22/04/2013 | Yazar: Selçuk Candansayar

Barışı konuşmak savaşmaktan her zaman yeğdir. Çıkılan ‘barış süreci’ yolunun nasıl nihayetleneceği çok belli olmasa da barışı konuşabilmek ölüp, öldürmekten iyidir.

Herkes barıştan konuşuyor, herkes barışa doğru koşuşuyor. Medya savaş çığırtkanlığından barış havariliğine keskin ve bedelsiz bir dönüş yapmış durumda. Başta iktidar olmak üzere daha kısa bir süre öncesine kadar idamdan, Kandil’i dümdüz etmekten, Sri Lanka çözümlerinden söz edenler şimdi barışın kurucusu rolüne soyundular.

Savaşın rantını yiyenler barışın ihalelerinden de pay kapma sırasında itişiyorlar. İstanbul’u ‘karadeniz müteahhitlikleri’ sırasında talan ederken temizlenmemiş deniz kumu kullandıklarını söylemekten çekinmeyenlerin, şimdi kentsel dönüşümün de ihale rantını yemeleri gibi bir hal.

Olsun, barışı konuşmak savaşmaktan her zaman yeğdir. Çıkılan ‘barış süreci’ yolunun nasıl nihayetleneceği çok belli olmasa da barışı konuşabilmek ölüp, öldürmekten iyidir. Herkesin kendi gizli haritasıyla çıkmış göründüğü bu yolu eşit, özgür yurttaşların kucaklaşabileceği bir kavuşmaya evriltmek için solun, sosyalistlerin yol haritalarını halklara önermeleri gerekli.
 
Geçenlerde Doğan Tılıç gazetede tam da bu amaçla solun, sosyalistlerin barış yolu için akıllarını ortaklaştırmalarına yönelik bir çağrı yapmıştı. Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat için Vakıf (TAKSAV) olarak bu toplantı önerisini hayata geçirmek için çalışıyoruz.
 
Hazırlık toplantıları sırasında TAKSAV’dan Abdullah Kahraman, ‘barış beyazdır da kar beyazıdır, şimdi herkesin kar körü olma riski var’ dedi.
 
Kar körlüğü dağcılarda, kayak yapanlarda görülebilen bir rahatsızlık. Kara bir süre çıplak gözle bakıldığında yansıyan güneş ışınları gözü tahrip edebiliyor. Hep beyazı görmenin erinci içindeyken önce gözlerde kuruma, yanma başlıyor, ardından gözlerde şiddetli ağrılarla, beyazlık dışında hiçbir ayrıntıyı göremeyen bir körlük hali gelişebiliyor. Kar körlüğüne yakalanmamak için yansıyan mor ötesi güneş ışınlarını süzen gözlük kullanmak gerekli.
 
Şimdi barışın beyazı toplumun gözlerini kamaştırmış, neredeyse kar körlüğü başlamak üzere. Gözleri kamaşanlardan bazıları o kadar körleşmiş haldeler ki, barıştan ölesiye korku içindeler. Barışın ellerinde ne var ne yok alıp götüreceğini, bölüneceklerini, vatanlarının parçalanacağını, bayraklarının ‘düşeceğini’ sanrılıyorlar. Barışın beyazını koyu bir karanlık gibi ‘görüyorlar’!
Bazılarıysa barışın beyazında sadece yeni ihaleler, tüketim pazarları, inşaat, ticaret, para, din, iman görüyorlar. Karlı dağlarda dolanan aç kurt sürüleri gibi ‘barış etine’ gözü dönmüş bir halde saldırıyorlar.
 
Barışın beyazıyla gözleri körelmiş bir diğer grup ise barışın, geldiğinde her sorunu kendiliğinden çözecek bir mucize olduğu, yanılsaması içindeler. Biber gazının yerini TOMA’lardan fışkırtılan gül suyunun alması gibi…
 
Barışın beyazının kar körlüğüne neden olmaması için, halkların eşit, özgür yurttaşlar olarak bir arada yaşayabilmelerinin yollarını bulmak için barışın beyazına solun koruyucu gözlükleriyle bakmak gerekiyor.
 
Solun, sosyalistlerin aklı barışın beyazının kirlenmemesi için gerekli olana, geçmişle hesaplaşan bir gelecek inşasının temellerini atabilecek birikime, sahip. Bu temelin harcına deniz suyu, kabuklusu, börtü böceği karıştırmaya, barıştan da para, güç, iktidar, yeni sömürü alanları kazanmaya çabalayanlara karşı solun barış yolunu açmaları zorunlu.  
 

Etiketler:
İstihdam