19/04/2018 | Yazar: Tunca Özlen

2015’te Onur Yürüyüşü’nün yasaklanması, 2016’da yaşanan darbe girişimi ve OHAL, 2017’de Ankara’da ilan edilen süresiz yasak derken, hareket hâlâ içinden çıkamadığı bir cendereye sokulmuş durumda.

Geçtiğimiz hafta sonu İstanbul’da gerçekleşen “LGBTİ Meclisi Toplantısı”na onlarca örgütten yüze yakın aktivist katıldı. Gökkuşağının Kızılı’nı temsilen katıldığım toplantıda edindiğim izlenimleri yazıya dökmeye çalışacağım.

Bahsi geçen LGBTİ Meclisi’nin üyeleri olarak değil potansiyel kurucuları olarak katıldığımız toplantı, toplumsal muhalefetin önemli bir bileşeni olan LGBT hareketinin yaşadığı muazzam gerilemeye karşın varlıkla yokluk arasında durmadığını, iç çekirdeğini korumayı başardığını gösterdi.

2015’te Onur Yürüyüşü’nün yasaklanması, 2016’da yaşanan darbe girişimi ve OHAL, 2017’de Ankara’da ilan edilen süresiz yasak derken, hareket hala içinden çıkamadığı bir cendereye sokulmuş durumda.

Farklı yerelliklerde ve kampüslerde faaliyet yürüten onlarca LGBT örgütü bir yandan faaliyetlerini sürdürmenin ve örgütlenmenin, diğer taraftan bu karanlık dönemden daha fazla yara almadan çıkmanın yolunu arıyor. Kimisi çubuğu ilkine büküyor ve sesini daha fazla yükseltiyor, kimisi ikincisine büküyor ve sessizliğe bürünmeyi strateji zannediyor.

İşte hareketin içindeki bu iki eğilim, mücadeleyi yükseltme kararlılığı ile ricat etme taraftarlığı sürekli karşı karşıya geliyor. Elimizdeki kazanımları ancak mücadeleyi yükselterek koruyabileceğimizi, sadece kazanımları korumaya yönelik bir stratejinin mevcut kazanımları da tehlikeye soktuğunu her vesileyle anlatmaya çalışıyoruz.

Adı üzerinde, LGBT hareketi demek sürekli devinen, insanları harekete geçiren, her gün yeniden örgütlenen bir dinamik demektir. Hareket, bileşeni olan örgütlerin ve kişilerin toplamından daha büyük bir örgütsel enerji üretir, bu enerji siyasete ve örgütlenmeye dönüşür, bu da döner dolaşır daha büyük bir enerji yaratır. Hareket durursa, tüm bu döngü tersine döner.

Liberal yaklaşım ise arabayı atların önüne, kişilerin ve derneklerin çıkarlarını hareketin çıkarlarının önüne koyuyor. “Ben olmazsam bu dernek dönmez” serzenişi, “siyaset üretmeyecek ve örgütlenmeyecek ise o dernek ne işe yarıyor?” sorusuna yanıt vermiyor. Yanıtı biz verelim: Döngü tersine dönünce bazı dernekler hareketi geriye çeken bir işlev kazanabiliyor.

Adam Smith’in, "Kasap ya da fırıncının bizi beslemeleri hayırseverliklerinden değil kendi çıkarlarını düşünmelerindendir” şeklinde ortaya koyduğu liberal safsata, LGBT hareketinin gerçekliğine denk düşmüyor. Ancak hareketin her bir bileşeni kendi çıkarlarını hareketin çıkarlarının önüne koyduğu ölçüde gerçekten de esnaflaşıyor, tüccarlaşıyor.

Türkiye LGBT hareketi kısa vadede bu tür unsurlardan tamamen arınamayabilir ancak gelinen noktada onları arkasında bırakarak ilerlemek zorundadır.

“LGBTİ Meclisi Toplantısı” için bir araya gelen aktivistlerin iki gün boyunca yaptığı tartışmalar, hareketin bir adım daha geriye gitmesine çoğumuzun tahammülünün kalmadığını ortaya koydu. Bu saatten sonra yasakların ve baskıların bizi çektiği noktadan daha geriye ancak biz istersek çekilebiliriz. Geri çekilmek ise baskının şiddetini arttırmaktan başka bir sonuç vermeyecek.

İlerleyen günlerce “LGBTİ Meclisi”nin güçlü bir çıkış yaparak kendisini kamuoyuna duyurması, vakit yitirmeksizin yerellerde örgütlenmesi hareketin temel ihtiyacıdır. Gökkuşağının Kızılı olarak bu sürecin aktif bir öznesi olmaya kararlıyız. Bu sıradan bir platform girişimi değil, tarihsel bir sorumluluk.

LGBT görünürlüğündeki ve örgütlenmesindeki geriye çekilişi durduracak, sınıfsız ve cinsiyetsiz bir topluma olan inancımızı 1 Mayıs’a taşıyacağız.

Tartışılan deklarasyonun son cümlesi, aslında bir başlangıç: Vardık, Varız, Var Olacağız!

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler:
İstihdam