02/10/2014 | Yazar: Ömer Akpınar

‘Bu dansı bana lütfeder misin, yakışıklı?’ diye sormama kalmadan ‘ayağımın altı 36’ minvalinde bir yanıtla karşılaşıyorum.

Bodrum’da her şey dâhil bir turizm fabrikasındaki ilk gecemiz. Eşyalarımızı odaya bırakır bırakmaz dâhil olan her şeyin peşinde canlı müziğin olduğu bir açık hava barında buluyoruz kendimizi.
 
Duble rakı söylüyorum. Berbat bir halay müziğinde delilo bile oynamaktan aciz kalabalığa karşı hızla yuvarlıyorum. Neden sonra slow takılmak istiyor solist: Dualar eder insan, mutlu bir ömür için...
 
Allahsız olsam da “aman Allah’ım!” oluyorum: Dolmuşta, simitçide, orda burda, her yerde çalan o şarkı, bu şarkı! Yeteneksizler halayı ikili takımlara ayrılıyor. Piste gelen yeni                                               takımlar “en ormantik ikili” ödülü için salınıyor: Çok şükür, bin şükür seni bana verene...
 
Bütün sevenleri piste davet etmişti solist, yoksa biz oturmaya mı geldik? “Bu dansı bana lütfeder misin, yakışıklı?” diye sormama kalmadan “ayağımın altı 36” minvalinde bir yanıtla karşılaşıyorum: Şimdi kalkıp da skandal yaratmayalım. Ha... (kibarca süzülen ilk damla) Öyle mi? (bu biraz daha aceleci) Peki... (artık patır patır denilen türden) Meraklısı değilim zaten! (travma mı yaşıyorum ne?)
 
Şarkı çok uzun geliyor. Çok güzel geliyor. Rakıyı üçlüyorum. Kafamdaki ikili, pisttekilerle yarışıyor. Bir adım geri, oturduğu yerden içkilerini yuvarlayan iki erkek; bir adım ileri, bakışlar altında birbirlerinin sıcaklığını duymaya çalışan iki top!
 
Döndürüyor beni, üçüncü kadehten sonrası hepten vals. Korkularımız ve arzularımız çarpa çarpa, döne döne ilerliyor. Yanına alıyor sonra, hüznümü alıyor. Öpüyor dudaklarımı, bitiyor şarkı: Melekler nur saçmış aşkım yüzüne... 

Etiketler:
İstihdam