25/10/2017 | Yazar:
‘elinizin altında bi renginiz olsun, giyin, takın, sürün sürüştürün, moraliniz ağrımasın annem.’
“elinizin altında bi renginiz olsun, giyin, takın, sürün sürüştürün, moraliniz ağrımasın annem.”
kırmızı sevdamı anlatacaktım. unutmadım. kırmızılı bi söz vermek, taşeron işçiye kadro vadetmeye benzemez. hesap soranı çok olur. çok zaaflıyımdır kırmızıya. bi ruj olsun, bi oje olsun hiç dayanamam, hemen sürer sürüştürürüm. kırmızı için uzun cümleler kurmaya gerek yoktur. kırmızı, tek başına uzun bi cümledir ve moral ağrısına aspirin etkisindedir. moral ağrısı sağlığımızı bozar, sağlığımız bozulunca motivasyonumuz düşer, motivasyon düşünce de performans puanı dedikleri bi şey var, o düşer.
eskiden “işçi sağlığı ve iş güvenliği” diye bi şe vardı. işçileri iş kazası ve meslek hastalıklarından falan korumak içindi. holding tipi demokrasiye geçince “iş sağlığı ve güvenliği” olarak güncellendi. büyük ve güçlü holding için, iş’i kazadan beladan korumak, güvenliğini sağlamak gerektir.
“işçi sağlığı ve iş güvenliği” yıllarında çalıştığım dükkânda işçiler için bi ecza dolabı vardı. ağrı kesici, oksijenli su, tentürdiyot, gazlı bez, bi küçük makas, yara bandı falan konurdu içine. lakin biz işçiler için yeterli değildi. misal çorabımız kaçsa moralimiz ağrırdı. hazırlıksız regl olabilir, ‘üstüme başıma çıkcak’ diye panikleyebilir, neşe yetmezliğinden muzdarip olabilirdik . tedbirimizi almamız lazımdı. aldık.
yangında ilk kurtarılacak dosya dolaplarından bi bölme yapıp fotokopi odası oluşturmuştuk. oraya bi ayna astık, ecza dolabının altına bi ihtiyaç dolabı koyduk. içine, kadın işçiler için makyaj malzemesi, hijyenik ped, ince çorap, oje, oje çıkarıcı vb., kızlı erkekli tüm işçiler için el kremi, tırnak makası, törpü vb., akşamdan kalma işçiler için vitamin, ayıktırıcı gibi şeyler yerleştirdik.
illüstrasyon: florHasan
bigün makyaj yapıyom, kırmızı rujumu sürüyom yani, kafamı bi çevirdim, aaa müdür.
'napıyosun' dedi,
'makyaj' dedim.
'siz napıyosunus?' dedim.
'fotokopi lazım' dedi.
'seslenirsiniz, alıp çekeriz, niye geliyosunuz ki?' dedim.
'arsızlık da dizboyu' dedi.
ne arsızlığı ayol! rujumu sürmesem moralim ağrır, işime odaklanamam. işçi sağlığı ve iş güvenliğinden pek anlamıyodu sanırım.
bence bi işyerinde herkes yerini bilecek arkadaş. sen müdürsün. dahili hattan arayacaksın ya da “müboooo” diye seslenceksin. ben, “buyur müdürüm” dicem. iş buyurcan. fotokopiyi kendin çekceksen niye müdür oluyosun? bence yanlış.
işçi sağlığı açısından, işleyen bir “takdir mekanizması”da elzemdir. 27 yıldır sigortalı/sigortasız, düzenli/düzensiz sürdürmekte olduğum çalışma yaşamımda bi kere takdir edildim. hiç takdir edilmemiş işçiler düşünüldüğünde şanslı sayılırım.
toplu sms sisteminin yeni çıktığı çağlardaydık. sistemi, biri ben olmak üzere iki personele emanet ettiler. bi gün amir beni aradı, dedi "sistemden 'selam tatlım' diye mesaj atılmış".
dedim "eee?".
"sen mi attın?" dedi.
"o tip mesajları kendi cebimden atıyorum ki cevap verilebilsin" dedim.
"aferim" dedi.
bunu düşünemeyecek olduğumu zannetmesine içerlemedim değil ama takdir edilmek keyiflendirdi. ilaveten, “tatlım” diye hitap etmem ben, “şeker” derim. neyse…
işçi sağlığı, işyeri barış ve huzurunun yapı taşlarından biri olduğu gibi, işin güvenliği açısından da önemlidir. işçinin morali bozulup, sağlığı riske edilmemelidir. bu sebepten ötürü ihtiyaç dolabı ve takdir elzemdir.
elinizin altında bi renginiz olsun, giyin, takın, sürün sürüştürün, moraliniz ağrımasın annem. öptüm bay…
*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.
Etiketler: