09/02/2014 | Yazar: Mehmet Tarhan

‘Ah be Suna; ailenin bütün kadınlarının günahlarını gizlemeye çalışacağına biraz da kendin günah işlesen, belki çok rahatlayacaksın!’ Kendine ‘kapatma’ diyebilen kapatmanın önünde saygıyla eğilmezsin de ne yaparsın?

Efendim, bu hafta İskenderun, Antakya, Samandağ gezerken önemli tartışma konularımızdan birisi zeytinyağıydı. Ben elbette memleketimin zeytinyağını savundum, ağırdır Ege’ye göre ama daha lezzetlidir bence. İsabet oldu; Kanal D’nin yeni dizisi Zeytin Tepesi de bu muhabbetlere iyi denk geldi. Takip edenler bilir, Muhteşem Yzyıl dışında genellikle yeni diziler hakkında yazıyorum. Tezcanlı kanal yöneticilerimiz ve dizi sektörümüz sağ olsun, yeni dizi bulmakta pek sıkıntı yaşamıyorum.
 
Efendim hikaye çok karmaşık, onca entrika seven benim bile başım döndü ama kısaca şöyle. Hikayemiz Cunda adasında geçmektedir. Deniz Gökçener (Aslıhan Gürbüz) ile Tarık Karatay (Tayanç Ayaydın) zeytin zengini ailelerin çocuklarından müteşekkil mutlu aşıklardır. Deniz Tarık’ın babası Malik’i öldürdüğü iddiasıyla hüküm giyer. Tarık onu cinayet mahllinden çıkarken görmüştür. Sekiz yıl sonra Deniz hapisten çıkar ve kasabaya geri döner ama bıraktığı gibi bulmaz tabii ki. Gökçener ailesi borç batağına saplanmış ve baba acısından olsa gerek Tarık’ın gözünü para bürümüştür. Anne Zuhal Gökçener hala kayıptır ve kendi ailesi bile onu aramamaktadır. Üstüne bir de Karatay ailesinin en büyük rakibi Ragıp Tolunay’ın kızı Oya, Tarık ile nişanlanmıştır. Herkesin sırları var aynı zamanda, herkesin birbiriyle hesapları var.
Dizide üç ailemiz var, ama bu aileler tam klişeler birliği. Gökçener ailesi ketum anneanne Keriman (Zerrin Sümer), fingirdek ama açıksözlü büyük abla Yıldız (Ayça Varlıer), Fransız mürebbiye kılıklı sır küpü ortanca abla Suna (Neşem Akhan) ve iyi kalpli külkedisi Deniz. Karatay ailesi malla mülkle işi olmayan kalender büyük abi Emin (Atilla Saral), hırslı ve başarılı ortanca oğul Tarık, zeküsefa düşkünü çapkın küçük oğlan Akın (Salih Bademci) ve dizi evrenindeki her zengin ailenin saçları yüzünü kapatan depresif ve pek zeki olmayan kızı Nevin (Sezgin Sena Akay). Tolunay’lar pek küçük. Mafyöz ama kızına çok düşkün baba Ragıp (Hakan Karahan) ile her istediğini elde etmek isteyen şımarık ve sarışın kızı Oya (Oya Okar). Bu aileler arasında çeşitli çaprazlamalar mevcut. Keriman’ın kızı Zuhal yani kızların annesi ile Karataylar’ın babası Malik arasında bir ilişki varmış. Ama bu Malik denen adamın galiba Oya Tolunay ile de bir halleri varmış. Keza Ragıp, kızının nişanlısı Tarık’a “babanla çok yakın arkadaştık ama kızıma yaptıklarından sonra” derken kız geldi devamını duyamadık. Ama daha sonra Oya Tarık’a iltifat ederken “Gitgide babana benziyorsun, gitgide daha güçlü ve daha çekici oluyorsun” minvalinde şeyler söyledi. Tarık mevzudan işkilleniyor ama bir şey bilmiyor. Biz faniler de Malik’in öldürülmesinde ilk şüphelimize kavuşuyoruz: Ragıp.
 
Karataylar’ın avukatı, nihayet İskandinav olmayan Komiser ve kasabanın diğer zengini Cemal de bu çaprazlamalar arasında komplo bileşenleri olarak oldukça önemli işler yapıyorlar. Avukat ve Komiser Ragıp’la, Cemal ve Emin de Gökçenerler ile paralel olmuşlar falan. Ben bir de Zuhal’in kaybolması işinde Keriman’ın bilgisi olduğundan şüpheleniyorum. Zaten hep ürkmüşümdür bu ketum anneannelerden. Herneyse yani kimin eli kimin cebinde bilmediğimiz bir durum var.
 
Deniz cinayetten 25 yıl hüküm giymiş ama iyi halinden dolayı 8 yılda salınmış; şartlı tahliye olmuş. Allah aşkına bir hukukçu aydınlatsın beni; tamam memlekette denetimli serbestlik diye bir şey başladı da 25 yıl hükümün infazı hiç 8 sene olur mu? Uyarlama yaparken biraz dikkat etmek lazım efendim; vebali büyük. Sonra Ally Mcbeal olucam diye hukuk fakültelerine doluşup sonra mahkemelerde ezikleniyor genç avukatlar. Anlıyorum 16 sene sonra hapisten çıkan bir Deniz biraz yaşlı olur, esas kız olamaz ama insaf yani.
 
Salih Bademci Bayezid faciasından sonra kötü adam olarak fena olmamış. Ama o Nevin ne ayol? Her repliği bildiğin zulme dönüşüyor. Ondan bir tane de Cemal’in evinde var: Akın’ın aftozu olan hafifmeşrep karısı. Lehistan Prensesi rolünde Özge Ulusoy bile daha iyiydi dedirtiyorsunuz ya bana, allah sizi ne yapmasın!
 
Aslıhan Gürbüz son zamanlarda dizilerde gördüğüm en iyi performanslardan birini sergiliyor ama yazık; karşısında oyun veren olmayınca kendi kendine oynuyor çoğu zaman. Tecavüz girişimi sahnesi bile öyleydi. Haftada bir bölüm çekme temposunda ne kadar sürdürebilir göreceğiz. Tayanç Ayaydın’a da birisi Sakarya Fırat’ın bittiğini söylesin; hala aynı bakışlar, aynı diş sıkışlar. Tamam, değirmende konsey gibi toplanıyor kasabanın komplocuları ama ortada Kürt yok Tayanç’cım, mevzu başka.
 
Ama benim favori karakterim elbette Yıldız. Şu replikle nasıl sevilmez?:

Ah be Suna; ailenin bütün kadınlarının günahlarını gizlemeye çalışacağına biraz da kendin günah işlesen, belki çok rahatlayacaksın!” Kendine “kapatma” diyebilen kapatmanın önünde saygıyla eğilmezsin de ne yaparsın? (Radikal)


Etiketler:
İstihdam