ortak tanıdıklarımız varmış ama ben tanımıyordum. Bununla birlikte, bilmeden ne çok kez görmüşüm onu meğer! İstiklal Caddesi’nde geçen yıl engellenmeye çalışılan Onur Yürüyüşü’nde çekilen o meşhur fotoğraflarda yer alan trans arkadaşlarımızdan biriymiş; ilk karede TOMA’nın karşısında oturuyorlar, ikincisinde üstlerine tazyikli su sıkılıyor. Geçen yıl onu kolundan sertçe tutup götüren polisler, şimdi yakılmış bedenini almaya gelmişler ormana.

Cesedinin yakıldığını duyduğumda, umarım yakılarak öldürülmemiştir, umarım delilleri yok etmek amacıyla öldürüldükten sonra yakılmıştır diye düşünürken yakaladım kendimi. Ne olur ayıplamayın beni. Mevcut düzen, mevcut ahlak anlayışı, bizi ölümlerden ölüm beğendirir hale getirdi. Gezi döneminde dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın annesinin "Keşke Alişimi kurşunlasalardı, çok acı çekti oğlum” demesini hatırlayın ve ayıplamayın beni.

Ben daha Figen’in yeni haberdar olduğum ölüme sürükleniş öyküsünü sindirmeye çalışırken, Dora’nın ardından düzenlenen yürüyüşte çektiğim fotoğraflara baktıkça gözlerim dolarken, benzer korkunç sonları paylaşmış adını bildiğim-bilmediğim nice kurbanın üzüntüsüyle -ve belki daha da korkuncu, sıranın şu an hayatta olan hangi arkadaşımda, hangi kardeşimde olduğunun bilinmezliğiyle- kıvranırken, acımla birlikte öfkem de köpürüyor. Kaybettiklerimizden hangisinin haberi herkese ulaşabildi? Hangisinin katili hak ettiği cezayı aldı? Kimse kendini kandırmasın. Bu ülkede ne zaman katledilmiş bir trans seks işçisinin fotoğrafı nefret cinayetlerine karşı yürütülen mücadelenin afişi, posteri vesairesi olur, o zaman o mücadelenin samimiyetine inanırız. Kimse kendini güvende de hissetmesin, “Benim başıma niye gelmiyor öyle şeyler” diye sormasın. Nefretin kime patlayacağı bilinmez. Bahanesi de çoktur. Dolayısıyla, nefretle mücadelenin "ama"sı da olmaz. Kurbanları “masumlar” ya da “temizler” ve “su yolunda kırılan testiler”, “o yolun yolcuları” diye ikiye ayrılamaz.

Fotoğraf: Şener Yılmaz Aslan / MOKU

Son bir sözüm var, o da Hande Kader’in öldürülmesine sessiz kalan kadınlara: Sağlığında varlığından haberiniz olsaydı trans olduğu, seks işçisi olduğu için lanetler, tiksinir, bedenini sattığı için düşman bile bellerdiniz, eminim.

Suskunluğunuzun başlıca sebebi de bu zaten, ne kendinizi kandırın ne de bizi. Ama unutmayın, ticaret iki yönlü bir olgudur. Satılan her şey, alıcısı var olduğu için, var olduğu sürece satıştadır. Hande Kader ve diğer trans seks işçilerini bu hayata sürükleyen de (farkında mısınız bilmiyorum ama bu konuda önyargılarınızla, boş inanışlarınızla, ahlak-namus klişelerinizle sizler de suçlusunuz) başka bir yol bırakmayan da, sonra doymaz bilmez bir açlıkla nemalanan da -hiç uzaklara gitmeyin, başka taraflara bakmayın- sizin erkekleriniz; sizin kocalarınız, sizin ağabeyleriniz, sizin oğullarınız, sizin babalarınız.

Hande Kader ve onun gibi nice trans seks işçisiyle birlikte olduktan sonra evinizi, sofranızı, yatağınızı paylaşan erkekler. Sizler Hande Kader’den daha “temiz”, daha “masum”, daha “ahlaklı” daha vesaire olduğunuza inanadurun, katili sizinle aynı evde yaşıyor. Dua edin, Hande Kader’e yaptıklarının onda birini size yapmadan yakalansın. Merakla bekliyorum, bakalım hanginizin evinden çıkacak?


Etiketler:
İstihdam