01/10/2013 | Yazar: Melike Çakal

‘Konu-komşu ne der ?’ diye yarattığınız ikiyüzlü ahlakınız kadar başınıza taş düşsün!

Anne ya da babası öldüğü zaman gözyaşı dökmeyen insanları çok iyi anlıyorum. Söyler misiniz, nasıl bir insan çocuğunu töre adına öldürmek için eline silah almayı düşünebilir?
 
İşte, aile denilen kurum böylesine hastalıklı ve mide bulandırıcı. Ahlak ve namus budalası ebeveynlerin, çocukları üzerinde terör estirmek için oluşturdukları bir hapishane. “Onu yapma, şunu söyleme, böyle davranma…”
 
Belki de benim annem, bir seks işçisi olmalıydı. Yakışıklı erkeklerle gününü gün eden, çocuğunun ne halt ettiği umurumda olmayan vurdumduymaz bir kadın; devamlı nutuk atan bir banka memuru anneye göre kulağa daha hoş geliyor, değil mi?
 
“Konu-komşu ne der ?” diye yarattığınız ikiyüzlü ahlakınız kadar başınıza taş düşsün! Hepinizden nefret ediyorum çünkü Bingöl’deki Ahmet’in, Diyarbakır’daki Berfin’in ve daha nice çocukların özgürce yaşaması önünde birer engel teşkil ediyorsunuz. Sizin gibi yaratıkların yanında kediler ve köpekler, adeta birer Tanrı gibiler.
 
Zaten O bir hayvan olsaydı, dünyada ne savaşlar olurdu, ne de soykırımlar. Yüzyıllar boyu kölelik denen hadiseyi destekleyen insanların, bunu doğa kanunlarıyla özdeşleştirdiğinden haberiniz yok mu? Evrendeki tüm canlılar eşit yaratılmadığına göre, bazı insanların da köle olmak zorunda olduğundan bahsediyorlardı. Ne kadar alçakça!
 
Evet, yaşadığımız hayatta üstün olmak bazıları için çok önemli. Bir makamı temsil etmek ya da pahalı bir cep telefonuna sahip olmak gibi… Diğerlerinde olmayan maddi / manevi özellikleri kendinde toplamak. Beğenilmek niye bu kadar önemli? Başkasının benim hakkımda ne düşündüğünü gerçekten merak etmem mi gerekiyor?
 
Kesinlikle Hayır! Bu dünyada herkesin yeri ayrı, kimse kimseden ayrıcalıklı bir konumda da olmamalı. Müdürsen müdürsün, mesai bitince benim gözümde sokaktaki diğer insanlardan hiçbir farkın yok. Patronluk oynamayı çok seviyorsan sana mutluluklar. Bilmeni isterim ki benim dünyamda güç sahibi olmak için çırpınan insanlara yer yok.
 
"Hangi insan iyi bir kariyer istemez ki?" diyor içimizdeki bazı akıllı geçinen tipler. Yüzüklerin Efendisi serisindeki Gollum karakteri de onlara benziyor. Kıymetli özgeçmişleri ile kapitalist patronların birer yardakçısı olmak! İşte bütün mesele bu.
 
Elimizi ceplerimizden çıkaralım
Askeri kışla sanki, birazdan da hazır ol vaziyeti isteyecek benden. Saygıdan anladığı karşı tarafta otorite kurmak, hiyerarşiye bayılıyoruz yani.
 
Ayrıca dün giydiğiniz etek... Hiç hoşuma gitmedi, daha edepli olanını edinin.
 
Ne diyorsun sen ya? Kafadan çatlak bir yobazmışsın da haberim yokmuş. Bundan sonra alacağım eteklerin üzerindeki edep derecelendirmesine dikkat edeceğim sevgili babacığım. Sen de sekreterinle yatıp eşini aldatmaya devam et. Nasıl olsa dört duvar arasında yaşıyorsun tüm edepsizliklerini. Dışarıda ise ahlak bekçisi kesiliyorsun ve böyle davranarak kendini çok uyanık sanıyorsun.
 
Dışarıda öpüşülmez ama
Kim demiş, hani nerede yazıyor? Sevgilimi elbette istediğim yerde öpeceğim ve seveceğim. Ben bir insanım, robot değil. Makinelerin duyguları olmaz, bunu bilmiyor musun?
 
Çocuklar için sakıncalı
Tabi ya, hayatımızı çocuklara endekslemişiz. Her şey çocuklar için, gerisi yalan! Kendi yasaklarını gerekçelendirmek için çocukları kullanma, hem bana ne senin çocuğundan? Senin çocuğun rahatsızlık duyacak diye marketten tampon almak da yanlış öyleyse.
 
Düşüncelerimizin bir listesini çıkaralım ve onları kategorize edelim.
 
Oral seks yapmak
Bana göre doğru
Eşimize yalan söylemek
Sana göre doğru
Madonna’yı takdir etmek
Ona göre doğru
 
Görüldüğü üzere, tek bir doğrudan bahsedemiyoruz. Bir insana "Neden çiş yapıyorsun ?" diye sorulur mu? O eteği beğenmişim almışım, sadece senin zevkine göre bu dünya kendi etrafında dönmüyor. Demek istediğim çoğunluğun tiranlığından hoşlanmıyorum, bana ne yapıp ne yapmayacağımı söyleyenlerden de aynı şekilde uzak duruyorum.

Etiketler:
İstihdam