14/06/2014 | Yazar: Umut Güner

‘Geylerin’ potansiyel tacizci olduğunu varsayan bir toplumsal yapı içinde, ne yaparsanız taciz ne yapmazsanız taciz olarak adlandıracağını kimse bilemez.

“Geylerin” potansiyel tacizci olduğunu varsayan bir toplumsal yapı içinde, ne yaparsanız taciz ne yapmazsanız taciz olarak adlandıracağını kimse bilemez. Tabii bunun yanında taciz olarak neyi nasıl algıladığımızın arkasında kişisel kendi yaşantılarımız da olabilir.
 
Kaos GL Dergisi, Kasım-Aralık 2011, “Taciz”, Sayı: 121
 
Toplumsal muhalefet içinde taciz meselesi, taciz edenin ve tacize uğrayanın cinsiyeti üzerinden şimdiye kadar hep (hetero)kadın-erkek sorunu olarak ele alındı. Bunun en önemli nedenlerinden biri de LGBT bireylerin maruz kaldıkları tacizi gündemleştirememelerinden kaynaklandığını düşünüyorum. Taciz meselesine kafa yoran feministlerde LGBT bakış açısıyla taciz meselesini irdeleyen sorular sormadıkları için taciz meselesi sadece heteroların meselesi gibi gündemleşti.
 
Taciz meselesi söz konusu olduğunda hem “erkek” hem de “eşcinsel erkek” olarak algılanmamdan kaynaklı, aklıma “hep nerde tacize uğruyorum” sorusundan öte, “nerde kimi nasıl taciz ediyorum” soruları ile hesaplaşmaya çalıştım. Çünkü LGBT bireylere yönelik ahlak değersel ön yargıların başında hep “tacizkar” oldukları ve “herkesi” taciz ettikleri iddaaları yer alır. Örneğin, “kız arkadaşın var mı?” sorusunu düşünmeden soran birine yanıt olarak, “ben heteroseksüel değilim” yada “ben eşcinselim” diye yanıt verdiğiniz de bile “ben sana kiminle ne yaptığımı söylüyor muyum” ile başlayan ve “bunu şimdi bana neden söyledi” ile devam eden ancak yargılamanın sonucu olarak taciz faturasının hep LGBT bireylere kesildiği bir toplum içinde yaşıyoruz.
 
Eşcinsellikle ilgili bir çok farklı kuruma gidip, atölyeler düzenliyoruz, bunlardan birinde sizin için en basit sorun ne diye sorduklarında bir atölyede, “erkeklerle göz göze gelmemeye çalışıyorum, çünkü bu eğitimden çıktıktan sonra, benim nasıl tiplerden hoşlandığımı bilmeden, kendilerine baktığımı dolayısıyla taciz ettiğimi düşünmelerini istemem” ve şu an bunun gerginliğini yaşıyorum demiştim.
 
“Geylerin” potansiyel tacizci olduğunu varsayan bir toplumsal yapı içinde, ne yaparsanız taciz ne yapmazsanız taciz olarak adlandıracağını kimse bilemez. Tabii bunun yanında taciz olarak neyi nasıl algıladığımızın arkasında kişisel kendi yaşantılarımız da olabilir.
 
Cinselliğin hiç konuşulmadığı bir toplumsal yapıda, sadece erkeklerin, bir şiddet arası olarak penislerini kullandığı ve bütün filleri ve yardımcı fillere seks içerikli yan anlamalar yüklendiği bir yerde, eşcinsel erkeklerin kendi cinselliği üzerine konuşması bile, gündelik yaşamda sürekli tacize uğrayan kadınlar için “taciz” edici bir hal alabiliyor.
 
Hetoroseksizm hayatlarımızı kurcalanabilir ve dışarıdan müdahale ile yeniden kurgulanabilirmiş gibi sunuyor. Bu da iyi niyetli dostlarımızın bile hayatlarımıza müdahale etmesine anlamına geliyor, “siz o işi nasıl yapıyorsunuz” ile başlayan “aletin kalkmıyor mu”, “hiçbir kadınla birlikte olmadın mı?”lı sorular,  bu soruları neden merak ederiz yada ben kendime bu soruları hiç sordum mu diye kendilerine sormadan rahatça size yönlendirirler, sizinde 7/24 eşcinsellik konusunda açık bir bilgi kaynağı olarak yanıt vermenizi beklerler. Sizin soruya soruyla karşılık vermeniz bile, onların namusuna, aile değerlerine, ahlakına saldırmaktır. Sizin yaptığınız tacizdir, onların yaptığı bilgilenme çabası… örneğin, “ailende başka eşcinsel var mı” sorusunun yanıt olarak “senin ailende de eşcinsel olan birileri vardır ve bunu senden gizli olabiliyor” bile karşı tarafta tacizkar bir cümle olarak kayıtlara geçebilir.
 
Taciz etmek ile baştan çıkartmak arasında bir fark yok mu?
Eğer hoşlanmadığımız biri bize, bizden hoşlandığını belli ederse de çoğu zaman bu durumu taciz olarak değerlendirebiliyoruz. Çünkü, cinsel politika yapan ve yoğun bir şekilde cinsellik üzerine tartışan gruplar içinde, sizin kim olduğunuz biraz da sizden kimin hoşlandığı ile ilgili olabiliyor.
 
Biz insanları baştan çıkartmak istiyoruz, her birimizin arzuladığı birileri var. Ben kendim için taciz tanımını “bana ne yapılırsa rahatsız” olurum üzerinden değil de, fantezi kurduğumda “bunu yaparsa rahatsız” olur diye kendimi engellediğim yer olarak tarifliyorum. Ancak taciz algısı, sizin kendinizi tariflediğiniz yada konumlandırdığınız yer üzerinden değil, karşı tarafın hissiyatı üzerinden şekilleniyor.
 
Erkek olmak, eşcinsel olmak, trans olmak başlı başına tacizci olmayı beraberinde getirmez. Taciz meselesinde “kadının beyanı esastır” ilkesinin tartışılması gerekiyor, kimliklerin kurulu ve geçirgen aynı zamanda  durağan olmadığını söyleyen bizler için heteronormatif yaşamda “kadın mağdurdan” yana olma ilkesiyle alınan kararın LGBT bireyler içinde geçerli olamayacağını düşünüyorum. Buradaki temel ilke ayrımcılığın yükümlüğünün mağdurda değil de failde olması gibi taciz de tacizci olduğu iddaa edilen kişide olması gerekir. Çünkü, LGBT mevzuu içinde tacize uğrayan her zaman kadın ve taciz eden de hep erkek olmayabilir.
 
Eşcinsellik konusunda taciz meselesinde bir sakıncalı noktada, tacizin cinsel yönelimi belirlemesi gibi bir iddaa, “çocukken taciz/tecavüze uğradığım için eşcinsel oldum” iddası çoğu zaman cinsel yönelimi meşrulaştırma çabası olarak görülüyor. Ben eşcinselim ama eşcinselliğimin nedeni, ben değilim, benim dışımda bir nedenden dolayı eşcinsel oldum. Aslında bu kendiliğindne farkında olmadan toplumun homofobisini besleyen ve eşcinsellere yönelik “tacizkar” yaftasının yapışmasına neden olabilecek bir duruma bizi götürüyor.
 
Doğal olarak, taciz mevzuu, kadın-erkek meselesi olmasından çıkartıp, LGBT topluluk içinde tartışmaya çalıştığımızda elimizdeki bütün argümanlar muğlaklaşıyor 

Etiketler:
İstihdam