21/12/2016 | Yazar: Sinan Birdal

Patronun vekilini desteklemesindeki çıkarı başkadır, vekilin patronun desteğini almasındaki çıkarı başkadır.

Şuna şüphe yok: Rus Büyükelçisi Andrey Karlov’un kameralar önünde arkasında koruma gibi bekleyen bir polis tarafından vurulması bölgedeki gelişmeleri etkilemeye yönelik sansasyonel bir saldırıydı. Failin kim olduğuna dair rastladığım ilk açıklama Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek’ten geldi: FETÖ. Belediyenin hangi istihbaratına dayanarak bu açıklamayı yaptı bilinmez ama bu iddia pek tuttu. Abdullah Gül’ün dediği gibi: “İnsan hayret ediyor”. Bir haftada iki bombalı saldırı, bir elçi suikastı gerçekleşmiş ve bunların hiçbirine dair en ufak bir uyarı vermeyen veya veremeyen istihbaratımız anında faili belirliyor. Maşallah!

Genelde bu tip saldırılardan sonra kriminologlar örgütlere ilişkin parmak izi gibi belirli izler ararlar değil mi? Her örgütün bir iş yapma, bir eylem yöntemi vardır. FETÖ denilen yapı evet devlet içinde bir çıkar grubu olarak örgütlenmiştir ve kuşkusuz uluslararası bağlantıları vardır. FETÖ’cüleri devlet kadrolarına tam da FETÖ’cü oldukları oldukları için atayanlar, Gülen’den sümmehaşa Hocaefendi dışında başka bir isimle bahsedenlerin ağzına biber sürenler, hileli olduğu ayyuka çıkmış sınavlardan sorumlu bürokratları koruyanlar, HSYK’yi, TSK’yi, üst mahkemeleri, üniversiteleri FETÖ’cülerle dolduranlar herhalde FETÖ’nün nasıl işlediğini bizden daha iyi bilirler. Keza eskiden FETÖ’cü olup şimdi yeni jurnal listeleriyle solcuları fişleyip, OHAL kararnamaleriyle işten attıranların tövbe ettiğine kanaat getirip bunları hala işlevsel makamlarda kullananlar FETÖ artıklarının kim olduklarını da elbette gayet iyi bilirler. Allah aşkınıza Türkiye gibi liyakatın değil, sadakatin geçerli olduğu bir bürokraside herkes kimin ne olduğunu bilir. Dolayısıyla FETÖ’nün bürokrasiye sızması, kumpas kurması, şantaj yapması, hatta darbeye kalkışması beklenir şeyler. İlk defa yapmıyorlar sonuçta. Birbirimizi aptal yerine koymayalım. Ancak suikast bambaşka bir eylem biçimi. Kriminolog falan değilim. Ama öne sürülen iddiaları ortaya konulan kanıtlarla tartacak mantığımı kullanıyorum çok şükür.

Peki kim yapmış olabilir? Pravda gazetesine göre suikast Salı günü Rusya, İran ve Türkiye arasında yapılacak görüşmelere muhalif bir kesim tarafından gerçekleştirilmiş olabilir (Pravda, 19.12.2016). Medyanın büyük kısmı da amiyane biçimde “Bizim Rusya’yla aramızı bozmak için yapıldı” derken esasen bunu diyor. Tabii daha Kasım 2015’te Rus uçağının düşürülmesine davul zurna çalan bu çevreler şimdi “Halep’i verdik, onun karşılığında YPG’ye karşı koridor kurduk” demekte zorlanıyorlar. Onun için böyle yuvarlak ifadeler kullanıyorlar. Ama özünde iddia doğru. Yalnız Halep anlaşması kimin çıkarını can evinden vurmaktadır? FETÖ’nün mü? El Nusra’nın mı? Ha! “El Nusra zaten yok. O da FETÖ” diyorsanız tabii ona diyecek birşey yok.

Peki el Nusra olduğunu düşündürten nedir? Herşeyden önce eylemin sansasyonelliği el Nusra’nın içinden geldiği el Kaide tarzını andırıyor. The New York Times el Nusra veya IŞİD diye bir tahminde bulunmuş (19.12.2016). Ancak IŞİD Halep’te zaten yoktu. Halep içinde faaliyette olan bir örgütün eylemi olması çok daha büyük bir ihtimal. Dolayısıyla, el Nusra değilse de onun gibi Halep’te faaliyet gösteren ve Ankara’nın Moskova’yla kotardığı yeni anlaşmaya muhalefet eden bir örgüt olmalı. Suikastcının attığı slogan yıllardır Suriye’deki savaşa ilişkin cihatçı bir propagandanın işlediği kitleleri hedef alıyor. Bu da mı FETÖ’nün işi?

Daha önce yazdım ama tekrar altını çizmekte fayda var: Vekalet savaşının en çetrefilli tarafı vekillerle patronların ilişkisidir. Patronun vekilini desteklemesindeki çıkarı başkadır, vekilin patronun desteğini almasındaki çıkarı başkadır. Yani patronun ayrı, vekilin ayrı çıkarı vardır. Pakistan Taliban ilişkisi bu durumun artık ezberlere kazınmış bir örneğidir. Ankara Rusya'yla anlaştı tamam ama vekiller, örneğin el Nusra buna uymak mecburiyetinde mi? El Nusra'ya ne Allah aşkına Türkiye'nin YPG'ye karşı güvenlik koridoru çizmesinden? Neden bunun için savaşsın? O da kendince Ankara'yı zorlayacak veya kendi bağımsız siyasetini yapacak. Unutmayalım Ankara kendi gücüyle oturmadı Moskova'yla masaya. Moskova kendine muhatap yarattı. O bakımdan Ankara'nın bu zamana kadar desteklediği vekilleri zorlayacak gücü yok. Bu vekiller ne tavır alacak belirsizliğini koruyor ve ciddi riskler var. Bugüne kadar kitleleri cihada seferber edenler şimdiki diplomatik çarkları bu kitlelere anlatma zorluğu çekecekler. Halihazırda Avrasyacı Rusçuların daha fazla iktidar talep ettiği bir dönemde çok ciddi gelişmelere gebe bu toplumsal-siyasal dinamik. O nedenle: Barış, güvenlik, refah talep edenlerin dayanışma günü bugündür. (Evrensel)


Etiketler:
nefret