28/09/2012 | Yazar: Umut Güner

Eşcinsellik üzerine hayatın her alanında çok fazla ön yargı var ve bu önyargıların kurulmasında ‘kent’te bir yerde duruyor.

Eşcinsellik üzerine hayatın her alanında  çok fazla ön yargı var ve bu önyargıların kurulmasında  “kent”te bir yerde duruyor.
 
LGBT bireyler “metropollerde yaşarlar” gibi bir algı var.
Taşrada, yerelde bir eşcinsel, biseksüel, trans kadın ve erkeklerin nasıl yaşadığına ilişkin bir bilgi ve deneyim yok. Eşcinsellik meselesi sadece büyük şehirlerde yaşanan bir şey ve metropol sorunuymuş gibi; hani taşrada bir eşcinselin var olabileceği, hayatını kurabileceği bilgisi ne yazık ki dolaşımda yok ve herkes sadece eşcinseller İstanbul’da Beyoğlu’ndadırlar ya da Ankara’da da Yüksel civarında görünürler.. gibi bir algı var. Aslında buradaki mesele metropollerde belirli alanlarda sadece LGBT bireylerin görünür olabilmesinde gizli.
 
“Bizim memleketten ibne çıkmaz”
Memleket kimliği ile homofobinin karşılaşma anlarında hortlayabiliyor bu cümleler. Tabii ki eşcinsellerin dejenere bir kimlik olarak metropollerde yaşadığı algısının bir devamı olarak görmek de mümkün.
Memleket algısıyla hareket eden her bireyin zihninde varolabilen bir algı bu. Bu her hangi bir üniversitede her hangi panel sırasında karşınıza çıkabiliyor. Trans kadınlarda keyfi gözaltı süreçlerinde karşılaşabiliyorlar. Ancak bizim kadar korunaklı bir ortam olmayabiliyor. Polis memuruyla aynı memleketliyseniz bu sizin işkenceye uğramanıza sebep olabiliyor. Çünkü “sen benim memleketimden nasıl çıkarsın ve bize bunu nasıl yaparsın?” gibi; ki Hortum Süleyman Ülker Sokakta çok önemli bir figürdü. Hortum Süleyman insanların memleketlerindeki numarasına göre, işte Zonguldaklıysa 67 kez boruyla dövmesi. Mesela Adanalıysanız rahatsınız, tek bir şeyle kurtuluyorsunuz.
 
“Bursalı mısın?”
LGBT kimliği Türkiye’de bazı şehirlerle özdeşleştirilir. “Bursalı olmak” gibi. Zeki Müren ve Bülent Ersoy üzerinden yaratılan bir şey herhalde. “Bursalı mısın?” dediğimizde bile “hani olum ibne misin?” vurgusu yapılıyor ya da oğlancılığıyla işte Urfa/Antep ünlü olduğu algısı vardır. Cinsel kimlik şehir kimliğine indirgenebiliyor, ancak kendi şehrine değil başka, uzak bir şehre!
 
“O şehre gitmeyin, onlar sizi anlamaz”
Bir de eşcinsel meselesini anlamayacak -bu biraz daha aslında sosyal demokratların önyargısı diyebiliriz- eşcinsellik meselesini bunlar anlamaz. Mesela geçen sene Newroza giderken birçok insandan böyle bir şey geliyordu. “Niye gidiyorsunuz, onlar sizi anlamaz.” Niye, onlar Kürtler, daha ataerkiller, daha ataerkiller. Bu bir toplumsal cinsiyet duyarlılığı ve bu meseleyi anlamazlar gibi bir önyargı var. Peki Kürtlerin anlamayacağı, Türklerin daha iyi anlayacağı yargısına nasıl varıyoruz? Sorusunun yanıtı sanırım milliyetçilikte gizli.
 
Bütün eşcinsel mekanları “Mavi İstiridye Barı” mı?
Eşcinsel mekanı dediğimiz zaman insanların zihninde karanlık, ucube bir mekan geliyor. Polis Akademisi 2’deki Mavi İstiridye Barı gibi bir şey canlanıyor. Kaos GL Kültür Merkezine gelen insanlar çıkarken, “Aydınlık ve temiz bir mekânınız var” cümlesini kuruyor olması aslında bu önyargıyı açık ediyor.
“Mekansızlık”
Ben 12 senedir Kaos’tayım ve biz sürekli bir “mekansızlık” diye bir kavramımız var kendi içimizde kullandığımız. Gidebileceğimiz hiçbir mekanın olmamasını mekansızlık diye tanımlıyoruz.
 
Korku Mekanları
Bir dönem Keçiören Belediyesinin A Takımı diye bir takımı vardı ve Keçiören’de eşcinselleri takip ediyordu, o eşcinselleri tuzağa düşürüp, parklarda buluşturup gasp eden insanlardı. Bu mekanlar değişik şekillerde çıkıyor. Bu mekanlar aynı zamanda gey mekanlar ya da hep birlikte eğlendiğimiz, daha eşcinsel dostu mekanlar da olabiliyor.
 
Güvenli Limanlar/Mekanlar
Batı Avrupa LGBT hareketinin ürettiği güvenli limanlar diye bir kavram var. Ne yazık ki Türkiye’de bu güvenli limanlar dediğimiz alanlar sadece eşcinsel örgütlerin kendi merkezleriyle sınırlı. Onun dışında bir alanın güvenli olduğunu iddia etmek çok mümkün değil.
“Homo”sosyal Mekanlar
Eşcinsel erkeklerin kullandığı mekanlar var, parklar, sinemalar, hamamlar. Eğer kendinizi keşfedip “ben eşcinselim herhalde” dediğiniz bir aşamada böyle bir mekana sizi götürebilecek bir kılavuz yok. Belki de iyi ki yok, çünkü aynı zamanda o mahremiyeti de bozan bir şeye dönüşüyor.
Kenti yaşama konusunda eşcinsel olmak çok daha yorucu bir şey heteroseksüel olmaya karşın. Gece 12’yi beklemek zorundayız ki bizim barımız açılsın, bara gidelim. Ben 6 senelik uzun süreli bir ilişkiden çıktım ve uzun süredir gitmiyordum. İlk gidince çok yoruldum. Heteroseksüeller 8’de gidiyorlar, 10-11’ kadar eğleniyorlar, 12’de evlerine gidip sıcak sıcak uyuyorlar. Ama biz 12’de açılan bir bara giderken zinde olmak zorundayız. 12’den 2-3’e kadar o zindelik devam edecek ve ertesi gün de işe devam edeceksiniz. Hani cidden o anlamda çok yorucu bir deneyim olabiliyor.
 
“Her Mekanın her kuşağın kendi ritüelleri var”
Toplumsal yapının içerisinde eşcinsel erkekler sürekli kendi sosyalleşebilecekleri bir alanı yaratabiliyorlar. Örneğin ben Rüzgarlı Sokakta bir meyhaneye gidiyordum. O meyhanenin profili mesela gaylerin gittiği bir yerden daha çok aile babası amcaların gittiği bir yer gibi kurgulanıyordu ve o mahremiyetinde mesela ben gey kimliğimle bile bir heteroseksüelin orada yaratacağı tehdit kadar ben de gey kimliğimle tehdit yaratabiliyorum. Çünkü ben kendi mekanımda, kendi sosyalleştiğim dönem itibariyle istediğim gibi dans edebileceğimiz, sevgilimi istediğim gibi öpebileceğimi düşünürken, o mekanın ritüelleri ve kuralları farklı olabiliyor.
 
“Geyler kadar mekanları da görünmez olabiliyor”
Hani o anlamda bizim -bizim derken buradaki hepimizi kastediyorum- düz anlamda cinsiyet ya da cinsel yönelim yüklemediğimiz bazı mekanlar aslında cinsel deneyimin yüklendiği ya da yaşandığı mekanlar olabiliyor. Örneğin mesela geçmişte Güvenpark, şehrin ortasında bir yer veya Gençlik Parkı ama ne yazık ki bu metro çalışması sonrası ve Gençlik Parkını da Büyükşehir’in AB Projesi sonrasında aydınlatmasıyla bizim yaşayamayacağımız bir alana dönüştü. Ben de ciddi olarak oradaki eşcinsellerin şimdi ne yaptığını merak ediyorum. Çünkü onlar potansiyel internet kullanıcıları değiller. Birçoğu evlenmiş, aileleri tarafından evlenmek zorunda bırakılmış aile babaları ve iş çıkışı 5-8 arası sosyalleşebilecekleri bir alan ellerinden gitmiş durumda. O insanların şu anda cinsel yönelimlerini ya da aşklarını -kendilerini eşcinsel olarak nitelendirmeyebilirler- yaşayacakları bir alan yok.
 
Devam edecek… 

Etiketler:
İstihdam