13/03/2014 | Yazar: Umut Güner

Umut Güner LGBTİ adaylar tartışmalarını yazdı: ‘Bizi’ kim temsil edebilir? Ya da ‘temsil edilebilir’ bir ‘Biz’ tanımı yapılabilir mi?

Bundan çok değil birkaç yıl öncesinde cinsel yönelimini ya da cinsiyet kimliğini keşfetme sürecine giren herkesin yolu bir şekilde bir LGBT örgütlenmesinden geçerdi!  Ama artık devir değişti. İnsanlar LGBT örgütlerine temas etmeden de cinsel yönelimlerini ve cinsiyet kimliklerini ifade edecekleri imkan ve olanaklara sahipler ve cinsel kimliklerini rahatça ifade ederek örgütlenebilecekleri alanların sayısı gittikçe artıyor!
 
LGBT (lezbiyen, gey, biseksüel ve trans) hareketi şimdiye kadar hep siyasi partilerden bağımsız bir yerden politik hattını oluşturdu. Hareketin gelişmesiyle birlikte yasal taleplerini daha güçlü bir şekilde dile getirmeye son 4-5 yıldır başladı.
 
ÖDP’in kurulma sürecinde İstanbul yerelinde translar, geyler parti içinde örgütlenme süreçlerine dahil oldular. Ancak sanırım kurulma aşamasında parti içinde olan bütün translar partinin homofobi ve transfobi karşıtlığını içselleştirilememesi üzerinden ayrılmak durumunda kaldılar. LGBT hareketinin siyasi temsili adına genel seçimlerde Demet Demir Isparta’dan ÖDP’in 6. sırada Milletvekili adayı olması da ÖDP’in o zamanlar LGBT’leri ne kadar kucakladığını da gözler önüne serer.
 
Parti programına ilk kez DEHAP 2003 yılında “eşcinsellere ayrımcılık yapılamaz” ibaresini ekledi. Sonrasında sanırım ikinci ekleyen parti de Demokrat Parti oldu!
Geçen genel seçimlerde İzmir’den AKP’den bir transseksüel ve Bursa’dan Öykü Evren Özen CHP’den aday adaylıklarını açıkladılar. Milletvekili aday adayı olduğu dönemde Öykü’nün LGBT hareketinin adayı olmadığının altını çizmiştim.
 
O dönem LGBT hareketinin gündemleri ilk kez Meclisin gündemine giriyordu ve siyasetçiler ilk kez LGBT’lerle yan yana gelmeye çalışıyordu. Ancak özellikle Haziran direnişiyle birlikte LGBT hareket kitleselleşmese de kitleler tarafından meşruluğu kabul edilen bir toplumsal mücadeleye dönüştü. Herkes daha çok görünür, daha iyi kendini ifade ediyor. Yani 1990’lı yıllarda cinsel yönelimini ya da cinsiyet kimliğini fark edenlerin yaşadığı, Bir Zeki Müren, bir Bülent Ersoy bir ben sendromu artık çok gerilerde kaldı! Bundan çok değil birkaç yıl öncesinde cinsel yönelimini ya da cinsiyet kimliğini keşfetme sürecine giren herkesin yolu bir şekilde bir LGBT örgütlenmesinden geçerdi!  Ama artık devir değişti. İnsanlar LGBT örgütlerine temas etmeden de cinsel yönelimlerini ve cinsiyet kimliklerini ifade edecekleri imkan ve olanaklara sahipler ve cinsel kimliklerini rahatça ifade ederek örgütlenebilecekleri alanların sayısı gittikçe artıyor!
 
Geldiğimiz noktada LGBT hareketin cevaplaması gerektiği bir soru kendini bize dayatıyor! “Bizi” kim temsil edebilir? Ya da “temsil edilebilir” bir “Biz” tanımı yapılabilir mi?
 
LGBT örgütler olarak siyasi temsil alanında LGBT olduğunu dile getiren birinin “bizim” adayımız olmadığını söyleyebilir miyiz bilmiyorum! “Biz”i iyi tanımlamak da gerekir! LGBT hareketin mücadele ederken ortaya koyduğu değerlerin altını çizebiliriz!  Siyasi temsil alanında adayların bu değerleri taşıyıp taşımadığının altını çizebiliriz! Ancak bu değerler konusunda herkesin uzlaştığını ve mutlak olduğu varsayımının kendiside hareketin doğası ile çelişir! 
 
Yeni toplumsal hareketler “kitle” üzerinden ya da seçmen üzerinden kendini kurmaz ve meşruluğunu buradan doğru inşa etmez! En temelde ise, LGBT’lerin sayısından bahsedebiliriz ancak bu sayıyı yönlendirebilecek kitlesel bir harekete dönüşmediğimizi belki de dönüşmeyeceğimizi hep akılda tutmak gerekiyor.
 
Öykü ya da bir başkasıyla örgütlenmemeyi tercih edebiliriz. Bu tercihlerimizin çok meşru sebepleri olabilir. Ancak LGBT hareketin siyasi partilerle şimdiye kadar hep bağımsız bir ilişkisi olduğunu da akılda tutarak, Öykü’nün adaylığını desteklemediğimize ilişkin açıklamayı yaptığımız partinin CHP olduğunu da akılda tutmak gerekmez mi? Öykü’yü eleştirdiğimiz ilke ve değerlerimizin CHP’de bir karşılığı olması gerekmez mi?
 
Bu arada akılda tutmakta fayda var Öykü Evren Özen CHP içerisinde delegelerin seçimleri ile aday gösterilen bir trans kadın aday. Kısmi de olsa demokratik yöntemlerle aday gösterilen bir isim.
 
Öykü LGBT hareketine özelde Kaos GL’ye çok fazla zarar verdi! Ama biz beğensek de beğenmesek de Öykü Evren Özen trans bir kadın olarak siyaset alanında mücadelesine devam ediyor. Bizimle aynı dili konuşmuyor! Cinsiyetçilik, homofobi, milliyetçilik, muhafazakarlık, hiyerarşi konusunda LGBT hareket içinde ortaklaştığımız değerlerden uzak bir alanda politika yapıyor. Ve yapabileceğimiz tek eleştiri ortak değerlerimizin olmadığının altını çizmek olabilir.   
 
Öykü Evren Özen’in de CHP’in son dönemde LGBT örgütleriyle işbirliklerini iyi analiz etmeli kendi yereline taşıması gerekir. LGBT’lerin sorunları üzerinden siyaset yapmak istiyorsa LGBT örgütlerine yönelik saldırgan tavrından vazgeçmesi gerekiyor! “Paralel devlet”, “terörist”  gibi iktidarın dilini kullanarak LGBT örgütlerle çatışmak yerine trans bir meclis adayı olarak LGBT’lere ilişkin planlarını paylaşması gerekiyor.
 
Öykü Evren Özen’e ilişkin bir endişem ise farklı tarihlerde toplumun farklı kesimlerini kucaklamaya çalışan CHP hep o “farklı kesimleri” yarı yolda bıraktı, umarım Öykü Evren Özen’i yarı yolda bırakmaz! Öykü Evren Özen’in seçim sürecini izlemek ve herhangi bir şekilde transfobik bir ayrımcılığa uğradığını fark ettiğimiz de bunu deşifre etmemiz gerekiyor. Öykü Evren Özen’e rağmen Öykü Evren Özen’i savunmak durumunda kalabiliriz.   
 
LGBT adaylara ilişkin, kadın hareketinin deneyimi bu noktada bize yol gösterici olabilir, kadın adayları destekleyen, kadınların siyasete katılımını teşvik ederken bir yandan da kadınları feminist bakış açısıyla güçlendirmeye çalışan kadın örgütleri, seçim sonrasında kadın politikacıların faaliyetlerini ve politika yapma süreçlerini izlemeye ve raporlamaya devam ediyor. Sanırım burada bize düşen sorumluluk bizi kimin temsil ettiğinden çok, nasıl temsil ettiğine ve LGBT hareketinin taleplerinin siyaset alanına nasıl taşındığını izlemek olmalı!
 
Ben bu konuda biraz daha eski kafalı düşünüyorum! LGBT siyasetçiler yerine LGBT’lerin taleplerinin siyasi talepler haline dönüşüyor olmasına daha çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Tabii ki bu süreçte açık kimlikleriyle mücadele eden ister CHP’den, ister HDP’den, TKP’den, DSP’den bütün adayları canı gönülden desteklemek gerekiyor!
 
İlgili haberler:

Etiketler:
İstihdam