25/08/2014 | Yazar: Tayfun Atay

Bir havai fişek gösterisi gibi takdim edilen ‘Körfez Savaşları’nın veya Filistin topraklarına yağdırılan füze, roket ve bombaların ‘seyirlik cazibesi’nden de mutlaka ilham almıştır IŞİD militanları

IŞİD’e bu yolda kılavuzluk eden sadece ’seyir endüstrisi’, televizyon şov programları, sosyal medya platformları ve fantastik filmler mi? Öyle sanmak, safdillik olur.

Financial Times’da müthiş bir yazı yayımlandı birkaç gün önce. Ona dikkatimi çeken değerli okurum Çelik Kurtoğlu’na teşekkürü borç biliyorum!.. 

Gautam Malkani’nin yazısı, kamera karşısında kafası kesilerek infaz edilen Amerikalı gazeteci James Foley dolayımıyla IŞİD terörü üzerine… Fakat ‘bağlam’ı itibarıyla bu yazının öncelikli olarak bizim köşemize iliştiğini söylemek yanlış olmaz (’Terorist’ is too big a Word for the darenged kilers of Isis). 

Malkani, IŞİD eylemini tüm dünyanın gözüne sokan dayanılmaz görüntünün dehşeti kadar ‘videografik niteliği’ ile de ilgileniyor. IŞİD’in daha önce bir başka yazıda tartıştığım üzere (IŞİD’in Poüler Kültürle İmtihanı) popüler kültürün kendisi açısından tehdit arz eden çözücü dinamiği karşısında tedbiri elden bırakmamak kadar, gerektiğinde popüler kültürden bir ‘imkân alanı’ olarak istifadeye de yönelebildiği kanaatine götüren bir değerlendirme bu... 

Yazı o kadar çarpıcı ki içinde bulunduğumuz dünya halini ve ‘zamanın ruhu’nu tanımlama yolunda benim hanidir işlerliğe soktuğum ‘Meşhuriyet Çağı’ tabirinin sanattan, edebiyattan, eğitimden, mesleki özelleşmeden, ideoloji, siyaset ve dinden öte ‘terör’ü de içselleştiren bir muazzam işleyiş çerçevesi olduğunu düşündürüyor. 

Malkani tam anlamıyla hislerime tercüman!.. Karşımızdaki tablonun bir terör eylemi olduğu kadar ‘şov’ da olduğunun altını çiziyor.

Kusursuz, çekici ve radyofonik bir İngiliz aksanıyla konuşan kanlı eylemcinin motivasyonunun sadece ideolojik olmadığını, aynı zamanda kendini göstermek ve ‘şovmenlik’le (‘showmanship’) alâkalı olduğunu vurguluyor. 

Devamla, ‘infaz’ sahnesinin ‘Görsel Kültür’ insanının popüler bilincinde yakıcı yer etmiş ‘Seven’ filminin final sahnesiyle benzerliğine dikkat çekiyor! 
Hatırlayalım, o sahnede (tıpkı kafası kesilen Amerikalı gazeteci gibi) turuncu giysili bir adam (Kevin Spacey) çöllük bir alanda diz çökmüş haldedir ve başında dikilen, silahını ona doğrultmuş adam da (Brad Pitt) siyahlar içindedir (tıpkı dehşet videosundaki IŞİD militanı gibi). 

Nihayet Malkani, IŞİD saflarını dolduran ‘Cihatçı’ gençlerin pek çok sosyal medya narsisti gibi dikkat çekmek için çırpındığını ve önemsenme/kaale alınma arzusu, heyecanıyla dolu olduklarını öne sürüyor. Bu iddiasını güçlendirme yolunda da bir başka feci örnek olayı işaret etmekte. Geçen yıl Londra’nın Woolwich bölgesinde bir İngiliz askerini güpegündüz doğrayan iki İslâmcı militanın, sonrasında sokak boyunca nasıl aşağı-yukarı dolanıp insanlarla sanki röportaj verircesine konuştuklarını ve adeta bir film prömiyerinde ‘kırmızı halı’da yürür gibi kameralara da pozlar verdiklerini hatırlatıyor bize. 

Tüm bunlar terörün ve teröristin ‘oyun’u nasıl da kuralına göre oynadığını düşündürüyor. ‘Görünme’nin, ‘şov tutkusu’nun, ‘tanınma/bilinme’ arzusunun insanlık halimizin temel parametreleri haline geldiği tele-dijital hayat ne gerektiriyorsa o yapılmakta. Eyleminizi ve onun dehşetini ne ölçüde ‘şov’ havasında verebilirseniz, ‘Meşhuriyet Çağı’ insanı üzerinde o kadar etkili ve ürkütücü oluyorsunuz. Aynen Malkani’nin yazısına giriş cümlesinde kaydettiği gibi: 

“İngiliz aksanıyla konuştu. Ve bu, Amerikalı gazetecinin kafasını kesen IŞİD militanının ‘grafik’ videosunu çok daha korkutucu hale getirdi.” 
 
Peki, IŞİD’e bu yolda kılavuzluk eden sadece ‘seyir endüstrisi’, televizyon şov programları, sosyal medya platformları ve fantastik filmler mi?.. Öyle sanmak, safdillik olur. 

Adeta devasa bir havai fişek gösterisi gibi takdim edilen ‘Körfez Savaşları’nın veya Filistin topraklarına yağdırılan füze, roket ve bombaların ‘seyirlik cazibesi’nden de mutlaka ilham almıştır IŞİD militanları!.. 

Mutlaka Saddam’ın asılmasını, yine benzer şekilde ‘grafik’ bir özenle yansıtan spektaküler videoyu da seyretmişlerdir!.. 

Ve Körfez Savaşı’nda Irak’ı bombalayan Amerikan askerlerinin “Allah’ına merhaba de” (“Say Hello to Allah!”) ifadesindeki ‘yaratıcılık’tan da beslenmişlerdir o dehşet verici ama seyri çekici kılmaya da özen gösteren ‘kafa-uçurma şov’u sahneye koyarken!.. 

O, bir zamanların popüler banka reklamında dendiği gibi yani: Yok aslında birbirimizden farkımız… 

Ve ekleyelim: Hepimiz aynı ‘Meşhuriyet’in çılgınlarıyız!..(Radikal/Hayat)

Etiketler:
İstihdam