16/05/2017 | Yazar: Ali Özbaş

‘Sen bir ‘…’ olarak yaşamayı hak etmiyorsun’ denmiştir. Üç noktalı yeri doldurun doldurabildiklerinizle…

“Sen bir ‘…’ olarak yaşamayı hak etmiyorsun” denmiştir. Üç noktalı yeri doldurun doldurabildiklerinizle…

Bir insan kendi hayatına neden son vermek ister? Hayattan zevk alamadığı, depresyonda olduğu, acı çektiği, ağır bir hastalığa yakalandığı, terk edildiği, karşılıksız sevdiği, anlaşılmadığını düşündüğü, yalnız hissettiği, yaşamayı kaldıramadığı için. Kimine göre büyük bir cesaret, kimine göreyse acizlik…

Hemen her intihar girişimi yardım çağrısıdır. Sesini duyurmak için seçilmiş bir yoldur. Kimine göre saçma, kimine göre yanlış, kimine göre abes bir yol…

Her intihar politiktir aslında; kendisine o ya da bu nedenle bu dünyada bir yer bulamadığını düşünmüştür mağdur. Yaşamını devam ettirebilmek için bir çare, çıkar yol bulamamış, kendini bu dünyaya sığdıramamıştır. “Sen bir ‘…’ olarak yaşamayı hak etmiyorsun” denmiştir. Üç noktalı yeri doldurun doldurabildiklerinizle… “işsiz”, “çirkin”, “yaşlı”, “lezbiyen”, “kadın”, “gey”, “trans”, “suçlu”, “fakir”…

Ben, kişinin her şeye rağmen direnmesini, kendisini o kadar çaresiz hissetmesine neden olanlara rağmen ve onlara inat yaşamdan vazgeçmemesini savunsam da intiharı seçenleri eleştirmek ne haddime! Keşke insanların o anda danışabileceği, ses edebileceği, ulaşabileceği birileri olsa ve akıldan geçen intihar gerçekleşmese diye iyi niyetimi sunabilirim sadece.

Londra’da intihar edenlerin en çok tercih ettiği binanın tepesinde, yeni yıl arifesinde bir araya gelen 4 insanın hikâyesini anlatıyor “A Long Way Down”. Televizyoncu Martin, şöhret sarhoşluğu ile hayatını elinden kaçırmış, -kendine sorsanız haksız- taciz suçlamalarıyla sürekli dillerde dolaşan adı ile ailesini kaybetmiş, artık işsiz biridir.

Maureen nedenini söylemez başta, sonrasında da engelli oğlundan dolayı intihar etmeye karar verdiği sanılsa da, oğlu hayattaki tek tutunduğu şeydir aslında. Onun gittikçe kötüleşmesi ve kaybetme korkusu ile ölmek istemiştir.

Jess, ablasının birkaç yıl önce ortadan kaybolmasıyla hayatı iyice dağılmış, kaybetme korkusuyla hayatındaki insanlara takıntılı, özellikle erkek arkadaşının kendisini terk etmesini kabullenmeyerek onun peşinde psikopat tacizci gibi dolaşmaya başlamış bir genç kız.

En son binanın çatısına gelen J.J. ise intihara karar verme gerekçesini beynindeki ölümcül tümör olarak açıklar. Bir şekilde “kaybedenler kulübü”dür zoraki grup üyelerimiz.

Peşpeşe çatıya gelen ve muhabbete başlayan bu insanlar, gözü karalığı yitirip atlamaya çekinmeye de başlayınca, intihar oranının en yüksek olduğu diğer tarih olan sevgililer gününde tekrar burada buluşmak üzere ertelemeye karar veriyorlar. Ancak birbirlerinden ayrılmaya engel şeyler çıkıyor habire birinin intiharını engellemek diğerleri için de yaşamak için bir umut olacak nerdeyse.

Filmin en büyük problemi devamlılık sorunu. Örneğin sahnenin birinde, J.J.’yi tişörtünü soyunurken gördüğümüz kamera açısının sonunda başından çıkartmışken, sahne diğer açıdan devam ederken yine tişört üstünde ve çıkartmaya başlıyor. Erotik bir hoşluk yarattığı için çok problem olarak görmeyip keyif alsam da film adına eksi bir durum. Martin ve Maureen’in masada karşılıklı otururken gerçekleşen benzer bir devamlılık problemi de var. İlk açıda Martin elini Maureen’in ellerine doğru uzatırken kamera açı değiştiriyor ve konuşma devam ederken Martin’in elleri kendi önünde, bu hareket sonradan gerçekleşiyor. Bu tür hatalar çokça tekrarlanınca filmin değerini düşürüyor. Üstelik bir yandan altyazı okurken gözden kaçırdığım nice devamlılık problemi vardır diye düşünmeden edemedim.

Çok başarılı olmasa da ortalamanın az biraz üstünde bir film. En azından oyuncular kalburüstü. Kendi içinde karakterler inandırıcı, komedi-dram olarak kategorilendirilse de ilk karşılaştıkları sahne dışında aman aman güldüren bir sahnesi yok. Yine de intihar gibi bunaltıcı bir konuya rağmen film bunaltmıyor seyircisini. Elbette intihar konusunu ele alan, binlerce farklı açıdan bakan ve inceleyen filmler mevcut. Bu filmin intiharı incelemesini, intiharların nedenini çözmesini ya da intihara güzelleme çekmesini beklemiyorsanız sevme ihtimaliniz yüksek.

Ali Özbaş'ın sinema yazılarının tamamına ulaşmak için burayı ziyaret edebilirsiniz.


Etiketler:
İstihdam