14/09/2014 | Yazar:
Heterososyal düzen temizdir; kendi temizliğini üretebilmek için, karşıtı olan homoseksüelliği kirli sayması, kirletmesi gerekir.
Arqueertechture’a Giriş
Heterososyal düzen temizdir; kendi temizliğini üretebilmek için, karşıtı olan homoseksüelliği kirli sayması, kirletmesi gerekir.
Heterokültüre göre, insan olmakla heteroseksüel olmak aynı şeydir.
Heterofüzyon: Kuir’den Kir’e
“Mimarlık nihai erotik nesnedir, çünkü mimari bir edim, fazlalık derecesine getirildiğinde hem tarihin izlerinin hem de kendi dolaysız deneysel gerçekliğinin açığa vurulmasının tek yoludur. Ne mekân ne de kavramlar erotiktir, ama bu ikisinin birleşmesidir erotik olan. ...Erotizm, hazzın fazlalığı değildir, fazlalığın hazzıdır.”
Bernard Tschumi[1]
“Heteroseksüel homoseksüel ikiliğinin tanımlayıcı düğümlerinin yapısökümü, ne kadar ehven olursa olsun, onu devre dışı bırakmaya muktedir değildir. Tam tersi: Onların çözümlenemez oynaklığına dair tahayyülün, bu yüzyılın gey karşıtı güçlere veya gey kültürel güçlerine aynı anda mütemadiyen söylemsel bir üstünlük kazandırdığını önereceğim.”
Eve Kosofsky Sedgewick[2]
Kuir’le “kir”in benzerliği sadece sessel bir ortaklıktan ibaret değil. Kuir [Queer], mimarlık bakımından, kirli bir kuramdır; hatta kirin kuramıdır. Son yıllarda mimarlık mesleğine “temiz meslek” denmeye başlanmış olması, mimarlığın steril sayılması, iç haline getirilmesi, kir bağlamında yeterince ironiktir. Kadının yeri de evi olduğuna; bu olamadığında ev kadar temiz bir iş olduğuna göre, “temiz meslek” elbette kadın mesleğidir, bu “heteromorfik” dünyada...
Kir, yaratıcı ve karmaşık bir yapaylıktır. Kültürün inkâr ettikleri ve günahlardır kir; gözden ırak tutulmak istenenlerdir. Kir temizliğin varlık koşulu ve kültürün yaslandığı zemindir. Kentleri, sürekli kir üreten ve üretilen kir üzerinde hakimiyet kurulan yerler olarak, kir imparatorlukları gibi görebiliriz. Kir çoğuldur, ölçülemezdir. Kirden ahlakçılar tutkuyla söz ederler ve onun hakkındaki toplumsal nefreti hep canlı tutmak isterler. Hakim dinlerden kire dair emir ve yasakları çıkardığınızda, elimizde neredeyse hiçbir şey kalmaz. Sanki Tanrı’nın tek işi, kir üzerine bir evren kurmak olmuştur. Pis, kötü, kir: Temizin ve iyinin can düşmanları. Herkes iyi, temiz ve ahlaklı olmalıdır; tersi kirin, günahın, kötünün; sonu ruhun yok olmasıyla bitecek ölümcül alanına girmek demektir. Nerede kir varsa, orada düzen ve denetim ortaya çıkar. Heterososyal düzen temizdir; kendi temizliğini üretebilmek için, karşıtı olan homoseksüelliği kirli sayması, kirletmesi gerekir. Kir nedeniyle iç temiz dış kirli kabul edilir; bu mekânsal bir normdur; için kirli, dışın temiz olması ise ahlaksal bir normdur. İç/dış ayrımı, heterososyalliğin temelini oluşturur. Lgbti’ler, kuirler, içi ve dışı yanlış algılayıp yanlış uygulayanlardır. Neresinin iç olduğunu karıştırdıkları için kirlidirler. Hazzın kuir işlevi karşısında anal üretimin (bok) heteronormatif işlevsizliği, biyolojik bir gerçeklik olmanın ötesinde, sistemik bir vurgu taşır. Geri dönüşüm, bokun inkârıdır: Kirliliğin inkârı, kir ürettiğini inkâr.
Heteropli: Kuirin Öncelleri
Kuir kuramı önceleyen kaynaklara atıfta bulunurken oulipocuları anmamak olmaz: Yöntemlerini esinlendikleri on dokuzuncu yüzyıldan kimi edebiyatçıları, “Önceden Araklayan Ustalar” [Plagiary Anticipatory] diye adlandırmışlardır. Bu minvalde, kuir teorinin mimari öncellerini baroğa kadar geri götürmek mümkün. Daha yakın tarihte, Gottfried Semper’in Bekleidungsprinzip’ini devrimsel bir öncel olarak alabiliriz. Piranesi’nin hapishane resimleri kuir önceller arasındadır.
Michael Warner yirminci yüzyıldan şu kaynaklarla başlar: Herbert Marcuse’nin Eros ve Uygarlık’ı, Frankfurt Okulu, Geroges Bataille, Michel Foucault, Gilles Deleuze. Warner yirminci yüzyıl düşüncesinin birbirinden önemli kimi isimlerini ise bir kalemde siler: Bourdieu’nün, Lacan’ın ve Althusser’in üretimlerine, kuir olanı marjinalleştirdikleri için itiraz ederken, Habermas’a ve Giddens’a, sosyal teorilerinde cinsellik hiç rol oynamadığı için şerh koyar. Warner, kuir bağlamında sola da mesafelidir; solun lgbti’ye (kuire) geleneği itibariyle kapalı olduğunu, ’68 sonrası tarihyazımında lezbiyen ve geylerin görmezden gelinmesinin bunun bir tezahürü olduğunu düşünür. Yazar, postyapısalcılara da yol verir; ‘fark’ (‘difference’) kavramını fetişleştirip içini boşalttıkları görüşündedir.[3] Butler, Young, Sedgewick ve daha birçokları, yakın dönem kuir teorinin Warner’a göre önemli isimleridir.
Kuir ve mimarlık bağlamında, yirminci yüzyıl sanatından sayısız örnek akla getirilebilir. Bununla beraber, Jackson Pollock’u ve John Cage’i belirsizliğe katkıları bağlamında ilk elde anmak olasıdır. Edebiyattan Georges Perec’in “Yararsız Bir Uzama Dair” metni de öğretici olabilir. Slavoj Žižek’in “Mimari Paralaks”ta, hayalindeki evi “yalnızca geçişlerden oluşan ve hiçbir işlevsel mekân içermeyen bir ev” diye tarif edişi, kuir mimarlık dağarcığına azımsanmayacak bir katkıdır. Türkçe edebiyatın kuir öncellerini Sevim Burak, Salah Birsel, Bilge Karasu, Küçük İskender başta olmak üzere, genişletmek mümkün.
Diane Agrest’in (1974), “non-design” yaklaşımı[4], Bernard Tschumi’nin (1975) “mimari paradoks”ta erotizm ve mimari edimi yan yana getirmesi, Peter Eisenman’ın (1976) post-fonksiyonalizm yaklaşımı; Jorge Silvetti’nin (1977) “gölgelerin güzelliği” metninde, baskın ideolojiye karşı muğlaklığı ve belirsizliği öne çıkarması, 1970’lerde mimari/ teorik alanın kuirleşmekte olduğunu gösteren birkaç örnektir sadece.
Henri Lefebvre, Mekânın/Uzamın Üretimi (The Production of Space, 1974) adlı kitabında, fallik dışavurumlarla ifade edilen mutlak eril iktidar göstergelerinin hakimiyetini “fallokrasi” olarak adlandırır.
Heteropsi: Post-Panoptik Rejimde Kuir
Gezi isyanının, ülke bağlamını kuirleştirdiği iddia edilebilir. Gezi isyanına dek, kime sorulsa, panoptik/”heteroptik” itaat ve gözetim rejiminin Foucaultcu anlamdaki korkunçluğundan söz ederdi. Gezideki polis şiddeti, panoptikonun yokluğunun da en az varlığı kadar tehlikeli olabileceğinin somut kanıtı olmuştur: Göğe dönük mobese’ler mizah dergilerine kapak olurken, İstanbul, Eskişehir ve Antalya’daki sıradan apartman, otel ve otopark kameraları, linç eylemlerinin beklenmedik tanıkları olarak kamu vicdanında öne çıkmıştır. Dijital panoptikon, disiplin toplumu kalıntısı polis şiddetini gözler önüne sererek tersi yönde bir işlev üstlenmiştir. Şirazesinden çıkmış şiddeti frenleyecek yegâne şeyin kameraların inkâr edilmez tanıklığı olması, kara mizahtan bile öteye geçen “ilahi/dijital adalet”tir. Bununla da kalmaz, devletin bütün aygıtları isyan sırasında boşa çıkar ve iflas eder. Üzerinden altı ay bile geçmeden patlayan “kutsal ittifak” dağı, kıpkızıl yolsuzluk ve rüşvet nehirleri fışkırtarak, devlet krizinin magmalarını her yere yaymıştır. Yeşil sermayenin serin yaylalarında meskun yeni orta sınıfların kadiri mutlaklık düşlerini, ayakkabı kutuları dolusu alevler sarmıştır.
Haziran 2013’te mayalanan isyan, şunun kanıtıdır: Sivil toplum, ne kadar homojenize edilirse edilsin, yoğurt değildir ve bir kabın içinde öylece, lök gibi, sulanmadan beklemez. Sonunda, 2014’e Türkiye “heterokratik” bir olağanüstü hal rejimiyle girmiştir. Bütün bunların sebebinin, iki eril dini güç figürünün politik aşkının sonlanması olduğu gibi son derece kuir bir gerçek göz ardı edilemez. Aşırı güç orjisi, travmatik bir kreşendoyla, bütün ülkeyi post-erotik entrika iklimine sokarken, güce tapımın yarattığı dev homososyal siklon, tepemizde baş edilmez bir hızla kıyamet alameti gibi dönmeye başlamıştır. Olan bitene, homoerotizmin baskılanıp inkâr edilmesi, diye kanıksayarak bakmak mimarların işi değildir kuşkusuz. Sedgewick’in izinden gidebilir ve modern homososyallik, eril tahakküm köprüsüdür diyen kuramcıya bir katkıda bulunabiliriz: “Adalet mülkün, homoerotizm eril tahakkümün temelidir.”
Gezi isyanından önce, bazı muhalefet biçimlerini gayri samimi, konformist, yararsız bulan eleştiriler, Gezi’den sonra kendilerini sağa savrulmuş halde bulmuş olabilir.[5]
Heterogenez: Kuir Gezegeni Ziyaret
Önce, Michael Warner’ın –yazının başında değindiğim– yirmi yıl önce derlediği, Kuir Gezegen Korkusu. Kuir Politika ve Sosyal Teori kitabına yazdığı önsözden başlayarak mimarlıkla ilişki kurmayı;[6] ardından başka makalelerle kuirle kuramsal bağı güçlendirmeyi deneyeceğim.
Heterokültüre göre, insan olmakla heteroseksüel olmak aynı şeydir. O kadar ki, bu “heteroplazma” içinden bakıldığında heteronormativite, “insan birliğinin asli biçimi, cinsiyetler arası ilişkilerin modeli, tüm toplumun bölünmez zemini, o olmadan toplumun asla var olamayacağı üremenin ta kendisi”dir.[7] Warner, Pioneer 10 adlı uyduya yerleştirilen ve dünya dışı varlıklara insan uygarlığını tanıtacağı varsayılan metal levhaya işlenmiş çıplak erkek ve kadın figürlerinin cinsiyetçi kodlarıyla, hetero temsiliyet bağlamında hesaplaşır.[8]
Warner, kuir tahayyüle sahip bir bireyin, kendi kuirliğinin bir grup olgu ile çatışma halinde olduğunu dile getirir. Bunlar, kuir / mimarlık bağlamında paralellik arz eder: Cinsiyet, aile, bireysel özgürlük, devlet, doğa ve kültür, yaş ve üreme politikaları, ırksal ve ulusal hayal gücü, sınıf kimliği, doğrular ve inanç, sansür, özel hayat ve sosyal temsil, terör ve şiddet, sağlık ve son olarak bedene dair derin kültürel normlar.
Warner, postmodernizmden ırk ve sınıfa, cinsel tercihten gökkuşağına pek çok olguya, yirmi yıl önce itirazlarını dile getirmiştir. Postmodernizme gayet temkinli yaklaşır ve postmodern meta-anlatıların kuirleri aynılaştırdığı; çok-kültürcülük, otantiklik, ortak kültürel anlam ve kimlik dolayımıyla bu aynılaşmanın işlediği tespitini getirir. Ezilen ırktan olmakla, eşcinsel olmak arasında hiçbir bağ bulunmadığını, hatta bu ikisinin taban tabana zıt olabileceğini söyler. Örneğin, siyah aile içindeki erkek, homoseksüel erkeğe dönüştüğünde, aile aniden beyaz ırkın uyguladığı dışlayıcı şiddeti, içindeki kuire yöneltir. Yazar, Marksist sınıf mücadelesi mefhumunun, feminizm açısından anlam taşıdığı halde, lgbti’de işlemeyeceğini; çünkü kuiri bir sınıf olarak hayal etmenin mümkün olmadığını düşünmektedir.[9] Öte yandan, sosyal teoriye eşcinselliğin “tercih” olarak eklemlenişi, bir taşla iki kuş vurmayı sağlar. İlki, heteronorm’un merkezdeki yerini sağlama almasıdır; ikincisi de, denetlenebilir bir sapma payı anlamına gelen eşcinselliğe müsamaha gösterildiğine dair kibirli muktedir rolüdür. Kabul görmenin, eşitlenmeyle kolayca karıştırıldığı bugünün politik dünyası için Warner’ın uyarısı önemlidir. Çünkü muktedirlerin indinde kabul görmek, eşit bir sosyal statü kazanıldığı yanılsaması yaratır. Bugünkü diskurda kolayca birbirinin yerine kullanılan “ırkçı”, “cinsiyetçi”, “homofobik” kavramlarının ortaklaştırılmasının sakıncalı olduğunu, çünkü her birinin ayrı ayrı mekanizmalarla işleyen iktidar sistemlerini birbirine karıştırmaya neden olabileceğine dikkat çeker.[10] Kuirin efeminelikle karikatürleştirilmesi, onun hetero-toplum üzerindeki yıkıcı gücünü popüler yollarla bertaraf etmeye yarar. Homoerotizmi marjinal bir figüre, homoseksüele yansıtmak, modern homososyalliğin kurucu unsurudur. Warner, gökkuşağının değer haline getirilişine de karşı çıkar. Bugün kuir hareketin dünyanın her yerindeki alametifarikasına, bayrağına dönüşmüş bulunan gökkuşağına, Warner “fark”ı bir değer olarak yansıttığı, çarpıttığı için itiraz etmiştir. Bunun, mevcut heterososyal değer sistemine farklının eklemlenişiyle sonuçlanacağını; böylelikle, değer koyucu beyaz heteronormun kuiri çok daha kolay itaate zorlayacağını öngörmüştür. Şöyle sorar Warner: “Farklı olduğum için neden değerli olayım?”[11] Gey hareketinin beyaz orta sınıf aktivizmine döndüğü eleştirisini ortaya koyan yazar, “gey”den kuire geçişi politik açıdan anlamlı bulur. Bu hamleyle, norma ve normale karşı daha sağlam bir direniş hattının kurulduğu düşüncesine katılmaktadır.
Andrew Parker, “Cinsellik Düşünmemek: Marx, Engels ve Yazı Sahnesi” makalesinde,[12] feminizmin cinselliğin esas kuramı olduğunu reddederek Gayle Rubin’den aynı minvalde bir alıntı yapar. Parker, feminizmin eril tahakkümle mücadele teorisi olduğunu ama bunun, feminizmi haz teorisi yapmaya yetmediğinin altını çizer. Mimarlıkta Deleuze’yen “rizom” veya “organsız beden” kavramlarının bu açığı kapatmaya hizmet ettiği bir gerçektir.
Mimarların tarihsel olarak, ne feminizm gibi iktidarla mücadele teorilerine, ne haz teorisinin kaynaklarına yönelmesi; bunun yerine pragmatist, teknik bir bilgi dağarcığı oluşturmayı yeğlemeleri, bu yazının konusu değil. Feminizmdense haz teorilerinin son kertede daha makbul bulunduğu herhalde mimarların bizzat kendi tecrübelerinden malumudur. Bu durumu, mimarların mücadeleyi hakir görmese bile, iktidarla ortaklığını tehdit eden muhalif bir söylemden uzak durmak ve belaya bulaşmamak ihtiyatı saymak eldedir.
Parker, cinselliğin geniş bir tanımı için bu kez de Sedgewick’e başvurur. Cinsellik, Sedgewick’e göre, erkek ve kadınların genital hisleri çevresinde gelişme eğilimi gösterse de, genital organlardan ibaret olmayan davranışlar, beklentiler, anlatılar, hazlar, kimlik oluşumları ve bilgi bütünüdür. Bu genişletilmiş tanım, cinselliğin oyunsallıkla iç içe geçişimi kadar, heterokromatik (iki renkli) işlevsel cinselliğin dışına çıkma imkânını da beraberinde getirir.
Parker, Marx’ta emeğin baba, toprağın da ana olduğu bir değer retoriğinden söz açar. Üretim ve emek gibi kavramların çeperini üretken olmayan emek, değer üretmeyen emek gibi kuir sulara doğru genişletmek gerekmiştir.
Janet E. Halley, “Heteroseksüelliğin İnşa Edilişi” başlıklı makalesinde,[13] heteronormativizmin sessizlik kuralını irdeledikten sonra, homoseksüelliğe dair “sapkınlık” ve “cinsel yönelim” retoriklerinin analizini yapar.
Halley, açığa çıkana kadar heteroseksüel sayılmanın, kuirler için değil, heteroseksüeller için bir kamuflaj stratejisi olduğunu çarpıcı biçimde ortaya koyar. Heteronormativite stratejik olarak, heteroseksüel olmadığını “gizleyen” kişiyi bünyesine alır ve bu misafirperverliğine karşılık, “o biçim” olandan sükut talep eder. (Bunun Türkçe’deki karşılığı, “kol kırılır yen içinde kalır” olsa gerek.) Ne zaman ki “heterotant” kişi konuşur, o zaman “heterozyon” başlar: İtirafla birlikte, hetero-toplum kendi mekanizmasını çalıştırarak kuir kişiyi sürgüne gönderir. Bu senaryoda hetero-toplum, homojen değildir; sadece homojenliği bozacak açıklamalardan kaçınır. Bu açıklamalar, heterojenliği ortaya serdiğinden dolayı, “heteroplazma” bu durumdan sıyrılıp, yeniden varsayımsal monolitizmine dönmek ister.[14] Kuiri tanımlama, birbirinden ayrıma ve haklarında hüküm verme ayrıcalığı düzcinsellere ait olduğundan, “yasa” açıkça heteronormatiftir. Bu yasa, homoseksüellere dair hüküm verirken, onları bir sınıf olarak topluma dahil eder –yani içerir. İçerirken dışlama/dışlayarak içerme türü bir olağanüstü hal hukuku işler. Lgbti bireyler, hukuk tarafından cinsel hazları susturulmuş ve kişisel alana hapsedilmiş olarak yaşamaya zorlanır.[15]
Yazar, lgbti’lerin bir sınıf olarak doğallaştırılması karşısında uyanık olunması gerektiğini belirtir. Bu sınıf, onu sınıf diye adlandıranlardan önce var mıydı? Heteronormativite devamlı surette lgbti’yi tanımlar, üretir, dışlar, cezalandırır, görmezden gelir, hoşgörür, vb. Kuir olmak, kişiliğin değişmez, sürekli, doğal bir unsuru elbette değildir. Kuir olmak, Butler’dan alıntılarsak, “kendini sürekli kuirleştirmek” anlamına gelir.[16] Bir menzil değil, bir ufuktur. Oysa ki cinsiyet hep kodlanarak meşrulaşır. Kişinin, tutarlı biçimde erkek gibi, kadın gibi davranmak yükümlülüğü vardır. Yazar, Warner gibi, lgbti’lerin sabit denklemin yeni bir değişkeni kılınmak istendiklerini ifade eder.
Halley, “sapkınlık” ve “cinsel yönelim” retoriğine dair gayet çarpıcı çözümlemeler getirir. Kuirler, bu çatışan cephelerin ortasında kalarak hükümsüzleşirler: İster sapkın sayılsınlar, ister yönelimli, ne fark eder? Her durumda “heterokrasi” tarafından damgalanmış olurlar. Sapkınlığı tanımlayan “heterografi”, kendinin sapkın olmadığını ve sapkın olanı tanımlama gücünün kendisine ait olduğunu ifade eden öznelliğini gizlemektedir.
Halley’e göre cinsel yönelim, son derece uysal bir taksonomiyle, heteroseksüelliği norm kabul etmek gerekmediğini müjdeler görünürken, yönelimleri “geniş” bir cinsellik Savana’sında hetero-aslan’ın uyrukları sayarak, heteroluğa aslan payını hiç belli etmeden vermiş olur. “Nereye yönelirsen yönel, beni ilgilendirmez” diyen sinik bir normativite iş başındadır sanki.[17] Bu noktada, mimarlıkta tasarımları tasnif ederken, “sapkın” olanlar ve “farklı bir şeye yönelenler” arasındaki ayrımın mimarlık eğitimindeki sıcak ideolojik çatışma hattını tanımladığına dikkat çekmekle yetineceğim.
“Cinsel yönelim” retoriği, kişiye sorumluluk yükleyen, seçimini hatırlatan, seçtiği şeyin farkında olması gerektiği konusunda kişiyi uyaran bir objektivite diskurudur yazara göre. Halley, lgbti konusundaki özcü yaklaşımların vadesinin dolduğunu, heteronormativitenin topyekun ortadan kaldırılması, lağvedilmesi gerektiğini bildirerek makalesini tamamlar.
Steven Seidman, “Postmodern Gey Kültürde Kimlik Politikaları: Bazı Tarihsel ve Kavramsal Notlar” başlıklı yazısında,[18] sol bloktaki çatlamayla beraber gey hareketin, lezbiyen hareketin, feminizmin ve biseksüel hareketin çatışma ve kırılma hatlarını izler. Dennis Altman’ın homoseksüellik tanımına ve Jan Clausen’in biseksüellik tanımına mercek tutar. Yazar, anaakım gey kimliğin homojenleştirici politikalarına karşı yükselen itirazları da değerlendirir.
Seidman, toplumu masum ve normal gösteren tanımlamaları reddederek, “anaakım, düzcinsel toplum” demek gerektiğinin altını çizer.[19]
1970’lerden itibaren solun birleştirici gücü ve jeneratörü olan Marksizm, toplumu anlamak için gerekli yegâne araç olmaktan çıkar çünkü sınıf-dışı mücadele biçimleri (ırk, cinsiyet, cinsellik, vb.) sol bloğu oluşturan koalisyonun kendi cephelerini açarak başka mevzilere dönmeleriyle dağılmaya başlar. Bu durum, Marksizmin bir alan daralmasıyla, emek ve sınıf dinamikleri etrafındaki bir projeye dönüşmesine yol açar. Bunun esas sebebi feminizmdir. Althusser ve Habermas’ın temsil ettiği neo-marksizmler bu dağınık manzarayı birleştirmeyi başaramaz.[20]
Yazar, gey hareketin feminist harekete oranla daha kapsayıcı nitelikte olduğu erken döneminden şu şekilde söz eder: 1969-73 aralığında erken gey özgürlük hareketi, lezbiyenleri de kapsamıştır; oysa feminist hareket sadece kadınlar içindi. Lezbiyen feminizm, gey hareketine ve ortodoks feminizme karşı ortaya çıkar. Lezbiyenizm, kadınların temelde lezbiyen olduklarını, ama erkeklerce heteroseksüelleştirilip rol ve ilişkilerin onlara empoze edildiğini savlayışıyla tam bir antieril politik duruştur.[21] Lezbiyenizmin, Altman’ın homoseksüelliğinin veya Clausen’in biseksüelliğinin, benzer mitik tekvin senaryoları, yirminci yüzyıl mimari manifestolarında sıkça karşılaşılan altın çağ mitolojilerini anımsatır. Lezbiyenlerin heteroseksüelleştirildikleri doğrudur ama buna erkekleri de eklemek kaçınılmazdır çünkü “heterogeometri”, erkekleri de cinsiyet normlarına uygun “heteroerkekler” haline getirir.
Yazar, Dennis Altman’ın benzer nitelikteki biseksüellik teorisini şöyle özetler: İnsanlar temelde biseksüeldir ve bedenlerinin tüm organlarıyla haz alırlar. Ancak daha sonra, toplum insanlığa baskıcı bir rejim dayatır ve onların polimorf erotizmlerini dar, genital-santrik, hetero-penetratif bir norma hapseder.[22] Seidman’ın alıntısı, polimorf erotizm ve genital-santrizm öncesi gibi kavramlarla, doğruluk tınısı içermekle beraber, baskıcı rejim soyutlaması, Foucault’cu mikro iktidar kavramının da gerisine düşen bir şematizmi dışa vurur ve makalede yazar tarafından eleştirilmemektedir.
Polimorfik haz teorisi, erotizmi tüm bedene yayması, gündelik hayatı erotikleştirmesi, ‘romantik çift’in ötesine geçen cinsel alışverişlere açılması ve cinselliği sadece aşk değil, haz ve oyun olarak da tanımlamasıyla Seidman tarafından selamlanır. Bu anlayışın, güncel mimarlıklarda defaten içselleştirildiğini itiraf etmek zorundayız. Polimorfik erotizmin mekânına karşılık gelen sayısız güncel mimarlık örneği verilebilir.
Jan Clausen’in biseksüelite kavramı ise daha ayrıksı ve tehditkârdır. Biseksüeller ya hetero ya gey-lezbiyen (homoseksüel) olunabileceği yolundaki nesne-yönelimli cinsellik kalıbını darmadağın eder.[23] Bir biseksüel için lezbiyenlerin ve geylerin kopardığı gürültü anlamsızdır çünkü bir biseksüel cinsiyet karşısında “renk-körü” gibi, “cinsiyet-körü”dür; biseksüel, seçici değil, maksimalisttir. Dolayısıyla biseksüellik bir kimlik değil, anti-kimlik ve reddiyedir. Biseksüellik, sabit bir cinsel yönelim de değildir.[24] Biseksüel kuralsızlık, lezbiyenliği ve geyliği bile ahlakçı kılan “bozgunculuğu”yla, kuirin doğasını açığa vurur.
Seidman, 1970’lerin ortalarında ve 80’lerde, eşcinsel hareketin merkeze yerleşmesiyle ortaya çıkan durumu ve siyahi eşcinsellerin itirazlarını ele alır. Konvansiyonel hale gelen eşcinsel özgürleşmesi, tüm homoseksüeller arasında ortak değerler yaratmaya çalışan hegemonik bir hal aldığı gerekçesiyle eleştirilmektedir. Bir kez daha orta sınıftan beyaz genç geyin borusunun öttüğü bir erillik, hakimiyeti ele geçirmektedir. Bu uğrakta 1980’lerde sadomazoşizmin durumu dikkate değerdir. Önce eril şiddetin bir tezahürü olduğu iddiasıyla itiraza uğrayan sadomazoşistler, lezbiyenlerin desteğini alır. Sadomazoşizm, anaakım gey hareket için bir tehdittir çünkü cinsiyet-yönelimli değil, pratik-yönelimlidir. Bu nedenle ahlaksızlık ve anormallik, dekadan, narsizm ve homofobik olmakla suçlanırlar.[25] Peki ya trans kimlikler? Seidman, makalesinde onlardan hiç söz etmez. Halbuki trans bireyler, kendi bedenlerini ve cinsiyet sınırlarını aşacak şekilde yeniden şekillendirdikleri için, lgb’leri konformizmleri içinde kıskıvrak yakalamış sayılabilir.
Architecture’dan Arqueertecture’a Kuir Mimarlıklar
Akümülasyon: Akümüle etmenin, yığmanın gücünü land art geç yirminci yüzyılda keşfetmiştir. Yığmak, kapital oluşturacak işlevsel bir birikim söz konusu değilse, kuir bir edimdir. Yığdıkça, biçim, işlev, figür, zemin, bağlam, ölçek gibi temel mekânsal/uzamsal bileşenlerden uzaklaşılır. Nicelik kendi bedenselliğini yaratır. Yığmak, normatiften uzaklaştırır, başkalaştırır, yersizyurtsuzlaştırır. Çöp-evleri, çöp-insanları düşününce, yığınsallığın heterososyallikten yaratıcı bir kopuş olduğu görülür. Yeni arzu mekânları üretmenin kestirme yolu, yığmaktır.
Dikotomiler: Mimarlıkta dikotomilerin erimesi, ara-durumlar oluşması kuirdir. Enn Ots, dört temel mimari ikilikten söz eder.[26] Ots’u izlersek: Ne strüktür ne dekor olan; hem strüktür hem dekor olan gibi bir durum, kuir olacaktır. Soyutlamayken figür olan, figürken soyutlamaya dönüşen de öyle. Figürken zemin olan, zeminken figüre dönen kuirdir. Biçimken işlev haline gelen, işlevken biçime bürünen de kuirdir.
Erotizm: Mimarların erotizm anlayışına pek güvenmeli. Batı’da en iyi yayınevlerinden birinin çıkardığı, güncel ve iyi kurgulanmış bir teorik mimarlık kitabında, erotizm üzerine yazılanlara bir bakalım.[27] Mekâna yönelik arzu ve çekim yaratmak, “insanlarda görsel ve fiziksel penetrasyon isteği uyandırmakla” ilgili imiş. Bu tanımdaki “penetrasyon” (delme, nüfuz etme, batma, içine işleme, etki) heteropolitik arzu morfolojisinin tezahürü. Ama kuir erotizm, düz anlamda penetrasyona indirgenemez. Bir yapının erotik arzu uyandırma potansiyeli ise şöyle sıralanır: “Şeffaflık ve doluluk arasındaki gerilim”, “boşluklarla hacimler arasındaki gerilim”, “ışıkla gölge yoğunluğu”, “ışığın etkisiyle veya insanların geçişiyle ışığın oynaması”, “dönüşüm ve hareket kabiliyeti”, “yüzeylerin ‘duyarlı’ malzemelerle değişmesi”. Bütün bunların mekânlara ve hacimlere erotizm kattığı iddia edilir. Bunlar tipik modernist ikiliklerdir ve bu erotizm anlayışı tipik şekilde hetero-erotizmdir. Bir yapıda bütün bu sayılanları duyumsayabilmek için, kişinin hayli gelişkin bir mimarlık “zevkinin” olması gerektiği açıktır. Yani sıkı bir mimarlık eğitimi görmüş olması gerekir. Bunlar da erotizmi fazlasıyla majör hale getiren, neredeyse Corbusier’yen mimarlık tanımlarıdır.
Fold, Rizom, Anamorfoz, Blob: Kat mimarlığında (Folding Architecture) da ikircikli bir durum söz konusudur. Topolojikliğiyle kuire açılırken, monolitizme yaklaştığı için, yeniden üniformite önermeye başlayarak “heterogeometri”nin parçası haline gelebilir. Kartezyenlik karşıtlığı kuire bağlanabilir: Dijital neo-barok mimarlık, bu açıdan önemlidir. Fordist ekonomiden, “foldist” ekonomiye geçilmesinin sonuçları yakın gelecekte yaşanacaktır. Resimde ve fotoğrafta, anamorfozun dönüştürücü gücü vardı. Erken yirminci yüzyıl biyoloğu d’Arcy Thomson’dan esinlenen bio-benzeşimli mimari repertuar, metabolist mimarlığı ortaya çıkarmıştır. Bugünün izomorfik poliyüzeylerden, kabarcık modellerinden, dalgalanan yüzeylerden oluşan Blobitecture’ını kuir yönleri bakımından ele almak mümkündür. Spiralleştirme, paketleme, örgüleme, kırma, ufalama, gözenekleme, bükme, konturlama gibi dijital komutlar, yeni bir vokabüler oluşturur. Deleuzyen terminolojideki “rizom”, kuirin mimari tezahürleri için büyük önem taşır. Rizomatik yaklaşımların kuir yanına dikkat çekmek gerekir. “İşlev-siz”cilik (de-fonksiyonalizm) için de benzer bir şey söylenebilir. Kanonik mimarlıkların sınırını zorlamak, kuir mimari edimlere yönelmek anlamına gelebilir. Kuir mimarlık bir buyur ediş, bir karnaval; bir taşma ve kalabalıklaşma ise, kentlerde buna karşılık gelen her şeyi, mimarların dikkatle gözlemesi gerekir.
Hadid etkisi: Mimarlıkta kuir yaklaşımları tartacak, ölçecek kıstaslar, ölçütler aramanın, bulmaya çalışmanın hiçbir mantığı yok. Mimarlıkta kuiri, verili ideoloji ve estetize edilmiş yapıt dahilinde aramak da boşuna. Çok güncel bir örnek olduğu için, Hadid’in Bakü’deki Aliyev kültür merkezi ele alınabilir. Hadid’in hipermodernist, agresif strüktüralizminin, Bakü gibi bir Asya “heteropol”ünün ortalama mimari çehresini allak bullak edişinin tadını çıkarabiliriz. Ama bunun “Bilbao etkisi”nin son versiyonu ve neo-liberal turizm ekonomisinin bir parçası olduğu gerçeğiyle yüz yüze gelince, o kuir içeriğin birdenbire buharlaşabileceğini göz ardı edemeyiz. Eserin yarattığı “huşu”da kuir ölür. O halde bozma, bozarak kullanma, kastedilmemiş olan, mimarlıkta kuire daha yakındır.
Heterotopya: Otoparklar, eğlence yerleri, “gated community”ler (kapalı siteler), müzeler, askeri kamplar, koloniler, kütüphaneler, mezarlıklar heterotopyalardan sadece birkaçıdır. İçinde yaşanmayan her türlü yeri bu listeye dahil etmek mümkündür. Bina dışı varlıklar, tüneller, vadiler, dehlizler, mahzenler, geçitler, eşikler de heterotopyalara eklenebilir. Atılmış, unutulmuş, çürümüş yapılar –yıkımın eşiğindeki yerler de heterotopyaların bir veçhesini oluşturur. Ölçek-dışı, devasa, öte-mekânlar da, topoğrafik uzanımlarıyla heterotopiktirler. İtalyan grubu Superstudio’nun mimari illüstrasyonları ve projeleri bu bakımdan heterotopyalara yeni bir anlam kazandırmıştır. Yapıların inşa hali, inşa iskelesi, restorasyon iskelesi, geçiciliğiyle heterotopyaya bağlanabilir. Kentlerde, sıradan yerler arasında dolaşırken, heterotopyaların etki alanları kendini hissettirir. Michel Foucault, heterotopyaların altı özelliğinden bahsetmiştir.[28] İlkin, her kültürün heterotopyaları vardır. İkinci nokta, toplumun, bir heterotopyayı değiştirip başka bir biçimde işlevlendirebileceği gerçeğidir. Üçüncüsü, heterotopya, uzlaşmaz mekânları bünyesinde birleştirecek güce sahiptir. Dördüncüsü, heterotopyalar zamana bağlıdır. Geleneksel zaman koptuğunda iş görürler: Mezarlıkta olduğu gibi. “Heterokroni”, heterotopyalara kolayca girilip çıkılamayacağı gerçeğini hatırlatır. Beşincisi, bireysel rızayla değil, heterotopyanın kurallarıyla mekânların işlediğidir. Son olarak da, heterotopyalar ilüzyonla gerçeği birleştirir. Konut silolarını, fast-food drive-in’leri, benzin istasyonlarını, motelleri, alışveriş merkezlerini, hatta interneti, mekân kavramı bağlamında yeniden düşünmek gerekir. Mekân, bugün ‘yer’den en kopuk şeydir: Akışkandır, bağlantısızdır, sonsuzcasına genleşebilendir.[29]
Hibritlik: Erken yirminci yüzyılda neredeyse bütün modernist yapılar hibrittir; dolayısıyla strüktürel bakımdan kuirdir. Onları inşa edenler, elbette yapılarının kuir olduğunu, sorulsa inkâr ederdi; ama neo-gotikten klasik rasyonalizme, arts ve crafts’tan Avrupa erken modernitesine, mimarların inşa ettikleri yapılar hep hibrit konstrüksiyonlu yapılardır. İşlevsel bakımdan kuir yapılar çok daha yakın tarihlidir; uzlaşmaz görünen programların yapı bünyesinde yer alması ilkesini kullanırlar.
Konvansiyonel-olmayan: Türkiye’de 1990’larda mimarlıkta “konvansiyonel olmayan” (geleneksel değil, modern) sözü yaygındı. Bu kendini ayrıksı olarak tanımlama arzusunu belirtiyordu ve harcıalem mimarlıkla mesafelenmenin kibarcasıydı. Aynı zamanda sorunlu bir yakıştırmaydı çünkü “konvansiyonel olmayan”lar, toplumsal cinsiyet gibi derinlemesine konvansiyonel boyutları sorgulamayı aklına bile getirmiyordu. “Konvansiyoneller” ise, bu gruba, değer sisteminin (esasında sıcak paranın) dışında tutuldukları, at koşturan mimarlar kulübüne alınmadıkları için hırçın oldukları suçlamasını yöneltmişlerdi ama mesele zaten bu değildi. Cinsiyetçi de olsa, erkekler arasında da geçse, deneyselliği ve yenilikçiliği tanımlama çabası içindeki bir nişin varlığı, mimarlık ortamı için önemliydi.
Mega-strüktür: Mega-strüktüre dayalı mimari ütopyalar “heterogeometrik” midir, kuir mi? Mega-strüktür, latan ve nötralize bir düzen fikri olarak, erilliğini sürdürür. Öte yandan, kuirdir çünkü mikro stratejiler, “heteroptiği” aşar.
Su, Sis: Su, çok güçlü bir kuir maddedir. Kuirliğin sihirli bir maddesi varsa o da sudur. Su binaların, mimarlığın, uygarlığın, kentlerin birinci derecede düşmanı, çürütücüsüdür; bütün kuir maddelerin tahtına oturmayı bu nedenle hak eder. Su, bedenler için kuir tahayyülün vazgeçilmez maddesi olmalıdır. Peter Zumthor’un İsviçre’de inşa edilen kaplıcası (1996), “su katılmamış” bir kuir mimarlık yapıtıdır. Su, burada “kuru” uzamsallığın çığırından çıkmasını ve sınırlarını yitirmesini sağlar. Diller ve Scofidio’nun 2000’lerin başlarında inşa edilen İsviçre’deki “bulanık” pavyon yapısı, sisten oluşan bir yapı olarak kuir mimarlık tarihindeki yerini almıştır. Bu yapı, biçimsiz, unsursuz, ölçeksiz, derinliksiz, mekânsız, kütlesiz, yüzeysizdir; uç derecede tanımsızlaştırılmıştır, bulanıktır, odaksızdır. Mimarlığın olmazsa olmazı “maddesellik”, uç noktasında bulanık uzama ulaşır. Yapı, gerçekle virtüel arasındaki sınırda gezinir.
Vb.: Kasten işlevsel bakımdan belirsiz bırakma, bir işlevin bir başkasıyla yer değiştirebilir olması, kuirleştirici stratejiler arasında sayılabilir. Tasarımda rastlantının önceliği, hatta kazalar, kuirleştirici bir etki yaratabilir. Tasarımda “başıbozukluk”, ad hocism”, kuirleştirici olabilir. Rural Studio’nun çöp kullanarak oluşturduğu estetik; fakir insanlara mimarlık hizmeti sunması, “ad hocism”e örnek olabilir. Uzaklaştırma, ayırma, biçimini bozma/bozuşturma, sıkıştırma, sündürme, abartma, uçlara götürme, tersine çevirme, yönünü değiştirme, sorgulama, tersini kabul etme, ona başka bakma yolları bulma, metafor kullanma, analoji yapma, sembolizm, sistematik analiz, modelleme gibi yaratıcılık teknikleri,[30] iyi bir zamanlama ve yerinde hamle ile, kuir sonuçlar hazırlayabilir. Kiçten süslemeciliğe, hipermekândan Junkspace’e ve tekinsizliğe kadar, birçok kavram, olgu, deney, kuir bir mimarlığın yolunu açabilir.
İntermezzo: Çakuirkeyif...
Kuir pas içinde, kuirletilmiş dille ne yapayım, kuirli çamaşırları dökülen bir dille? Kuirk yıllık kuiramcının aklına gelmez: Queer Okuiryazarlığı ve Çakuirkeyif Bir Kuiram için girişimde bulunma zamanı. Hepimiz Kuiryum’da [“Queerium”] toplanalım ve bu bakuir alanda fikuir yürütelim. Bugüne kadar kuiran kuirana mücadele edildi, ne kuirbanlar verildi. Kuirunun yanında yaş da yandı; kuirşun gibi sözler yetsin. Kuiruntuların, kuirgınlıkların sırası değil. Hakuir görmeden, kuiroluk etmeden, kuiru gürültüye pabuç bırakmadan arkuirolojik kazılara başlayalım. Kuirnazlık edenlerle, bu işin kuirdu olanlarla yürümez. Kuirsal alanı inşa etmeliyiz.
Kurumlaşmaya değil, kuirumlaşma’ya ihtiyacımız var. Tüm kuramsallık dönüşüp kuiramsallaşmalı. Kurguya değil kuirgu’ya yönelelim ve her şeyi kuircalayalım. Kurtarıcıları unutalım: Kuirtarıcı olabilir ancak. Kuirulu düzeni yıkmak gerek: Kuirik dökük sözlerle değil, kuirbaç gibi sözlerle, her şeyiyle, kuirip dökmek gerek. Bu yeni kuiramı, kuirıntılarla ve kuirpıntılarla yapıyoruz; kuirışıklıkları gidermeye kalkışmadan inşa ediyor, kuiruyoruz. Heteronormun kuiremitlerini uçuralım, kuirişlerini çatırdatalım. Kuireselleşelim!
Kuir Haramilerin zamanıdır: Kuirita kuirita yürüyeceğiz...
Küçük Heteroloji Sözlüğü
Heteronormativitenin “heterofiziği”ni askıya alacak yeni bir vokabüler bulmak ve bu kavramlarla düşünüp yazmak zamanı gelmiştir de geçmektedir. Heteronormu en azından dil düzeyinde askıya almadıkça, onun “heterofoni”sini algılamadıkça, teoriyi de kuirleştirme hedefine yaklaşamayız. Hem bunun bir dil oyunu, bir “heterogenez” olması da cabası...
heterodom: Heteroseksüel toplanma mekânları.
heterofili: heteroseksüellik sevgisinin aşılandığı eğitim.
heterofiz: Heteroseksüellik terapisi.
heterofizik: Heteroseksüel ahlaka göre.
heterofobi: Heteroseksüellik karşıtlığının (kuir oluşun) heterosantrik bir açıklaması.
heterofoni: Heteroseksüelliğin sessel alanı. Kavramsal bakımdan kuire sağırlık.
heteroform: Bkz. Heteromorfizm.
heterofüzyon: Heteronormativitenin erimesi, kuirleşme.
heterogenez: Heteroseksüellikten türeyen ama heteroseksüel olmayan melezlenmeler, kuirlikler, çoklu cinsellikler, vb.
heterogeometrik: Heteroseksüelliğin geometrik kabullerine göre şekillenmiş geometriler.
heterografi: Heteroseksüelliğe göre yazılmış.
heteroinman: Hetero eroinman.
heterojeni: Zihindeki heteroseksüel yargı.
heterokinez: Heteroseksüel yöntemlerle taşınan.
heteroklon: Hetroseksüellik tarafından klonlanmış.
heterokrasi: Heteronormativizmin otokratik versiyonu.
heterokrat: Heteroseksüel politikaları savunan ve uygulayan.
heterokromi: İki cinsiyetten ibaret renk rejimi. Mavi ve pembe, gibi.
heterolanti: Heteronormun rölanti hali.
heteroloji: Heteroseksüelliğin hastalıklarını inceleyen kuir bilimdalı.
heterolokal: Yerel heteroseksüeliteler.
heteroman: Heteroseksüellik bağımlısı.
heteromani: her şeyin heteroseksüellik çerçevesinden ele alındığı manik haller.
heteromans: Heteroseksüel romans.
heterometrik: Heteroseksüelliğin meşruiyetini sağlama almak üzere yapılan ölçümler.
heteromorfizm: Heteroseksüel biçim dağarı, fallik.
heteronomi: Hetero merkezli rejimin en katı biçimi.
heteront: Heteroseksüel röntgencilik.
heteropin: Heteronormativizm tarafından iğnelenerek sabitlenmiş.
heteropit: Kuir bireylere sirayet eden, heteroseksüellikten kalma izler.
heteroplazm: Heteronormativizmin toplumsal plazması.
heteropli: Heteronormativizmin bünyesinde oluşan kıvrılmalar.
heteropod: Heteroseksüel kavram ayakları.
heteropol: Sadece heteroseksüelliğe izin verilen, nekropol benzeri kent.
heteropsi: Nekropsinin hetero versiyonu. Kuir eleştirmenler metinlerinde sıklıkla heteropsi yapar.
heterosantrik: Sadece heteroseksüel hazlara yönelik.
heteroseptum: Hetero unsurları birbirinden ayıran sınırsal organlar.
heterosfer: Heteroseksüellerin benzerleriyle kurdukları güvenli yaşam çevresi.
heterosis: Heteroseksüelliğe özgü ruh hastalıkları.
heteroskopik: Heteroseksüel bakış açısının miyopluğu.
heterotant: Heteroseksüellikten kuirliğe evrilen, mutant.
heterotar: Hetero algılama nedeniyle oluşan gecikme.
heterotasyon: Dönüşümlü heteroseksüellik.
heteroterapi: Bkz. Heterofiz.
heterotermi: Heteronormativizmin ısıl yapısı.
heterotik: Sadece heteroseksüelliğe özgü olduğu varsayılan erotik deneyimler ve edimler kümesi.
heterotropizma: Bitkilerin güneşe döndüğü gibi, hetero rejimin peşinden gittiği, yüzünü döndüğü ideolojik enerji kaynakları.
heterovanşizm: Heteroseksüel ilişkilerde intikamcılık.
heterozyon: heteronormativizmi erozyona uğratan unsurlar.
Kaynakça
Artun, Nur Altınyıldız; Ojalvo, Roysi. (der.) 2012. Arzu Mimarlığı. Mimarlığı Düşünmek ve Düşlemek. İletişim Yayınları, İstanbul.
Butler, Judith. 2010. Cinsiyet Belası. Feminizm ve Kimliğin Altüst Edilmesi. Çev. Başak Ertür. Metis Yayınları, İstanbul
Çakırlar, Cüneyt; Delice, Serkan. 2012. (der.) Cinsellik Muamması. Türkiye’de Queer Kültür ve Muhalefet. Metis Yayınları, İstanbul.
Douglas, Mary. 2007. Saflık ve Tehlike. Çev. Emine Ayhan. Metis Yayınları, İstanbul.
Foucault, Michel. 1997. Of Other Spaces: Utopias and Heterotopias. İçinde, Leach, Neil. 1997. (ed.) Rethinking Architecture. A Reader in Cultural Theory. Routledge, London, New York. 350-355.
Hays, Michael. 1998. (ed.) Architecture Theory Since 1968. MIT Pr, Massachusetts.
Nigianni, Chrysanthi; Storr, Merl. 2009. Deleuze and Queer Theory. Edinburgh University Pr.
Ots, Enn. 2011. (Ed.) Decoding Theoryspeak. An Illustrated Guide to Architecural Theory. Routledge, London, New York.
Sedgwick, Eve Kosofsky. 1990. Epistemology of the Closet. University of California Pr.
Sullivan, Louis, H. 2011. Sanatsal Açıdan Yüksek Ofis Binası. Biçim ve İşlev. Günümüzde Biçim ve İşlev Tartışmasının Neresindeyiz? İçinde. (der.) Anay, Hakan; Özten, Ülkü. Çev. Hacıömeroğlu, Nihan. Esogü Yayınları, Eskişehir. 11-22.
Warner, Michael. 1994. (ed.) Fear of a Queer Planet. Queer Politics and Social Theory. University of Minnesota Press, Minneapolis.
Wigley, Mark. 2001. White Walls, Designer Dresses - The Fashioning of Modern Architecture. MIT Pr., Massatchusets.
Yardımcı, Sibel; Güçlü, Özlem. 2013. (der.) Queer Tahayyül. Sel Yayınları, İstanbul.
Seçme Bibliografya
Burada yakın zamanda Türkçeye kazandırılmış çeviri eserlere yer vermememin nedeni, okurun bunlara erişim imkanı bulabilecek olması. Aşağıdaki listeye, makale kaynakçası dahil edilmemiş, sadece kitaplara yer verilmiştir. (Bkz. libgen.org)
Althaus-Reid, Marcella. 2003. The Queer God. Routledge. London, New York.
Ball, Carlos A., Bronski, Michael. 2010. From the Closet to the Courtroom. Five LGBT Rights Lawsuits That Have Changed Our Nation. Beacon Pr.
Beirne, Rebecca. 2007. Televising Queer Women. A Reader. Palgrave Macmillan Pr., Hampshire, New York.
Bell, David; Binnie, Jon. 2000. The Sexual Citizen. Queer Politics and Beyond. Polity Pr.
Benshoff, Harry M. 2005. Queer Images. A History of Gay and Lesbian Film in America. Rowman & Littlefield Pub.
Boyd, Nan Alamilla. 2003. Wide-Open Town. A History of Queer San Francisco to 1965. University of California Pr.
Boyd, Nan Alamilla; Ramirez, Horacio N. Roque. 2012. Bodies of Evidence. The Practice of Queer Oral History. Oxford University Pr., USA.
Brettschneider, Marla. 2006. The Family Flamboyant. Race, Politics, Queer Politics, Jewish Lives. State University of New York Pr.
Browne, Kath; Munt, Sally R.; Yip, Andrew K.T. 2010. Queer Spiritual Spaces. Sexuality and Sacred Places. Ashgate. UK, USA.
Bruder, Helen P.; Connolly, Tristanne J. 2010. Queer Blake. Palgrave Macmillan Pr., Hampshire, New York.
Bruhm, Steven. 2000. Reflecting Narcissus. A Queer Aesthetic. University of Minnesota Pr., Indianapolis.
Bunzl, Matti. 2004. Symptoms of Modernity. Jews and Queers in Late-Twentieth-Century Vienna. University of California Pr.
Calvin, Thomas. 2008. Masculinity, Psychoanalysis, Straight Queer Theory. Essays on Abjection in Literature, Mass Culture and Film. Palgrave Macmillan Pr., Hampshire, New York.
Campbell, Jan. 2000. Arguing with the Phallus. Feminist, Queer and Postcolonial Theory. A Psychoanalytic Contribution. Zed Books, London, New York.
Cantwell, Alan. 1993. Queer Blood. The Secret AIDS Genocide Plot. Aries Rising Pub.
Caudwell. 2006. Sport, Sexualities and Queer Theory. Routledge. London, New York.
Davis, Glynn; Needham, Gary. 2009. Queer TV. Routedge. London, New York.
Doty, Alexander. 1993. Making Things Perfectly Queer. Interpreting Mass Culture. University of Minnesota Pr.
Doty, Alexander. 2000. Flaming Classics. Queering the Film Canon. Routledge. London, New York.
Downing, Lisa; Gillett, Robert. 2011. Queer in Europe. Ashgate Pub. UK, USA.
Dustin Bradley Goltz. 2010. Queer Temporalities in Gay Male Representation. Tragedy, Normativity and Futurity. Routledge. London, New York.
Dyer, Richard. 2002. The Culture of Queers. Routledge. London, New York.
Eaklor, Vicki L. 2008. Queer America. A GLBT History of the 20th Century. Greenwood Pr., Connecticut, London.
Edelman, Lee. 2004. No Future. Queer Theory and the Death Drive. Duke University Pr.
Eng, David L. 2005. What’s Queer About Queer Studies Now. Social Text 84-85. Duke University Pr.
Fincher, Max. 2007. Queering Gothic in the Romantic Age. The Penetrating Eye. Palgrave Macmillan, Hampshire, New York.
Fineman, Martha; Jackson, Jack E.; Romero, Adam P. 2009. Feminist and Queer Legal Theory. Intimate Encounters, Uncomfortable Conversations. Ashgate, UK, USA.
Fiol-Matta, Licia. 2002. A Queer Mother for the Nation. The State and Gabriela Mistral. University of Minnesota Pr., Indianapolis.
Floyd, Kevin. 2009. The Reification of Desire. Toward a Queer Marxism. University of Minnesota Pr, Indianapolis.
Furneaux, Holly. 2010. Queer Dickens. Erotics, Families, Masculinities. Oxford University Press, USA.
Giffney, Noreen; Hird, Myra J. 2008. Queering the Non Human. Ashgate. UK, USA.
Giffney, Noreen; O’Rourke, Michael. 2009. The Ashgate Research Companion to Queer Theory. Ashgate. UK, USA.
Griffiths, Robin. 2008. Queer Cinema in Europe. Intellect.
Gutierrez-Albilla, Julian Daniel. 2008. Queering Bunuel. Sexual Dissidence and Psychoanalysis in his Mexican and Spanish Cinema. Oxford Centre for Islamic Studies.
Halberstam, Judith. 2011. The Queer Art of Failure. Duke University Pr.
Hall, Donald E. 2003. Queer Theories. Palgrave Macmillan, Hampshire, New York.
Haralson, Eric. 2003. Henry James and Queer Modernity. Cambridge University Pr.
Harris, W. C. 2009. Queer Externalities. Hazardous Encounters in American Culture. State University of New York Pr.
Hayes, Jarrod; Higonnet, Margaret R.; Spurlin, William J. 2010. Comparatively Queer. Interrogating Identities Across Time and Cultures. Palgrave Macmillan, Hampshire, New York.
Hennen, Peter. 2008. Faeries, Bears, and Leathermen. Men in Community Queering the Masculine. The University of Chicago Pr.
Holmes, Morgan. 2009. Critical Intersex. Ashgate. UK, USA.
Holmlund, Chris; Fuchs, Cynthia. 1997. Between the Sheets, in the Streets. Queer, Lesbian, Gay Documentary. University of Minnesota Pr., Indianapolis.
Huffer, Lynne. 2001. Mad for Foucault. Rethinking the Foundations of Queer Theory. Columbia University Pr.
Hubbs, Nadine. 2004. The Queer Composition of America’s Sound. Gay Modernists, American Music and National Identity. University of California Pr.
Jagose, Annamarie. 1996. Queer Theory. An Introduction. New York University Pr.
Johnston, Lynda. 2005. Queering Tourism. Paradoxical Performances of Gay Pride Parades. Routledge. London, New York.
Kirsch, Max H. 2000. Queer Theory and Social Change. Routledge. London, New York.
Kruger, Steven F. 2001. Queering the Middle Ages. University of Minnesota Pr., Indianapolis.
Landreau, John C.; Rodriguez, Nelson M. 2012. Queer Masculinities. A Critical Reader in Education. Springer.
LeVay, Simon. 1996. Queer Science. The Use and Abuse of Research Into Homosexuality. MIT Pr. Massatchusetts.
Lindemann, Marilee; Cather, Willa. 1999. Queering America. Columbia University Pr.
Loughlin, Gerard; Beattie, Tina; Boyarin, Daniel, vd. 2007. Queer Theology. Rethinking the Western Body. Wiley, Blackwell.
MacCormack, Patricia. 2008. Gay Men and the Forms of Contemporary US Culture. Ashgate. UK, USA.
Maddison, Stephen. 2000. Fags, Hags and Queer Sisters. Gender Dissent and Heterosocial Bonding in Gay Culture. Palgrave Macmillan. Hampshire, New York.
Marinucci, Mimi. 2010. Feminism is Queer. The Intimate Connection Between Feminist and Queer Theory. Zed Books, London, New York.
Marshall, Bill. 1996. Guy Hocquenghem. Theorising the Gay Nation. Pluto Pr.
McRuer, Robert; Berube, Michael. 2006. Crip Theory. Cultural Signs of Queerness and Disability. NYU Pr.
Moon, Lyndsey. 2010. Counselling Ideologies. Queer Challenges to Heteronormativity. Ashgate. UK, USA.
Mortimer-Sandilands, Catriona; Erickson, Bruce. 2010. Queer Ecologies. Sex, Nature, Politics, Desire. Indiana University Pr.
Munoz, Jose Esteban. 2009. Cruising Utopia. The Then and There of Queer Futurity. NYU Pr.
Munt, Sally R. 2008. Queer Attachments. Ashgate. UK, USA.
Nigianni, Chrysanthi; Storr, Merl. 2009. Deleuze and Queer Theory. Edinburgh University Pr.
Noble, Jean Bobby. 2006. Sons of the Movement. FtMs Risking Incoherence on a Post-Queer Cultural Landscape. Women’s Pr.
O’Donnell, Katherine; O’Rourke, Michael. 2006. Queer Masculinities, 1550-1800. Siting Same-Sex Desire in Early Modern World. Palgrave McMillan. Hampshire, New York.
Oldfield, Kenneth; Johnson III, Richard Gregory. 2008. Resilience. Queer Professors from the Working Class. State University of New York Pr.
Parker, Andrew; Halley, Janet. 2011. After Sex. On Writing Since Queer Theory. South Atlantic Quarterly.
Peele, Thomas. 2007. Queer Popular Culture. Literature, Media, Film and Television. Palgrave Macmillan. Hampshire, New York.
Peniston, William A.; Erber, Nancy. 2007. Queer Lives. Men’s Autobiographies from Nineteenth-Century France. University of Nebraska Pr.
Peraino, Judith A. 2005. Listening to the Sirens. Musical Technologies of Queer Identity from Homer to Hedwig. University of California Pr.
Pierceson, Jason. 2005. Courts Liberalism and Rights. Gay Law and Politics in the United States and Canada. Temple University Pr., Philadelphia.
Pugh, Tison. 2010. Innocence, Heterosexuality, and the Queerness of Children’s Literature. Taylor & Francis Pr.
Richardson, Diane; McLaughlin, Janice; Casey, Mark. 2006. Intersections Between Feminist and Queer Theory. Sexualities, Cultures and Identities. Palgrave Macmillan.Hampshire, New York.
Roden, Frederick. 2009. Jewish Christian Queer. Ashgate. UK, USA.
Ruffolo, David V. 2009. Post-Queer Politics. Ashgate. UK, USA.
Russell, Jamie. 2001. Queer Burroughs. Palgrave Macmillan. Hampshire, New York.
Rydström, Jens; Mustola, Kati. 2007. Criminally Queer. Homosexuality and Criminal Law in Scandinavia, 1842-1999. Aksant.
Sedgwick, Eve Kosofsky. 1990. Epistemology of the Closet. University of California Pr.
Sedgwick, Eve Kosofsky. 1997. Novel Gazing. Queer Readings in Fiction. Duke University Press.
Sears, James T. 2001. Rebels, Rubyfruit, and Rhinestones. Queering Space in the Stonewall. South.
Seidman, Steven. 1997. Difference Troubles. Queering Social Theory and Sexual Politics. Cambridge University Pr.
Sinfield, Alan. 2005. Cultural Politics - Queer Reading. Routledge. London, New York.
Shannon, Deric; J., Daring, vd. 2013. Queering Anarchism. Addressing and Undressing Power and Desire. AK Pr.
Shepard, Benjamin. 2009. Queer Political Performance and Protest. Routledge. London, New York.
Stephens, Elizabeth. 2009. Queer Writing. Homoeroticism in Jean Genet’s Fiction. Palgrave Macmillan. Hampshire, New York.
Spargo, Tasmin. 1995. Foucault and Queer Theory. Totem Books.
Spurlin, William J. 2006. Imperialism within the Margins. Queer Representation and the Politics of Culture in Southern Africa. Palgrave Macmillan, Hampshire, New York.
Turner, Mark. 2004. Backward Glances. Cruising Queer Streets in London and New York. Reaktion Books.
Warner, Michael. 1994. Fear of a Queer Planet. Queer Politics and Social Theory. University of Minnesota Pr., Indianapolis.
Winnubst, Shannon. 2006. Queering Freedom. Indiana University Pr.
Yep, Gust; Lovaas, Karen E.; P. Elia, John. 2004. Queer Theory and Communication. From Disciplining Queers to Queering the Discipline. Harrington Park Pr., New York.
Yosef, Raz. 2004. Beyond Flesh. Queer Masculinities and Nationalism in Israeli Cinema. Rutgers University Pr.
[1] Mimari Paradoks, 1975.
[2] 1990. The Epistemology of the Closet. University of California Pr., 10.
[3] Warner, Michael. 1994. (Ed.) Fear of a Queer Planet. Queer Politics and Social Theory. University of Minnesota Press, Minneapolis, London. xxix.
[4] Kodların kesişimi olarak anlamın işlev görmesi; içerik yerine, içeriğin koşullarının öne çıkarılması, dolu bir tasarım hissi değil boşluk hissi gibi temellendirmeler içerir.
[5] Bkz. Uluoğlu, Belkıs. 2012. Mimarlığın Ontolojisi ve Sözde Yıkımı. Arzu Mimarlığı Mimarlığı Düşünmek ve Düşlemek içinde. Artun, Nur Altınyıldız; Ojalvo, Roysi. (der.) İletişim Yayınları, İstanbul, ss. 297-307. Gezi isyanı gösterdi ki, muhalefet biçimlerinin aralarındaki duvarları yükseltmek yerine aşmak esas kamusal alan gücünü oluşturuyor. Kuir hareketin bu isyanla beraber güçlendiği ise gayet açık.
[6] Metnin Türkçesi için: Yardımcı, Sibel; Güçlü, Özlem. 2013. (der.) Queer Gezegen Korkusu. Queer Politika ve Sosyal Teori. Queer Tahayyül içinde. Çev. Kürşad Kızıltuğ. Sel Yayınları, İstanbul. 149-178.
[7] Warner, Michael. 1994. (Ed.) Fear of a Queer Planet. Queer Politics and Social Theory. University of Minnesota Press, Minneapolis, London. xxi.
[8] A. g. y., s. xxii.
[9] A. y., s. xxiv.
[10] A. y., s., xix.
[11] A. y., s., xix.
[12] Parker, Andrew. 1994. Unthinking Sex: Marx, Engels and the Scene of Writing. Fear of a Queer Planet. Queer Politics and Social Theory. University of Minnesota Press, Minneapolis, London. 19-41.
[13] Halley, E. Janet. 1994. The Construction of Heterosexuality. Fear of a Queer Planet. Queer Politics and Social Theory. University of Minnesota Press, Minneapolis, London. 82-102.
[14] Halley, E. Janet. 1994. The Construction of Heterosexuality. Fear of a Queer Planet. Queer Politics and Social Theory. University of Minnesota Press, Minneapolis, London. 86.
[15] A. g. y., s. 90.
[16] Butler, Judith. 2010. Cinsiyet Belası. Feminizm ve Kimliğin Altüst Edilmesi. Çev. Başak Ertür. Metis Yayınları, İstanbul.
[17] Halley, E. Janet. 1994. The Construction of Heterosexuality. Fear of a Queer Planet. Queer Politics and Social Theory. University of Minnesota Press, Minneapolis, London, 92.
[18] Seidman, Steven. 1994. Identity and Politics in a Postmodern Gay Culture: Some Historical and Conceptual Notes. Fear of a Queer Planet. Queer Politics and Social Theory. University of Minnesota Press, Minneapolis, London, 105-142.
[19] A. g. y., s. 105.
[20] A. g. y., s. 108.
[21] A. g. y., s. 112.
[22] A. g. y., s. 113.
[23] A. g. y., s. 121.
[24] A. g. y., s. 121, 122.
[25] A. g. y., s. 124, 125.
[26] Ots, Enn. 2011. (Ed.) Decoding Theoryspeak. An Illustrated Guide to Architecural Theory. Routledge, London, New York. Bu ikilikler, strüktür/dekor, soyutlama/figürleştirme, figür/zemin ve biçim/işlev’dir.
[27] A. g. y., s. 89.
[28] Foucault, Michel. 1997. Of Other Spaces: Utopias and Heterotopias. içinde. Leach, Neil. 1997. (ed.) Rethinking Architecture. A Reader in Cultural Theory. Routledge, London, New York. 350-355.
[29] Ots, Enn. 2011. (Ed.) Decoding Theoryspeak. An Illustrated Guide to Architecural Theory. Routledge, London, New York, 87.
[30] A. g. y., s. 62.
Etiketler:
