24/06/2015 | Yazar: Murat Kandemir

Doymak yerine tat almaktan yanayım şahsen.

Bazıları bir şeylere o kadar aç bırakılıyor ki bu açlığın etkisiyle önüne çıkan her şeye şuursuzca yürüme onu tüketme zorunluluğu hissediyor.
 
Haliyle sürü psikolojisi domino etkisi derken durum bir hastalık gibi yayılıyor nihayetinde bütünü ele geçirip onu hastalıklı hale getiriyor.
 
Nedense aklıma gün boyu susuz bırakıldığı için gözüne nehir ilişir ilişmez bayır aşağı nehre doğru şuursuzca koşan öküzler geliyor.
 
Kana kana su içtikten sonra kafasını kaldırıp sağa sola bakıp nehre sıçan öküzler.
 
Kırsal kesime yakın ya da kırsal kesimle bir şekilde bağı olan herkes eminim hayatında en az bir iki kez bu manzarayla karşılaşmıştır.
 
Şimdi haklı olarak yazıyı okuyan herkes aynı soruyu soruyor:
 
İki birbirinden bağımsız giriş biraz abesle iştigal değil mi? Ama değil hem de hiç değil.
 
Şimdi biraz düşünün bir yandan siteler, binalar, büyük alışveriş merkezleri, ultra lüks her şey dahil tatiller bir yandan kendini bize dayatan hatta dayatmakla da kalmayıp iliklerimize kadar nüfuz etmeye çalışan kent kültürü.
 
Sahi hiç mi dikkatinizi çekmiyor:
 
Şehir hayatı ve değişen insan tabiatı mevcut hayat, hayvan tabiatını ne kadar geçti.
 
Hatta onu geçmekle kalmayıp ona zilyon kat tur bindirir duruma nasıl geldi.
 
Mesela sinema salonları, cafeler, barlar ve topluca gidilen yerlere bir bakın, cinsiyet, etnisite, yaş ayırmaksızın bakın, çoluk çocuk, eril dişi, yaşlı genç demeden bakın: insanların şuursuzca bir şeylere nasıl koştuğuna şahit olacaksınız.
 
Karşılaştığınız manzara aslında günden güne insanlıktan nasıl çıkıp, nasıl hayvanlaştığımızın fragmanı gibi.
 
Hatta çoğu zaman bu hayvanlığı bize neyin dayattığını düşünmeye bile fırsatımız olmuyor.
 
Çünkü o bütün alışveriş merkezleri, siteler, ultra lüks her şey dahil tatiller sanki asıl gerçeği görmememiz üzerine idealize edilmişte öyle sunulmuş ve kent kültürü buna o kadar profesyonel şekilde hizmet etmiş ki o bayırdan aşağıya şuursuzca koşan öküzlüğü normatif hale getirmemizi sağlamıştır.
 
Mazallah bir gün öküzlük yapmazsak kendimizi ontolojik sancılar çekerken buluyoruz, hatta yeteri kadar öküzlük yapamadığımız için kişisel gelişim kitapları okumak için yırtınıyoruz.
 
Öküzlük artık o kadar çekici hale gelmiştir ki ona adapte olmak için çıldırıyoruz yetmiyor daha uyumlu birer öküz olmak için uzman desteğine ihtiyaç duyup psikologlara ve psikiyatrlara eşşek yüküyle para döküyoruz.
 
Maalesef vaziyet bundan ibaret.
 
Ama bana sorarsanız doymak yerine tat almaktan yanayım şahsen.
 
Neylersin ki yapma dürtüsü yapacağın şeyin önüne geçiyor bazen. 

Etiketler:
İstihdam