03/07/2018 | Yazar: Halim Kır

Bugün LGBTİ+’lar ile dayanışmak, lolipoplarımızla, İstiklal’i boydan boya kuşatan bayrağımızla rahatça yürüyebildiğimiz günlerden çok daha kıymetlidir.

Bugün LGBTİ+’lar ile dayanışmak, lolipoplarımızla, İstiklal’i boydan boya kuşatan bayrağımızla rahatça yürüyebildiğimiz günlerden çok daha kıymetlidir.

Bildiğiniz üzere, İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası 1 Temmuz Pazar günü yapılan 26. LGBTİ+ Onur Yürüyüşü ile sona erdi. Bu yazım, 2015 yılındaki yürüyüşe polis saldırısı ile başlayıp, geçen üç yılda valiliğin Onur Yürüyüşü ve LGBTİ+ etkinliklerine getirdiği kısıtlama ve yasaklar kadar beni rahatsız eden bir çıkarım ile ilgili belki bir eleştiri belki biraz sitem.

2015 yılında başlayan süreç ile gerek medya gerekse farklı kesimler tarafından LGBTİ+’ların sistematik olarak kriminalize edildiğini, LGBTİ+'ların yılların mücadelesi ile kazanılmış alanlarının hedef alındığını söylemek ne yazık ki mümkün. Bununla birlikte günden güne LGBTİ+ dostu dediğimiz kurumların, örgütlerin de onur yürüyüşlerine desteği belirgin şekilde azalıyor. Bugün geldiğimiz noktada geçen üç yıla bakınca 2015'ten 2018'e Onur Haftası’nı kutlayan belediyelerin, kent konseylerinin, sosyalist örgütlerin sayısının azaldığını görüyoruz. Hatta -ve belki de o kurumlardan da çok sitemi hak eden- LGBTİ+'lar ile bir dönem dayanışmış dostların da desteğinin azaldığını söyleyebiliriz. Evet, son üç yılda belediyelerden kent konseylerine, sosyalist örgütlerden hak savunucularına kadar desteğin nasıl bir ivme gösterdiğini hepimiz görebiliyoruz.

Fotoğraf: 26. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü, Gözde Demirbilek / Kaos GL

Sebebine gelince, yoğun gündem içinde LGBTİ+'ların direnişi ilgi mi çekmiyor yoksa başka başka sebepler mi var diye düşününce, buna cevap bulmak hem kolay hem de bir o kadar zor. Buradan niyet okuyacak değilim ama şunu herkesin bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ülkenin zor koşullarında, dört yıldır yasaklanan, hedef gösterilen, saldırılan bir yürüyüş var ve bu yürüyüşe sahip çıkan, her şeye rağmen Taksim’i terk etmeyen yüzler var. Artan nefrete ve baskıya karşın, sadece benim, senin, onun hayatına değil hepimizin hayatına sınırlar getiren sisteme karşı Haziran'ın son pazarı Taksim'den yükselen bir direniş var. Direniş bu kadar açık, LGBTİ+'ların yalnızlaştırılması bu kadar net iken ben de şunu çok açık şekilde söylemekte bir beis görmüyorum. Örgütlenme alanlarının daraltıldığı, herkesin söz söylemeyi bırakın söylenen sözü işitmekten dahi korkar olduğu bir dönemde, kimsenin bu direnişi görmezden gelme lüksü yoktur.

Bugün LGBTİ+’lar ile dayanışmak, lolipoplarımızla, İstiklal’i boydan boya kuşatan bayrağımızla rahatça yürüyebildiğimiz günlerden çok daha kıymetlidir. Taksim'den hep birlikte tüm baskılara karşı söylediğimiz sözde bizimle birlikte olmaktan tutun da, sosyal medya profillerini gökkuşağına boyamaya kadar verilen desteğin azalması bugün hepimizin sorgulaması gereken bir gerçektir. Dolayısıyla bir dönem desteğini göstermiş ama şu an sessiz kalan kurumların, örgütlerin ve dostların kendilerine şu soruyu sorması da çok yerinde olacaktır. "İki üç yıl önce bu zamanlarda gökkuşağı renklerine boyadığımız profillerimiz bugün boyanmamış ise, bu geçen zamanda ne değişmiştir? Küçük gibi görünen ama dayanışma için büyük anlam ifade eden bu desteklerden bizi alıkoyan nedir?"

Size bu soruyu kendinize sormanızı öneriyor ve hatırlatmaktan vaz geçmeyeceğimiz bir gerçeği de unutmamanızı temenni ediyorum.

LGBTİ+’ları yok sayan bir gelecek mümkün değil. LGBTİ'lar bu zamana kadar olduğu gibi bundan sonra da kendilerine çizilmek istenen kaderi reddedecek, kendi geleceklerini yine kendileri inşa edecektir. Pek tabi bu inşanın bir parçası olmak da uzaktan seyretmek de mümkündür ama en güzeli bu yolu birlikte yürümektir.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler:
İstihdam