02/09/2012 | Yazar: Esmeray

Efendim, Antep’e düşen bomba... Nereden geldiği belli olmayan o bomba! Evet, nereden geldi diyorum çünkü gerçekten nereden geldiği belli değil! Gazetelere ve medyamıza göre daha bomba düşer düşmez tabii ki PKK yaptı oldu. Ama PKK defalarca açıklama yaptı. Bildiğim kadarıyla böyle durumlarda kim yapmış ise olayı üstlenir. Burada bir grubu

 iveya birilerini savunuyormuşum gibi algılanmasın. Şu an içimden geçen şey, kim bu bombayı patlattıysa lanet olsun! Küçücük çocukları öldüren bir eylemi tartışmak bile olamaz! Tekrarlıyorum binlerce kere lanet olsun. İnsanlar ölürken özellikle köşe yazarlarının, medyanın doğru haber yapması gerekmiyor mu? Maalesef durum hiç öyle değil! Bu şekilde insanların ölümünü durdurmaya yönelik hiçbir şey yapamayız. Şu an karşı karşıya olduğumuz savaş hâli kimlerin işine yarıyor acaba? Buna bakmamız gerekmiyor mu? Ya evlerinde oturup etlisine sütlüsüne karışmayan sonrada birden bire ortalara çıkıp savaş çığırtkanlığı yapanlara ne demeli? Aklınızı başınıza alın! Çocukların ölmesi için değil yaşaması için bağıralım! Yerimizden kalkalım! Bütün bunlar olurken ya ana muhalefet partisine ne demeli? Demokratik ülkelerde olduğu gibi iktidara cidden muhalefet edecek bir refleks bekleriz böyle durumlarda! Nerede bizim ülkemizde! Bizim ana muhalefet kalkıp defalarca olan bir şeyi yeniden gündeme getiriyor. Neymiş, “Kürt milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldıralım”mış! Buyurun buradan yakın! Yani kısaca iktidarı ve muhalefeti el birliği ile bizi bir felakete sürüklüyorlar! Sonumuz hayrola! Efendim, gündem böyle iken e bir yandan da hayat devam ediyor, e tabii benim hikâyelerim de...

Kart sesli karı...

Hani hatırlarsınız ya Heybeliada’nın naifliği adında bir yazı yazmıştım. Naif olmasına naif de herkes de naif olamıyor. Arada ufak tefek nahoş şeyler de yaşıyorum. Benim Ada’da oturduğum evin karşısında boş bir arsa var. Arsanın olduğu yere, cadde kenarına mahallelinin isteği üzerine belediye bir konteynır koydu. Aradan biraz zaman geçti. Konteynırın olduğu yerin karşısında oturan 75, 80 yaşlarında bir teyze kokudan rahatsız oluyormuş. Belediyeyi aramış, şikâyetçi olmuş. Belediye de geldi; konteynırı apar topar aldı. Mahalleli ayaklandı, benim de cama vurdular. Çık tepki göster, sen de ses çıkar diye. Ben de mütevazı bir şekilde, “Teyzeyi de anlamamız lazım, biraz empati kuralım, kokudan rahatsız oluyordur” (Ayol yetmez ama evet jargonu gibi oldu) dedim. Yani orta yolcu oldum. Şaşırdım anam, ne diyeyim şimdi! Sonuçta mahallelinin çoğunluğu çöplerimizi yine aynı yere bırakacağız diye karar aldı. Kararlıyız ya, ben de kalktım çöpleri evden çıkarken aldım, empati mempati unuttum, çöpleri malum yere attım. Bizim Teyze balkondan bağırdı. “Çöplerini al, aşağıya at” dedi. “Atmıyorum” dedim, “çöp arabası gelir buradan alır”. Teyze durmuyor bağırıyor. Ben cevap vermedim yürüdüm. Teyze devam ediyor. Bu sefer de, “Kart sesli karı!!!” diye bağırmaz mı? Beni bir gülme krizi aldı. Güle güle aşağıya doğru indim. 

Ertesi gün yine evden çıkarken çöpü aldım. Teyze beni bekliyor. Ben attım. Döndüm Teyze’ye dedim ki: “Herkes atıyor, belediye buradan alıyor! Sizin gücünüz bana mı yetiyor, bana bağırıyorsunuz? Herkes atıyor!” “Hayır” dedi, “götürüp aşağıya atacaksın!” “Almıyorum” dedim ve yürüdüm. Yine bağırıyor: “Ben bilirim sana ne yapacağımı! DÖNME!” (Herhalde biri bu Teyze’ye kimliğimi açıklamış, çünkü bir gün önce “kart sesli karı” diye bağırmıştı.) Birden durdum. Biraz yaklaştım. “Evet, dönmeyim!” dedim. Hani olur ya birisi beklemediği bir şey duyar ve yutkunamaz bile! Teyze de öyle, sus pus oldu. Çıtı çıkmadı; ben de yoluma devam ettim. Birden aklıma Gırgıriye filminden bir sahne geldi. Oradaki Sabayat karakteri kızı Güllü’yü Bayram’a vermiyor. Filmde o sahnedeki ağız dalaşında Sabayat, Bayram’a “Pis ayıcı, kızım sana mı kaldı?” diyor. Bayram da dönüp diyor ki, “Ayıcı senin babandır!” Sabayat ise gayet sakin bir şekilde “E doğru!” diyor. Son günlerde Teyze ben çöp atarken balkondan içeri giriyor, saklanıyor. E dönme olduğumu da kabul etmişim, Teyze’nin söyleyeceği ne kaldı ki?

Not: Son zamanlarda bana sürekli Esmeray, bu yazıyı mutlaka oku diye mailler geliyordu. En sonunda merak ettim ve açtım. Malumunuz Esra Elönü’nün BDP’li kadınlara küfürlü yazısı. Yani, kendimi zorlayarak okudum. Yazıyı okuduğum anlarda gözümün önüne Yatık Emine hikâyesindeki ve o hikâyelere benzer hikâyelerde olan imamlar geldi. Bu imamlar dini ön plana çıkarıp, halkı kışkırtıp linç girişimlerinin önünü açarlar; oysaki kendileri kabahatlidir! Sahtekâr imamlar! Bu kadına ne demeli bilmem ki!
 

esmerayozadikti@gmail.com 


Etiketler:
İstihdam