02/05/2012 | Yazar: Esmeray

Hani biz transeksüel kadınlar deriz ya, ‘iş bulmakta zorlanıyoruz’; evet, gerçekten de çok zorlanıyoruz. Hatta iş bulamadığımız gibi, anam bacım sevgili de bulamıyoruz.

Hani biz transeksüel kadınlar deriz ya, “iş bulmakta zorlanıyoruz”; evet, gerçekten de çok zorlanıyoruz. Hatta iş bulamadığımız gibi, anam bacım sevgili de bulamıyoruz. “Nasıl?” diyebilirsiniz; anlatayım:
 
On sene önce idi sanırım, üye olduğum bir sol partinin genel üye toplantısında dikkatimi, belki de yaşça benden küçük, saçları uzun, kahverengi gözlü –hani derler ya boncuk boncuk bakan– biri çekti. Yüksek bir yerde ayaklarını sallayarak oturuyordu. Daha sonraları bu çocuğu Beyoğlu’nda daha sık görmeye başladım. Meğerse benim de içinde bulunduğum bir arkadaş grubunda o da varmış. İlk tanıştığımız an, sanki yıllar öncesinden tanışıyormuşuz hissi ile hemencecik arkadaş olduk. Hatta daha sonra ortak projelerde de çalıştık. Hani ben aşka inanmam diyorum ama baktım çocuğa karşı içimde bir şeyler kıpırdanıyor. Tam aramızda sıcak bir ilişki yakılıyorken bir de ne göreyim; sevdiğim bir arkadaşımın sevgilisi olmuş. Tabii ki arkadaşlığımız devam etti. Aradan iki yıl geçti, arkadaşımla ayrıldılar. Bendeki kıpırdanmalar yeniden başladı. Bu çocuğu çok iyi tanıyan ve aynı zamanda benim de çok yakın bir kadın arkadaşıma durumu anlattım. Önce bir şaşırdı. “Ay acaba o da mı eşcinsel?” dedi. Bunu söyleyen benim en samimi ve kendini feminist olarak tanımlayan bir arkadaşım. “Ayol, ben senin için kadındım hani, artık hani sözüm ona beni kadın olarak kabul etmiştiniz ya! Ne oluyor da birden işin içine cinsellik, aşk girince hemen karşı cins oluyorum?” “Aa, neden?” dedi. “Bana ilgi duyan birisi neden eşcinsel olsun ki?” dedim. Sustu, hiçbir şey diyemedi. Birkaç arkadaşıma daha söyledim sonra ve herkes aynı tepkiyi verdi. Bazen gey arkadaşlarım bile partner bulduğumda ya da birisinden hoşlandığımda “ay, kesin eşcinseldir o, ya da gey midir acaba?” derlerdi. Ben de bunu söyleyen birkaç gey arkadaşıma sordum. “Siz şimdi geysiniz değil mi?” “Evet!” “Peki, siz transeksüel bir kadınla birlikte olabilir misiniz?” diye sordum. “Hayır!” dediler. “Peki, bana ilgi duyan birisi neden eşcinsel olsun? Ay, anlayamıyorum sizi! Bana gelen gey değil, eşcinsel değil, heteroseksüel değil; peki kim?”
 
Bütün bu söylenenler bende çok olumsuz fikirlere yol açtı. Başka şeyler düşünmeme sebep oldu. Biz bu çocukla sevgili olursak, acaba o da kendini eşcinsel olarak mı görecek? Bütün bunları göze alıp benimle sevgili olmayı kabul edecek mi? Ben onunla sevgili olabilme ihtimalimi, umudunu bile kaybettim bütün bu olumsuzluklardan sonra!
 
Daha sonra bunun gibi bir olay daha geçti başımdan. Yani sonuçta bize ilgi duyan, sürekli bir ilişki yaşamak isteyen erkekler, “arkadaşım ne der? Acaba ben ibne miyim? Acaba eşcinsel miyim?” diye düşünecek korkusu sardı beni. Anlayacağınız gibi aynen iş bulamadığımız gibi sevgili de bulamıyoruz işte!
 
Hani Bülent Ersoy’un evliliklerinde de bu böyledir ya! Mesela Bülent Hanım evlendiği zaman olay olur. Ayol, Bülent Hanım diyorsunuz, pembe kimlik vermişsiniz! En güzel kadın sesi ödülü vermişsiniz! En güzel ezan okuyan kadın unvanını vermişsiniz! İş, aşka evliliğe gelince neden kıyameti koparıyorsunuz? Efendim, neymiş yaşça kendinden küçük çocuklarla evlendiği için böyle yapıyorlarmış! İyi de Bülent Ersoy’a gelince mi bu aklınıza geliyor? Şimdi burada isim vermek istemiyorum; ne kadar çok 60 yaşında sanatçı kadın yirmili yaşlarda gençlerle birlikte oldu. Bu normal oluyor değil mi? Burada neden sesiniz çıkmıyor! Hatta son zamanlarda moda haline gelen altmış yaşlarında adamlar yirmili yaşlarda kadınlarla evlenince düğünlerine gidiyorsunuz davul zurnalarla, ama iş Bülent Hanım’a, transeksüel kadınlara gelince birden allak bullak oluyorsunuz! Ne oluyor size? Artık diyorum ki elinizi çekseniz bizim yatak odamızdan, bedenimizden, aşkımızdan!
 
Anam bacım, yukarıdaki hikâyede adı geçenler, hani bizi ve bize gelen insanları bize rağmen tanımlayanlar, bize gelen partnerleri hemen bir kategoriye sokanlara bir çift lafım olacak. Bundan önceki yazılarımdan hatırlarsınız; ağzından hiç “top” kelimesi düşmeyen insanlar hakkında bir yazı yazmıştım ve “gökten üç top düşmüş...” demiştim. İkisinin düşeceği kafalar bulmuştum. Bir tanesi bende saklı kalsın, elbet vuracağım birileri olur demiştim. Ee, bu top da bunların kafasına!

Etiketler:
İstihdam