16/11/2016 | Yazar: Fırat Varatyan

Biz bu ülkenin halkı, biz sizin var olma sebebiniziz.

O elini benim haklarımı savunandan da önümde her fırsatta siper olup elini omzuma atıp destek olandan da çek.

O ceberut suratını görenlerden korkacağına ikiyüzlü olmayı bırak.

Temsilcilerimizi bile dinlemeye tahammülün yokken nasıl tek millet der destursuz dilin?

Sokakları elinden aldığını sandığın kimseden hiç bir şey çalamadın aslında.

Beynimizin içi özgürlüğün inancıyla doluyken kalbimizin pes etmesini bekleme.

Madem ağımızı kapatacaksın o kana bulanmış avuçlarınla, dişimizle kazırız kemiğini özgürlüğümüzü haykırmak aşkına…

Omurgası sağlam olanları eğemeyeceği belli yaptığın zulmün. Devlet o zulmü boş yere üstümüze boca etmekten vazgeç. Kapısına mühür vurdukların susmak nedir bilmiyor , gözünle gördüğünü inkar etmekten vazgeç.

Umut ki ateşi seni de yakar şakşakçı yandaşlarını da…

Devlet ya görmezden gelmekten ya da söz bizim, sözümüzü çalmaktan vazgeç.

Kan diye haykıran kokmuş nefesin ekşitemiyor suratımızı. Üstümüze üstümüze boş yere kükremekten vazgeç

İşkencelerin bini bir para sokaklarda televizyonda. Ruhumuza pisliğini sıçratmaya çalışmaktan vazgeç

İçeri alıp kurtuldum dediklerin tekrardan çoğalıyor sokakta. Bu kalabalığın sesi seni de boğar yandaşlarını da. Devlet korkundan saldırmaktan vazgeç.

Korkutmak için yaptıkların inanmamızı sağlıyor birbirimize, bizi böyle kenetlemişken korktuğumuzu sanmaktan vazgeç.

Ülkenin yoldan çıkıp uçurumdan iteklendiği bir günün sabahında bir mesaj: 'Levent'i gözaltına almışlar.' Sanki gözaltına alınmalar, dernekleri kapatmalar üstüne söyledikleri efelenen sözler günümüzün rutini değilmiş gibi yine yeniden şaşıp kaldım. Bu kriz anlarında ne yanımdakine diyeceğim lafı ne de kendime iç rahatlatacak bir söz bulamadım bir türlü.

Madımak’ta merdivende oturanların fotoğrafı düşüyor gözümün önüne. Sonumuzu izlememizi bekleyen bir delinin karalama defterinde üstünü karaladığı insanlarız devletin gözünde. Unutulmuş, göz kaçırılmış detayları hatırlatmak gerek sanırım birilerine, yaşatmayız sizi burada diyenlerin önünde zılgıtlarımızla kahkahalarımızla halaylarımızla olmadı orospuluğumuzla dikildik gitmedik bir yere ne öldük ne de kaybolduk. Yürütmeyiz sizi burada diyenlere inat catwalk yaparcasına dans ederek dağıldık sokakların her kuytusuna. Sizi korumayız koruyamayız diye kovmaya kalktığınız meydanlarda dostlarımıza kendi canımızı siper ettik, korumayız diyenden korumak oldu ilk öğrendiğimiz kendimizi, benliğimizi. Şimdi kalkıp da demeyin bize terörist, işbirlikçi diye biz öldürme emrini verenleri de gördük, ölünün arkasından küfredeni de. Sokağa çıkmış insanları taramışlığımız da yok kafasına bastırıp bir otomobile sokmuşluğumuz da.

Çocuk derneklerinden bile korkan siz ve katilimizin önünde dimdik duran biz. İstediğiniz savaşmak da olsa bizim yapacağımız şey direnmek, zulmünüze nefretinize, yalanlarınıza en güzel halimizle, en yırtık halimizle direnmek. Ezberinizi bozarız ama doğru bildiğimizden caymayız. İçeri sokunca susacağını sandınız herkes onlar yüzler olup basıyor çığlıklarını orada burada her yerde. Sokakları yasaklasanız da interneti kapatsanız da kimsenin ne birbirinden kopacağı ne de yalnızlaşacağı yok. Dilimize basmadıkça o mührü kimsenin susmaya niyeti de yok. Korkumuz cesarete dönüyor. Döndükçe etrafımızda baharı görmek isteyenler buluşuyor. Sizin karakışınız bizi ne üşütüyor ne de bir yere kapatıyor. Değil İstanbul’dan başka şehre kaçırmak fizana da götürseniz kimse yalnız kalmıyor o ruhunuzun yansıması hücrelerinizde. Siz kükredikçe korkar sandıklarınız şişiriyor göğsünü olanca onuru ve masumluğuyla. Terörist diye suçladıklarınız kime neye saldırmış suçlayan siz kime nasıl saldırmışsınız bilen biliyor gören görüyor. Korktuğumuz yok pisliğinizden, yalanlarınızdan ve şiddetinizden. Zaten bir yaşama biçimidir zulme karşı direnmek. Siz kimsiniz? Biz bu ülkenin halkı, biz sizin var olma sebebiniziz. Nefesinizi keser bizim zulmün önünde yaptığımız dans. Tekrar tekrar tekrar söylüyoruz susacak da değiliz; korkmuyoruz, korkmuyoruz, korkmuyoruz!


Etiketler:
İstihdam