04/03/2014 | Yazar: Sedef Say

Tıpkı bizim "kadınlık, lezbiyenlik, trans kadınlık güzellemesi yapmadığımız, KİMLİK HİYERARŞİSİ yaratmadığımız gibi, siz erillik, penis, cinsiyet belası kokan sahte özgürlük anlayışınızla bize eksik etek muamelesi yapamazsınız!

Merhaba sevgili lezbiyenler, biseksüeller, genderqueerler/fluidler, kadınlar, geyler, orospular, hiçbir şeyler, her şeyler, panseksüeller, pembe kimlikliler, mavi kimlikliler, mor kimlikliler, bilimum renkte, çeşitte, şekilde, boyuttaki arkadaşlar. Size bir “anı”mı anlatacağım ve elbette bir maruzatım var.

Net tarihi hatırlamıyorum fakat, birkaç sene önce İzmir’den bir kadın arkadaşımın başlattığı LBT Kadın Platformu adında bir platforma dahil olmuştum. İlk aşamada Facebook üzerinden işlemesine karar verilmişti. Başlangıçta hepimizin ortak paydası eril dilden/davranıştan ayrışmış, maskülen görünümlü bir erkek konumunda olmayanı -hangi oluşumda ve hangi alanda olursa olsun- öteleyen, eril heteroseksist sistem için tehlike arzeden lezbiyen/biseksüel/trans kadınların kendilerini ve ne istediklerini ifade edebilecekleri, kendi yazınsal ve sanatsal tarihlerine genel bir bakış atabilecekleri bir oluşum olması yönündeydi.

Paylaşımlar, adminler ve üyeler gittikçe çoğaldı, artık kadınlar 500’e yakın kişinin olduğu bir toplulukta cinsel hayatlarını, geçmişte yaşadıkları travmalarını ve bugüne olan etkilerine, ailelerine kadar önemli, kendilerince “özel” olan konuları açıkça tartışmaya açacak kadar güveniyordu birbirine ve de oluşuma. Kendi aramızdaki çarpıklıkları, hataları, heteronormatif olguları da tahlil ediyorduk böylece. Artık Ankara, İstanbul, İzmir gibi ulaşabileceğimiz ve misafir ağırlayabileceğimiz yerlerde toplantılar yapmaya başlamanın lafı geçiyordu, kadınların da isteği bu yöndeydi. Platformun motivasyonu LBT kadınların kendilerini ifade ve temsil etme ve bir arada olma isteğiydi ve niyetimiz bu motivasyonla devam etmekti. Ta ki bir internet sözlüğü admininin sözlüklerini LBT Kadın Platformunda tanıtmamız/yazar olmamız için bizimle iletişime geçmesine kadar. Sözlükteki başlıkların hepsi erkek bir dille yazılmasıyla birlikte lezbiyenlerle alakalı gözümüze çarpan tek başlığın da KAMYONCU LEZBİYEN olması bizi bu yakınlaşmanın mantıksız olduğunu, ortak bir paydada birleşemeyeceğimizi gösterdi. EVET ORTAK PAYDADA BULUŞMAYI DENEMEDİK BİLE. Buna sıcak bakmadığımızı söylediğimiz anda admin erkekliğini kusarak bu yazımdan sonra şunlara benzer şeyler söyledi: "PENİS DÜŞMANI BLA BLA, ERKEK DÜŞMANI BLABLA, KONUŞTUĞU HER ERKEĞİN KENDİNE TECAVÜZ EDECEĞİNİ DÜŞÜNEN LEZBİYENLER BLALA...” Bu türcü, et yiyen, şiddet üreten, sanal egoyla dolu ithamların hepsi gruba erkeklerin alınmıyor olması ve sözlükle senkronize hareket etmek istememiz idi. Hatta onlar bizi içlerine almak isterken bizim reddediyor olmamızın bizi yalnızlığa ve tekelliliğe iteceğini bildiğimiz halde(!)... Sonuç olarak lezbiyenliği, trans kadınlığı bizden daha iyi bilen, elimizin hamuruyla bizi bu işe bulaştırmak istemeyen bir grup erkek, tek başına bir şeyler yapmak isteyen eksik eteklerle birlikte Freud’un hazinesinden çaldıkları "penis kıskançlığı" suçunu da sırtımıza yükleyip kendi LBT Kadın Platformlarını açtılar. Okey her türlü örgütlenme şekli heteroseksist kafaların zihnini açmak için bir çentiktir diyip geçeceğim, iyimser olacağım... Birkaç sene önce olan bu olay üzerinden benim de dahil olduğum LGBT hareketini çöpe atacak, verilen tüm emekleri, kaybedilen, taciz edilen, tecavüze uğrayan, öldürülen, görünür olmak, sesini duyurmak adına ailesini, hayatını, işini, psikolojik bütünlüğünü kaybeden insanları unutup hiç yerine koymayacağım.

Bu olay üzerinden 2 tane Feminist Forum, iki tane 8 Mart, birkaç tane LB kadın toplantısı, 2 tane Onur Yürüyüşü, 2 tane KuirFest, artık sayamadığım nefret cinayetleri, tacizler, tecavüzler, protestolar, basın açıklamaları, anayasada cinsel yönelim/cinsiyet kimliği tartışmaları; TV’de yayınlanan ilk Onur Yürüyüşü, Gezi Parkı’nda dalgalanan gökkuşağı bayrakları, siyasi partilerin desteklediği aday gösterdiği LGBT’ler, “Velev ki İbneyiz”ler, “Yollular Yolsuzları Yenecek”ler, “Dikkat Okulda Trans Var”lar, “Benim Çocuğum”lar, “Hormonlu Domates”ler vs. vs. geçti.

Bir Lezbiyen Dayanışma Ağı daha kuruldu. Birkaç ay oluyor en fazla. İsmi dayanışma ağı, platform değil.

Bizler linç kültürünü, ötekileştirmeyi, şiddeti birinci elden tecrübe eden insanlarız. Diğer insanların yaşadığı linç kültürüne ilave olarak yer yer ailemizin ve tam zamanlı olarak toplumun bizi değersizleştirdiğini, damgalamaya çalıştığını biliyoruz, görüyoruz, hissediyoruz! Ve bu noktada aile kavramı bizim için başkalaşıyor, kendi aile kavramımızın, kendi kimlik/sizliğimizin bağımsızlığını ilan etmeye çalışıyoruz.
Bunu ne kadar başarabiliyoruz? Toplum bize elini sürmüyor bazen, otobüse bindiğimizde ya da sokağa çıktığımızda, sevgilimizin elini tuttuğumuzda o gün şiddete maruz kalmıyorsak, eve gittiğimizde medya, rol modellik yapan sanatçılar, yazınsal/görsel kaynaklar, okula gittiğimizde cinsiyetçi müfredat, işe gittiğimizde kurumsal ayrımcılık gibi basamakların dahil olduğu anaforda şiddete uğruyor, boğuluyor, kayboluyor ve bazen sadece ama sadece BIKIYORUZ.

Ben senelerdir kendi hayatımda, ailemde, çevremde, sokakta kendim olma mücadelesini verirken, yönelimimi arka planda tutup geniş perspektiften baktığımda etimizi, psikolojimizi, bedenimizi, karakterimizi yiyen tek düşmanın heteroseksizm olduğunu gördüm. Bu durumda KUİRFOBİ, KİMLİKSİZFOBİ, TRANSFOBİ, OROSPUFOBİ taşımak gibi bir lüksüm yoktu. Evet bana göre herhangi bir kavramın fobikliğini taşımak bu ülkede, HER YERDE bir lükstür.

Lezbiyen Dayanışma Ağı’nın moderatörlerinden ve en büyük destekçilerinden biri de benim. İsminin Lezbiyen başlığında olması sadece hayatının bir noktasında lezbiyen ilişki ve kadın olma pratiği geliştirmiş kadınların dahil olması kararında olunduğundandır. BENİ NEDEN LİNÇ ETMİYORSUNUZ, BİR TRANSKADINI LİNÇ ETTİĞİNİZ, ONA BELDEN AŞAĞI VURDUĞUNUZ, ona kimliğiyle birlikte has gacılığını sorgulattığınız gibi, beni de linç edebilir, madileyebilirsiniz. Ama biyolojik olarak kadın olduğum için ve bacağımın arasında zamanında sallanan bir organ olmadığı için beni sadece söylemlerim üzerinden linç edebilirsiniz, bedenim üzerinden değil. İkiyüzlülüğünüz burada başlıyor.

LGBT hareketi bir arada çalışırken kendi hareket kollarını da yaratmalı L’nin, G’nin, B’nin, T’nin, Q’nun da kendi hareket mekanizması olmalıdır. Neden tek başına yola çıkanları çocuk gibi azarlamak ihtiyacı duyuyorsunuz? Bizim hayatımızı zorlaştıran homofobi/transfobi/bifobi/orospufobinin tek sebebinin tüm faşizm basamaklarını barındıran sistem olduğunu, ben 20 yaşımda anlamışken "ahlaksızız, orospuyuz, yolluyuz, ibneyiz, dönmeyiz" deyip bir yandan her türlü fobiklikliği besliyor olduğunuzu gördüğümde acaba ortaokuldan beri "açık" yaşayan bir insan olarak tüm deneyimlemelerimi, tespitlerimi geri unutsam ve başa mı dönsem diyorum?

Kitlelerin kendi “anti” sistemini yaratmasını eleştirebilirsiniz ama o sistemi ayaklar altına alıp kendi kimliksizlik kimliği paradoksunuzu üste çıkartamazsınız! Tıpkı bizim "kadınlık, lezbiyenlik, trans kadınlık güzellemesi yapmadığımız, KİMLİK HİYERARŞİSİ yaratmadığımız gibi, siz erillik, penis, cinsiyet belası kokan sahte özgürlük anlayışınızla bize eksik etek muamelesi yapamazsınız!

"Sakallı kadınlar vardır!" diye bağırırken başlığı belli bir kadın oluşumunda n’apılmaya çalışıldığını anlatmak isteyen bir trans kadına "erkeklik" başlığında saldırılıyorsa,

Erkekler alınmadığı için LBT kadınlar linç etmeye, aşağılanmaya kalkışılıyorsa sizin ereksiyon halindeki, penis şeklindeki direğinize takılı gökkuşağı bayrağınızı reddediyorum.

Sevdiği insanın elini tutmak isteyen, kendini bayrakla asan, düzeltici tecavüzlere uğrayan, ölüm cezasına çarptırılan, sistematik işkenceye maruz kalan, Uganda’da, Gürcistan’da, Azerbeycan’da, Rusya’da onurlu yaşam mücadelesi veren insanların yanında olmayı tercih ederim.

SİZİN RANT KOKAN AHLAKSIZLIĞINIZ BATSIN!

İmza: Penis düşmanı, baba rolü kıskancı, eksik etek, tecavüze mahkum herhangi bir kadın, insan. 


Etiketler:
nefret