04/07/2018 | Yazar:
ben de bi ğ planı yapcam kendime. hayattır lazım olur, ğ de sevinir hem.
ben de bi ğ planı yapcam kendime. hayattır lazım olur, ğ de sevinir hem.
seçim bitti, hocasız üniversiteler sınavı bitti, yıllık izin bitti. bi haziran dökümü alalım artık. başımız kalabalıktı, 15’er günlük yazamadım, toptan bi döküm yaptım. uzun oldu, kusura bakmayın, sıkıldığınız yerde bırakın.
hepsi bizim cocuumuz
sınav günü kapıdan yapılan her anonsu okul bahçesini dolaşaraktan tekrar ettim. hepsi bizim çocuumuz netekim. bi ikisine de “hayde çocuum, sallanma gir içeri” dedim. hayır hayır heyecanlı değildim, çenem düşük benim.
kedi
aliş ile şeker'de balkon keyfi yapabilsin diye balkonu kafes teliyle çevirdik. ailecek kafeslendik. yalnız, siyah kedi toz gösteriyo. ailecek balkona çıkınca farkettim.
toz bulutu
seçim sonuçları malum. lakin moral bozmaca yok. en baştan başlıcaz, toz ve bulut aşamasından…
otbüs
adil seçim uygulamasını sildim. yerine "ego cepte" koydum. otbüsü kaçırmayım bari
mikrofon
bu neyse de meclis genel kurul dövüşmelerinde hacıladıkları 15 bin yuroluk mikrofon gitti ya la. demirbaş kaydı vardır onun, ondan telaşım.
çaysız
sandık görevlisi oldum. bütün gün, çişim gelir de sandığı çalarlar diye çay içmediğimle kaldım.
uçan mürekkep
‘uçan mürekkep’ sandık efsanesine ek; hdp basılan oy pusulaları kendi kendine kaattan uçak olup camdan dışarı uçuyomuş. tikkatli olalım, yakalayıp sandığa atalım. şaka la şaka, itibar etmeyin böyle şeylere
kursak
ince başgan “emeklilikte yaşa takılmaca yok” dediydi, çok sevindimdi. kursaamda kaldı, yaş beklemeye devam…
dere
angara’ya çok yağmurlar yağdı bu haziran. konur sokak deresi kenarında çay keyfisi yaptım, akıntıda koşan insanları seyreyledim.
kendi kıraş
ilkokuldan beri sözelciydim, 3 senedir seçmenlik yapacam diye sayısalcı oldum. el âlem kendi kıraş yükler telefonuna biz adil seçim uygulaması yükledik. esasen halimiz itten beter lakin keyfimiz paşada yok.
İllüstrasyon: florHasan
kaçış
aliş'le şeker evin kapısı her açıldığında apartmana kaçıyodu. çook topladım apartman merdivenlerinden. her defasında da “evden kaçmayın çocuum, çok ayıp” şeklinde tatlı tatlı konuştum. artık kapıyı açtığımda içeri doğru kaçıyolar. kaçma eylemi sabit kaldı, yönünü değiştirdiler. iletişimin eğitimde yeri ve önemi var arkadaşlar.
osmanlı dizisi
“kalbimin sultanı” diye bi osmanlı tarihi dizisi daha yapmışlar. has oda'da diyalog;
sultan mahmut: bana frenkçe öğrettiğini kimse bilmeyecek.
muallime: sebep?
sarayda biraz laubalilik varmışdı bence.
aydın amca
aslen yedek parçacı olan aydın doğan, tüm mal varlığını demirören'e devretmişti ya aldığı çeki tahsil edemiyomuş. ziraat bankası'nda dolayısıyla demirören'de 890 milyon dolar yokmuş. mala çökmenin çeki seneti mi olur? aydın amca bunu bilmezmiş gibi elinde bi çek komiklik yapıyo.
pattis
bayram öncesi ayaamı burktum bi güsel şişti, ağrıyodu da. annem çiğ patates rendeleyip sardı ayaama. sabah bi kalktım eskisinden sağlam bi ayağım var. pattis mücizevi bi nimet canlarım. kızart, haşla, közle, kavur leziz. salata, yemek, meze, çerez yap. ayaanı burk sar. aspirinden bile daa yetenekli. şeker fabrikalarını da sattıkları için şeker bayramının adı "patates bayramı" olsun. kaldı ki pattis altın değerinde.
borcam
borcamı az yağlayıp öyle dökün kek hamurunu, cam da olsa yapışır allak etmeye. bi de borcamı fırından çıkar çıkmaz koymayın buzdolabına, az soğusun
kazan
cumartesi günü cuma namazı kıldırtan hain hareketler gecesi, kazanlılar ekin ve traktör tekeri yakmak suretiyle uçakların kalkışını engellemiş, kahraman ünvanına layık görülmüştü. işte o şirin ilçemiz dünyanın sayılı uzay ve havacılık kasabası olacakmış. bizim mahalleden kahraman kazan'a dolmuş geçiyo. atlarım dolmuşa, gezer gezer gelirim artık. ingilizin hyde parkı'na 5 basacak millet parkı da yapceklermiş angaramıza. belik bebelik çimlerde yuvarlanırız. melih'in oyuncak parkını referans alarak düşününce ikna oldum orcinalliğine. millet kayfehaneleri de beni benden almıştı zira.
sürçme
insanın promtırı sürçebilir arkadaşlar, gülmeyin litfen, ayıp!
danışman
ben danışman olsaydım, "kaldırım mühendisleri lokali vadedelim" derdim. "masalarda bol seri ilanlı gaste bulundururuz, her dört karbonatlı çay için bi çentik atarız adisyona, kpss gibi düşünün deriz" derdim. danışmanların kafası çalışmıyo. yardımcı olayım dicem ama benim vaktim yok vaktim.
basiret
1870'de ‘basiret’ adlı bir gaste çıkmaya başlamış. dönemin sadrazamı mahmut nedim paşa gasteye, padişah ve hükümete güzelleme yapılırsa ödüllendirileceklerini, yapmazlarsa külahları değişeceklerini bildirmiş lisanı münasiple. basiretçi ali efendi cevaben "sadrazamın iktidarını bilirim lakin, efkâr-ı umumiye ondan daha ziyade kuvvetlidir" deyivermiş. sürgün, kapatma, hapis şeklinde elinden geleni ardına komayan sadrazam mahmut nedim paşa'nın aklına cin bi fikir gelmiş. demiş, “gasteleri önce ben okuyacam, sonra basılcak.” basiret gastesi, sadrazamın sansür kararnamesini yayımlamış altına da “matbaamızın makinası kırıldı, bi kaç gün gastemizin neşrine muktedir olamayacağız” yazarak, gastenin üç sayfasını tamamen yazısız, dördüncü sayfasını da ilanlarla bezeyip basmış, daatmış bayilere. bi kaç gün sonra sadrazam istifa etmiş. atlas tarih dergisinde okudum.
ğ
ben de bi ğ planı yapcam kendime. hayattır lazım olur, ğ de sevinir hem
buzdolabı
bizimkiler önce buzdolabı almış sonra beni yapmışlar. medeni insanlar çünkü. ben geldiğimde evimizde "bir sağa bir sola şanzımanlı arçelik" vardı. elimi dirsekime kadar kaptırmıştım bi keresinde medeniyet aşkına. sonra bigün renkli tvmiz ve fidyo oynatıcımız oldu. telefonumuz vardı zaten, nuh'unki gibi cepten değil kablolu olandan. tv için yenimahalleye çevirirdik anteni, verici vardı çünkü orda. tuvaletlerimiz de evin içindeydi. ha bu arada hala aynı dolabı kullanır bizimkiler, çizgilerini hiç bozmadılar. refah dedikleri buzdolabını görmüştük eski türkiye’de. allak kimseyi gördüğünden geri komasın der büyüklerimiz. amin...
promtır
canlarım, kürsü konuşmalarınızda olsun, sunularınızda olsun mümkün mertebe slayt tercih edin. slayt izleyici/dinleyici tarafından görülebilen, arıza halinde alkışlarla tolere edilen bi anlatım aracıdır. promtırı sadece konuşmacı gördüğünden, arıza halinde hebele hübele şeklinde kalınmasına, seyircinin/dinleyicinin "haydaaa" demesine sebebiyet verir. slayt tercih edin annem.
su
bu şeker cins kedi bence. sularını her tazeleyişimde patisini sokuyo içine sonra da dakikalarca silkeliyo. suyun sıcaklığını ölçüyo herhal.
*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.
Etiketler: