13/06/2012 | Yazar: Soner Snor

Halil İbrahim Dinçdağ 2009 senesine kadar Trabzon’da il hakemliği yapmaktaydı, taa ki askerlik yapmak istememek için giriştiği çabalar sonucu elde ettiği raporun medyaya sızmasına ve kimliğinin deşifre olmasına kadar...

Size homofobinin ne acımasız, haksız sonuçlar doğurduğunu belgeleyen bir yaşam kesiti sunacağım.

Halil İbrahim Dinçdağ, eşcinsel birey.

Eşcinsel kimliğini saklayarak yaşamayı tercih ettiği zamanlar, hayatında her şey yolundaydı -eşcinsel kimliğinin bilinmemesi için üzerinde hissettiği baskıyı hariç tutarsak; zira eşcinsel bireyler, cinsel yönelimlerini ailelerinden, arkadaşlarından, çalışma arkadaşlarından vs. saklamak zorunda kalabiliyorlar, en azından benim çevremdeki neredeyse bütün eşcinsel bireyler böylesi bir kaygı taşıyor, yoksa dışlanma, damgalanma, hakaret, nefret söylemi, hatta nefret suçuna maruz kalabilirler-  iyi bir mesleği vardı; ama şimdi yok...

Hatta yaşamını idame ettirebilecek bir iş bulmak için sayısız yere başvurduğu halde herhangi bir işe de kabul edilmiyor... Gerekçe; eşcinselsin!

Halil İbrahim Dinçdağ 2009 senesine kadar Trabzon’da il hakemliği yapmaktaydı, taa ki askerlik yapmak istememek için giriştiği çabalar sonucu elde ettiği raporun medyaya sızmasına ve kimliğinin deşifre olmasına kadar...

Haberin medyada "Trabzonlu Hakem H.İ.D." şeklinde verilmesi kimliğinin deşifre olmasına neden olmuş. Üstelik Halil İbrahim’in elinde kimliğinin gizlenmesine dair mahkeme kararı olmasına rağmen. -Hemen hemen bütün meslek alanlarının etik kuralıdır; özel hayatın gizliliği! böylece çiğnenmiş olur.-

Rapor alma sürecini göz ardı etmemek gerek; çünkü bu süreçte Halil İbrahim’in deneyimleri, bize psikiyatri alanının eşcinselliğe bakış açısının homofobik olduğunu kanıtlıyor -homofobik olmayan hekimleri tenzih ederek söylüyorum- Rapor almak için GATA’da kaldığı sürecin ruhsal, duygusal iyilik halini, sosyal işlevselliğini olumsuz etkilediğini ifade eden Dinçdağ, bu süreçte şizofren hastalarla aynı katta kalmak zorunda bırakıldığını belirtiyor.

Meselenin özeti şu; Halil İbrahim’in cinsel yönelimi “çoğunluktan” farklı, bu nedenle ruh sağlığı açısından ‘genel ahlak’a zararlı bir birey. Sahip olduğu yönelimin nedeni sorgulanmalı, engellenmesi gerekli(!)

Bu bakış açısı psikiyatri alanının eşcinselliği hastalık olarak algıladığının, istenmeyen, ortadan kaldırılması gereken bir durum olarak algıladığının belgesi.

Askerlik Kanunu’na göre; alenen yani bariz ve açık biçimde eşcinsel olmak askerlik yapmaya engeldir.

Ancak yine bu durumun psikolojik test ve muayenelerle, çoğu kez de görsel araçlarla ispatlanması istenmektedir. Halil İbrahim adına şundan dolayı seviniyorum; hiç olmazsa insanın onuruna, değerine saygı duyan hekimlere denk gelmiş de kendisinden eşcinsel olduğunu kanıtlaması için ilişki sırasında çekilmiş bir fotoğraf istememişler.

Arkasından aldığı rapor sayesinde askerlikten muaf bırakılmış bırakılmasına; ama burada şunu tartışmamız gerekiyor; TSK’nin verdiği raporda Halil İbrahim’in tanısı "psikoseksüel bozukluk" şeklinde tanımlanmış... Aynı zamanda eşcinsel olan bütün erkeklere bu şekilde "çürük" raporu hazırlaması TSK’nin da “tedavi edilebilen homofobi hastalığı”na yakalanmış olduğunu kanıtlıyor...

Halil İbrahim’in "heteroseksüel bir birey olsaydım da askerlik yapmayı redderdim" ifadesi askerlik yapmak istemenin ya da istememenin bize vicdani bir karar olması gerektiğini hatırlatıyor.

Meseleyi toplum yapısı bazında değerlendirirsek, bağlı bulunduğu federasyonun da kendisiyle anlaşma imzalamamasının gerekçesi heteroseksist toplum. Bu toplum erkeğin "erkek" olabilmesi için heteroseksüel olmasını, askerliğini yapmış olmasını şart koşuyor... Bu gereklilikler olmadan mesela bağlı bulunduğunuz işyeri sizi işinizden edebilir... Gerekçe; eşcinselsiniz!

Bu sıkıntılı yaşam kesiti homofobiye karşı mücadele etmeden LGBT bireylerin özgürleşemeyeceğini bize kanıtlıyor. Meseleye hak temelli yaklaştığımızda diyebiliriz ki, LGBT bireylerin yaşadıkları toplumda kaygısız, her türlü sosyal, ekonomik, kültürel haklardan yararlanmaları, toplumun homofobi hastalığıyla yüzleşmeleri için çok devletin bu bireylerin haklarını geliştirecek çok çeşitli sosyal politikalar üretmesi şart. Anayasa’da "cinsel yönelim", "cinsel kimlik" ibarelerinin yer alması eşcinsel bireylerin yaşamlarını altüst etmesine neden olabilecek durumlarla karşılaşmalarını engellemesi bakımından oldukça önemli bir gereklilik.                 


Etiketler:
İstihdam