05/03/2014 | Yazar: Mehmet Tarhan

Mehmet Tarhan "Kurt Seyit ve Şura"yı yazdı: Elbette dizinin sadece Kıvanç Tatlıtuğ olarak seyredildiğini söylemeliyim.

Efendim, aylardır fragmanı dönüyordu ’Kurt Seyit ve Şura’nın. Nihayet dün akşam yayınlandı ilk bölümü. Dizi hakkındaki fikirlerimi Radikal Cumartesi yazısına saklıyorum. Ben ’Kurt Seyit ve Şura’nın Moda galası hakkında yazacağım.
 
Gey olmanın en avantajlı taraflarından biri kız kıza ortamlara sızabilmektir. Gerçi bazen jinekolojik muhabettler bir gey için fena halde can sıkıcı olabilir ama bu defa söz konusu Kıvanç Tatlıtuğ olduğundan sekmeden girdim ortama. Ev sahibimiz kocasıyla sokakta karşılaşmam durumunda, akşam galaya katılacağımı söylememem konusunda uyarınca durumun ciddiyetini kavradım. Kıvanç Tatlıtuğ’u seyretmek eve striptizci getirmek gibi hissettiriyor anlaşılan.
 
İki gazeteci, bir dizi dramaturgu, bir yönetmen ve bir adet feminist aktivistten mürekkep beş kadın ile ben en büyük ekranlı televizyonun olduğu eve toplaştık. Yani grup bir kaliteli ki sormayın. Hatta gazeteci kadınlardan bir tanesi yogadan geldi; o kadar yani. Fakat çerezler ve pizza siparişi gecenin kuralsızlaşarak deniz seviyesine ineceği konusunda emareler veriyordu.
Elbette dizinin sadece Kıvanç Tatlıtuğ olarak seyredildiğini söylemeliyim. Bir ara dramaturgumuzun gönlü Petro’ya (Birkan Sokullu) doğru kayar gibi oldu ama çok fena ayıplandı cümlemiz tarafınca. Konsantrasyon bozukluğuyla itham edildi. Kendisi aramızdaki tek bekar kişiydi ve bekarlığının nedeni olarak da bu konsantrasyon eksikliği bir kamçı gibi yüzüne vuruldu. Laf aramızda gülmediği zamanlarda Petro beni de tutar.
 
Kıvanç seyretmekten ve gullümden biz de diziye konsantre olamıyorduk ve konuyu anlamakta zorlanıyorduk ama zaten mevzu baklavalardı. İddiaya girerim hiçbirimiz birinci bölümü anlatamayız. Hamam, göl ve öpüşme sahneleri ise eminim oldukça ayrıntılı anlatılabilir. Yalnız hiçbirinin yeterince tatmin edici olmadığını belirtmeliyim. Hamam sahnesinde isyanımız diğer oyuncuların tatlıya katılmış turşu tadı vermesiydi. Onların gösterildiği her an Kıvanç’ımızdan çalınmış gibiydi. Ama yine de evdeki hareketlenme ve TV ile verilen pozlar eğlenceliydi. Göle girilen sahne önce çok heyecan yarattı ama soyunan bir Kıvanç’ın altından beyaz içlik çıkması, hadi o içlikle suya girdi en azından ıslak içlikle gösterilmemesi hüsran ve isyan duygularına gark etti östrojen koalisyonunu. İşte ’üzüntü ve muz kabuğu’ muhabbetindeki muz kabuğu tam o içliğe isabet ediyor. Öpüşme sahnesinde ise kendisinin prenses olmadığı gerçeğiyle ilk kez yüzleşen pembeli kız şoku elle tutulacak kadar somutlaştı.
 
Tabii baştan, hatta tanıtım filmlerinden itibaren Şura’dan dehşetle nefret edilmekteydi ama çaçaronlaşmadan saçı ya da kıyafeti eleştirilmekteydi ince ince. Sonuçta kaliteli insanlarız. Öpüşmenin ne zaman, kaç bölüm sonra gerçekleşeceği hakkındaki tartışmalarda kaçınılmaz sondan uzaklaşmaya çapalarken şap diye birinci bölümde öpüştüler. Bu noktada yapılan yorumları ve Farah Zeynep Abdullah’a yönelik ifadeleri buraya yazamayacağım.
 
Benim varlığımdan mıdır nedir; Kurt Seyit ve Petro arasındaki ilişki de ciddi bir tartışma konusu oldu. Nermin Bezmen sümmühaşa öyle bir şey düşünmemiştir ama ekranda biraz öyle görünüyor. Çok ateşli bir aşk-nefret ilişkisi olarak okunabilir pekala. Yine de bu geyiğin beyaz içlik sonrası hüsran denizine gark olunmuş ve umutlar yitirilmişken tartışılmaya başlandığını söylemeliyim.
 
Başlarda herkes diziyi sanatsal olarak değerlendiriyormuş gibi yapıyordu; öyle ki bir ara izin alınarak feminist perspektiften değerlendirmeler bile yapıldı. Bir noktada her yanından döküldüğü için artık dizi hakkında konuşmak sıkıcı gelmeye başladı ve elimizde kala kala bir türlü göremediğimiz baklavaların umudu kaldı. Hasılıkelam; bizim AB grubu östrojen koalisyonumuz diziyi çok sevmedi. Genel hava hayalkırıklığı denebilir. Kıvanç sevgisi üç hafta daha şans verme konusunda bir uzlaşıyı mümkün kıldı. Fakat şu konuda netim; bu uzlaşı bir beyaz içlik daha kaldırmaz. (Radikal) 

Etiketler:
İstihdam