23/01/2015 | Yazar: Emre Dursun

Kendi adıma, öyle bir ‘herkes’e dahil olup, ‘kucağa alınmak’ istemem.

“Herkes” de mesela, bütün kapsayıcılığına rağmen hatta belki de sırf bu yüzden, yani hiçbir kıstas ve kısıtlaması olmaksızın her şeyi midesi kaldıran bu en geniş hazma sahip olmasından ötürü, olumsuz bir sözcüktür. Ama bir yanıyla da, “herkes”, en kötü, en kirli olanı bile barındırabildiği için “herkes” değil mi? “Fıtratı” bu yani. “Herkes gibi olmak” kötüyse, “herkesi kucaklamak” neden iyi olsun o halde?
 
Türkçe, enteresan bir dil; neyin, ne zaman, ne anlama geleceği hiç belli olmuyor. “Götürmek”, “bindirmek”, “geçirmek”, “yapıştırmak”, “kucaklamak”, “yerleştirmek” gibi, başta masum görünen ama çetrefilli zamanlarda ne tür bir eyleme hizmet edeceği hiç belli olmayan oynak fiillerimiz, onlardan geri kalmayan sözcük ve söz öbeklerimiz hayli fazla. Tabii, dilin, onu yaratan kültürün etkilerini ne kadar güçlü taşıdığı konusu da yalnızca ÖSYM’nin sıkıcı sorularını oluşturan alelade bir gerçeklik değil, her an karşılaşılan can sıkıcı bir hakikat. Ve bütün bu komplonun arkasında da yine aynı zalim iştahlı canlı var elbette: İNSAN.
 
“Bu düzen değişmelidir” önerisine, “Düzen hep değişiyor, asıl düzülen ne zaman değişecek?” şeklindeki sempatik ve yaratıcı cevabın ‘yapıştırılmasını’ sağlayan bu muazzam elastikiyet nedeniyle; Türkiye Siyaseti’nde çok geniş bir yelpazenin sıklıkla kullandığı “herkesi kucaklamak” sözünde de böyle bir gönderme olduğunu düşünmüştüm ben. Çünkü, “kucaklamak” kelimesinin anlamı, TDK’nın Büyük Türkçe Sözlüğü’nde şöyle veriliyor: “1) Kollarla sarıp göğüs üzerine bastırmak, 2) Kucağına almak, kucağında taşımak.” Bugüne dek devletin böylesi bir şefkatine tanık olmadığımız için, herhalde bu söz de mecaz anlamıyla kullanılıyor olmalıydı. “Kucağına almak”! Haydi bakalım…
 
Öyle değilmiş!
 
Çünkü biz, devletin aslında şefkat göstermediğini, “herkesi kucaklamadığını” nereden çıkardık?
 
“Herkes” de mesela, bütün kapsayıcılığına rağmen hatta belki de sırf bu yüzden, yani hiçbir kıstas ve kısıtlaması olmaksızın her şeyi midesi kaldıran bu en geniş hazma sahip olmasından ötürü, olumsuz bir sözcüktür. Ama bir yanıyla da, “herkes”, en kötü, en kirli olanı bile barındırabildiği için “herkes” değil mi? “Fıtratı” bu yani. “Herkes gibi olmak” kötüyse, “herkesi kucaklamak” neden iyi olsun o halde?
 
Bu sözle beyhude bir şekilde çağrıştırılmak istenen sadede (“ayrımcılık yapmadan herkesi benimsemek, herkesin değerlerine ve özgürlüklerine saygı duyarak sahip çıkmak”) bir türlü gelinemediğine göre, “herkesi kucaklayacağını” söyleyenlerin bunu gerçekten yapabilmelerini arzu eder miyiz sahiden? Kendi adıma, öyle bir “herkes”e dahil olup, “kucağa alınmak” istemem. Çünkü devlet, herkesi yeterince kucaklıyor zaten. Mecaz değil, gerçek anlamıyla.
 
Birini öldürmek, “katil” olmak için yeterlidir ama kaçıp kurtulmaya çalışan birini, onlarca kişi ile birlikte ısrarla kovalayıp yere düşürdükten sonra, dakikalarca tekmeleyerek öldürmenin vahşetine denk bir kelime yok. Bir şeyi çalmak, insanı “hırsız” yapmaya yeter ama soyduğun bir yerin nafakasından, hakkını gasp ettiğin bir insanın rızkından şikayet edecek; onunla da, öbürüyle de, bir diğeriyle de doymayacak kadar yoğun bir arsızlığın da aynı kelime ile tanımlanması bana pek sağlıklı gelmiyor.
 
İşte “Yeni Türkiye”nin başardığı şey bu: Herkesi kucaklıyor! En azılı katilin de yanında durabiliyor, en aşağılık hırsızı da aklayabiliyor, bir hayat çalan tecavüzcüyle de empati kurabiliyor. “Herkes”in en kirli suretinden bile bu şefkati esirgemiyor. Çünkü zaten çoğu örnekte de kendi yarattığı şeyi, yani öz evladını, yol arkadaşını, suç ortağını, emir erini sahiplenip kolluyor. 19 yaşında bir genci tereddüt bile etmeden, vahşice öldürenlerde “iyi hâl” görebilen bu garabet, bir kelimeyle anlatılamayacak kadar alçalıp çirkinleşmiş herkesi, “kollarıyla sarıp göğsüne bastırıyor”.
 
İşte bu yüzden, bütün bu rezaletlerden şikâyetçi olanlara bir müjde vereyim: Siz, “herkes” değilsiniz. Olmayın da zaten. 

Etiketler:
İstihdam