21/11/2017 | Yazar: Beren Azizi

Ankara Valiliği’ni yaptığı yanlıştan geri dönmeye çağırmak zorundayız. Devletler arası ilişkiler çirkindir! Eşcinsellik eşittir Almanya, Amerika demek değildir.

Ankara Valiliği’ni yaptığı yanlıştan geri dönmeye çağırmak zorundayız. Devletler arası ilişkiler çirkindir! Eşcinsellik eşittir Almanya, Amerika demek değildir.

Türkiye hiçbir zaman tamamen sömürge ülkesi olmadığı için Sanayi Devrimi’nden bugüne kadar Türkiye’de eşcinsel ilişki hiçbir zaman suç olarak Ceza Kanunu’nda yer almadı.

Hindistan örneğine bakalım.

Neredeyse 200 yıl önce 1858’de Britanya, Hindistan’ı kolonileştirdi. Kolonileştirir kolonileştirmez de “doğaya aykırı aktiviteler” başlığıyla eşcinselliği suç sayan yasayı uygulamaya koydu. Oysaki aynı yıl Osmanlı İmparatorluğu’nda bir ceza kanunu yürürlüğe girdi. Meclis-i Tanzîmat aydınlarından Ahmed Cevdet Paşa’nın yazdığı ceza yasasında eşcinsellik bir suç olarak geçmiyordu. Muhtemelen Osmanlı o sıralarda kolonileştirilmiş olsaydı Hindistan’daki gibi bir dış mihrak olarak homofobi Türkiye’de de olacaktı.

Britanya’nın yazdığı ve zorla uygulattığı Hindistan Ceza Kanunu’nun 377’inci paragrafı eşcinsel ilişkiyi 1 ila 10 yıl arası hapisle cezalandırıyordu.

Aynı yıllarda İngiltere’nin kendisinde de ve birçok Avrupa ülkesinde de eşcinsellik suçtu. Oscar Wilde, eşcinsel olduğu için yargılanıp hapse atılmıştı ve kendisine 2 yıl ağırlaştırılmış kürek cezası verilmişti. Oscar Wilde İngiltere’de hapisten çıktığı yıllarda Almanya’da aralarında Einstein’ın de olduğu beş bin bilim insanı Alman Ceza Kanunu’ndan eşcinselliği suç olarak çıkarılması için imza topladılar. (Paragpraph 175, maalesef Nazi rejimi geldiğinde ceza yasasının bu maddesini çok daha fazla genişletmişti.) Eşcinsellik suç sayılmasın diye imza toplayan bilim insanlarının dış mihrakı kimdi? Emperyalisti kimdi? Amerika mı? Amerika’da 2003 yılına kadar hâlâ bazı eyaletlerde eşcinsel ilişki suçtu.

Hindistan örneğine dönersek Hindistan’ın peşi sıra bir dış mihrak ve emperyalist müdahale olarak homofobi Malezya’da, Singapur’da, Pakistan’da, Bangladeş’te, Miyanmar’da, Maldivler’de, Jamaika’da, bir sürü irili ufaklı kolonize edilmiş adalarda, bunun devamında Afrika’daki ülkelerde, Malavi’de, Sierra Leone’da, Somali’de, Sudan’da, Sri Lanka’da, Kenya’da, Uganda’da belirdi ve eşcinsel ilişki suç olarak tanımlandı.

Batı’nın kolonyalist sodomi yasalarının yayılışı

1947 yılında Hindistan bağımsızlığını kazandığında bir Hint aydını olan Shakuntala Devi eşcinselliğin suç olarak tanımlanmasını iptal ettirmek ve bu maddeyi yasadan çıkartmak için aktivizme başladı.

1981’de Hindistan’da translar konferans yaptılar ve ülkenin çeşitli yerlerinden 50 bin lgbti+ üyesi bu konferansa katıldı. 1994 yılında trans kadınlar (hijra) oy hakkı kazandı ve “üçüncü cinsiyet” olarak tanımlandı. Aynı yıl bu kolonyal yasadan kalma eşcinselliği suç sayan madde için imza kampanyası düzenlendi. 1999’da onur yürüyüşleri başladı. Bugüne kadar bu yasanın kalması için çok mücadele verildi Hindistan’da. Yasa hâlâ yürürlükte ama etkisini kaybetti. (Transgender kişilerin kabulü hariç yasal olarak pek bir kazanım hâlâ yok.)

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de Kıbrıs olarak sömürge dönemi geçirdiği için eşcinsellik orada 2014 yılına kadar yasaktı. 2014 yılında İngiliz sömürge yasası oy çokluğuyla ancak kaldırılabildi.

Avrupa’da homofobinin ve eşcinselleri katletmenin tarihi hiç tahmin edilemeyecek kadar kanlıdır. 1764’te Amsterdam’da, 1776’da bugünkü Hollanda olan Flemenk Cumhuriyeti’nin çoğu şehrinde ve 1797’de de Utrecth’de toplama kapmları oluşturulup lgbti+’lar yakıldı.

1731 Amsterdam basımlı, lgbti+’lara karşı Flemenk katliamları

Oysaki bu tarihlerden yüz yıl önce seks işçiliği yapan “pasif dilber eşcinsel esnafı” diye bir esnaf sınıfı 4. Murat’ın resmi geçidinde bulunuyor, Subaşı ile şakalar yapıp gülüşüyordu. Evliya Çelebi bu geçiti şöyle ifade ediyor:

"Pasif dilber eşcinsel esnafı: Bunlar, evsiz-barksız 500 kişidir. Kendi kadir ve kıymetlerini bilmeyip Babulluk’ta, Kalatyonoz’da, Finde’de, Kumkapı’da, San Pavlo’da, Meydancık’ta, Kiliseardı’nda ve Tatavla’da malum işin yapıldığı yerlerde boğaz tokluğuna çalıştıkları sırada avlanıp Subaşı’nın (yani, o zamanın polis müdürünün) tuzağına düşer ve deftere kaydedilirler. İşte, sözü edilen bu kişiler geçit resminde Subaşı ile şakalar ederek yürürler. Bunlar gibi daha nice esnaf mevcuttur ama anlatmakta hiç fayda yoktur ve sadece Subaşı tarafından bilinirler. Resmigeçide katılan deyyusların sayısı 212, pezevenklerin adedi de 300’dür." *

O zamanda mı dış mihrak? O zamanda mı Amerika? O zaman da mı emperyalist güçler?

Bugün Batı diye atfettiğimiz yerin ezelden beri lgbti+ cenneti olduğunu sanmak cahillik ya da kötü niyetliliktir. İnsanları kışkırtmak için çarpıtmadır. Avrupa’da homofobi hâlâ çok yoğun ve ilk fırsatta çok kanlı bir şekilde dönmeye hazır, sadece ciddi bir lgbti+ mücadelesi var ve Nazizim deneyimi sonrası faşizme karşı bir örgütlülük var.

Avrupa’da eşcinsel katliamının en korkunç boyutu Hitler döneminde yaşanmıştır ve homofobi Nazi ideolojilerinden biridir. Başka hiçbir devlette ve rejimde olmadığı kadar sistematik homofobi ve lgbti+’lara karşı nefret suçları Nazi döneminde yaşanmıştır. Homofobinin tehlikesi Avrupa’da ilk defa Hitler sonrası iyice kavranabilmiş olup bir soykırım zihniyeti içerdiği ilk defa o zamanlar tescillenmiştir.

Homofobi, Nazizimden ve onun pratikleri olan soykırımdan, toplu katliamdan, kitlesel insan kıyımını iştahla istemekten bağımsız artık değerlendirilemez. Homofobi, bir toplumdaki faşizmin ve soykırıma varacak eylemlerin ilk aşamalarından biridir.

Dünyada eşcinsel düşmanlığının en sert örnekleri Batı’da yaşanmıştır. Cinsel yobazlığın en büyük tehlikesi katliam ve yaşam hakkı ihlalini meşrulaştırmak olsa da bir diğer tehlikesi de insan sermayesinin göçmesi tehlikesidir. Almanya’da Hitler dönemi soykırımın utanç dolu hatıralarının yanında küçük kalsa da bir yığın bilim insanı Almanya’yı terk etmiştir. Almanya’nın tarihsel utancıdır Nazizim.

Nazizim homofobi ve ırkçılık gibi ideolojilerin tamamen pratiğe geçmiş halidir. “Bunların hepsini keseceksin, asacaksın.” diye lgbti+’lar hakkında yorum yapan güya işinde gücünde sıradan ve milli insanın söylediklerinin gerçek olması ve eyleme geçmesidir. Almanya bu utancın altında yıllardır eziliyor.

Bunu mu istiyoruz? Hiç utanmayacak mıyız? Eşcinselleri toplama kamplarına mı göndereceğiz? Hitler’in yaptığı gibi bir pembe üçgen takıp kamplarda türlü türlü işkencelerle eşcinselleri öldürecek miyiz? Bazı gazeteler kışkırtıcı haberler yapmaktan ve altına yazılan “bitirin şunları” şeklinde kitlesel şiddet arzusundan memnunlar mı?

Ankara Valiliği’ni yaptığı yanlıştan geri dönmeye çağırmak zorundayız. Devletler arası ilişkiler çirkindir ve her devlet diğerini bastırmak için insanlık dışı uygulamalardan kaçınmaz. Dolayısıyla iki devlet arasındaki çekişmenin bedeli halka ödetilemez. Eşcinsellik eşittir Almanya, Amerika demek değildir. Bu çirkin algı devletlerin çekişmesine halkın bir kesimi olan lgbti+’ları feda etmektir. Homofobik ve faşist grupları kışkırtıcı haberler yapan gazeteleri kınıyorum. İnsaniyete davet ediyorum hepsini. Toplu katliamlara, saldırılara, linçlere sebep olabilirsiniz. Türkiye Avrupa Birliği aday ülkesiyse tabii ki Avrupa’daki eşcinsel dernekleriyle, örgütleriyle iletişimde olacak ve işbirliği yapacak, ortak etkinlikler düzenleyecek. Türkiye bir demokrasi ülkesiyse tabii ki AKP’li eşcinseller de olacak CHP’li ve HDP’li eşcinseller de olacak. Kendilerine fırsat verildiğinde bu insanlar ideolojik görüşlerine uygun partilerden tabii ki aday olacaklar. Bugün AKP, lgbti+ aday göstermeye karar versin, AKP’den de birçok lgbti+ aday çıkacaktır.

Kenan Evren’in translara sahneleri yasaklayan valilik girişimini hatırlatan Ankara Valiliği bu yanlış kararından geri dönmeli.

Homofobiye hayır!

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler:
İstihdam