04/01/2013 | Yazar: Ozan Uğur

Her konuda oldukça aydın, özgürlükçü ve devrimci şahısların ve örgütlerin mesele LGBT’lere gelince toplumun tepkisinden korkmaları ‘toplumun hassasiyeti’ni gözetmeleri oldukça komik.

Aslında uzun süredir bir birikmişliğin patlaması olacak bu. O nedenle biraz saçma sapan filan olursa, bazen tekrara filan düşerse anlayış gösterilebileceğinden eminim. Ya da gösterilmese de umurumda değil. Ben zaten öyle felsefeci ya da politikacı filan olmadığım için harika bir ideolojik yazı yazmak fikri ile çıkmıyorum yola. Sadece görünmeyen daha derinlerde kalan bir ikiyüzlülüğü yazmak ihtiyacı hissediyorum. Ben bu ikiyüzlülüğe “dolaptaki homofobi” ismini vermeyi tercih ediyorum. Gelelim meseleye…
 
Seçim döneminde sık sık birçok politikacının zikrettiği “eşcinsel hakları” seçimin üzerinden geçen zamanda daha az konuşulur oldu. Hatta ben ana akım medyada ya da popüler politikacıların söylemlerinde pek denk gelmiyorum artık. Resmen bir “sorma-söyleme” politikası uygulanıyor gibi. Sanki konuşulmazsa kaybolacak gibi… Bazen “süper devrimci” ağabeylerimizin dile getirmeden kendi örgütleri içinde yok ettiği yasakladığı dışladığı bir durum olarak gelebiliyor kulağımıza. Ama bundan daha tehlikeli bir durum var ki seçim dönemlerinde korkusuzca her yerde bahsedilebilen “eşcinsel, biseksüel ve trans” hakları ne hikmetse seçimler geçince toplumun hassasiyetleri bahane edilerek pek konuşulmuyor. Mesela Afyon’da valiliğin faşist açıklamaları karşısında “Kürt Sorunu”nu konuşmayalım mı? Afyon halkı faşistçe yaklaşıyor diye, saldırabilir, bizi boğabilirler diye susalım mı şimdi? Sırf Afyon’dan gelecek oy için bunu yok saysak olmaz herhalde. Çünkü gelip Diyarbakır’da söylediğimiz şeyi Afyon’da da söylemek lazım ki öyle de yapılıyor. Homofobi ve transfobilerini açıkça ve çekinmeden yazan, çizen, hedef gösterip vur emri veren ya da hiçbir şekilde hiçbir platformda bir araya gelmeyenlerin zaten durdukları yer belli. Onlar “ayrımcı”. E ya peki benimle konuşurken bir LGBT aktivistinden daha aydın olup da başka bir yerde bu konuşmayı yapamayan, bir filmi bile göstermekten çekinen zihniyete ne demeli?! Seçim dönemlerinde konuşuyordun ama... Kazanması için çalışma yürüttüğün adayın söylemlerinden birisi de “eşcinsellerdi.”
Kürt sorunu şüphesiz ki oldukça yakıcı ve bizim de birebir yakıcılığını hissettiğimiz bir mesele. Kaldı ki bizler için dünyadaki bütün sorunlar oldukça yakıcı ve çözümlenmesi gereken problemler. Ancak her konuda oldukça aydın, özgürlükçü ve devrimci şahısların ve örgütlerin mesele LGBT’lere gelince toplumun tepkisinden korkmaları “toplumun hassasiyeti”ni gözetmeleri oldukça komik. Bu bir ikiyüzlülük durumu. Bu, bahsi geçen kişi ve kurumların içlerindeki dolapta yaşayan homofobileri. Faşist bir şehirde “Dengê Bawêmin”  oynatılabilir ama “özgürlükçü” bir sinema topluluğu “Milk” filmini oynatamaz. “1-17 Mayıs’ta oynatırız. Biliyorsun ki topluluğumuza gelen insanlar belli. Onların hassasiyetlerini gözetmek zorundayız. Jakoben tavırlara gerek yok.” diyen şahıs veya topluluğun “Gelecek Uzun Sürer” filmini terk edip gidenler için “Onlar zaten bizim seyircimiz olamaz. Zamanla elenir giderler. Gitsinler de. Biz sırf seyircinin hassasiyeti için böyle bir gerçeği anlatmaktan çekinmemeliyiz.” demesi olayın ikiyüzlülüğünü ortaya koyuyor aslında. Tabi ki ben kendi adıma onların da savunduğu “Kürt Özgürlüğü, Alevi Özgürlüğü, Kadın Hakları, İşçi ve Emekçi Hakları, Öğrenci Talepleri”ni savunacağım. Bu taleplerin tamamının benim de sorunum olduğunu görmem ve tek başına bir özgürleşmenin imkânsız olduğunu bilmem gerekiyor. Başka türlü ancak “kendine Müslüman” olabilirdim. “Jakoben olmak”la da suçlansak, tepki de alsak bu talepleri kendi talebimiz olarak sahiplenip mücadelesini tabi ki yürüteceğiz. Ama film seçiminde öneri isteyip de önerdiğimiz bütün filmlere karşı “sen de hep eşcinsel temalı filmler öneriyorsun Ozan” diyen abim şunu bilsin ki mesele benim ne önerdiğim değil toplumsal homofobinin onun içine ne denli işlemiş olduğu.
 

Tüm ezilmişlikler ancak birlikte hareket ederek sorunlarını çözüme ulaştırır ve sırf birilerinin hassasiyeti söz konusu diye konuşmadan yaşanamaz. Tabi ki basit bir “solculuk” ve bir “cesurluk” oyunu içinde hareket ederek sorunları çözüme ulaştıramayız ama susarsak da daha kötüsü sadece ikiyüzlü oluruz. Dolabımızdaki bütün fobilerle yüzleşmek şart. Sadece bana eşcinsel haklarını anlatarak homofobiden kurtulmuş olamazsınız. Mesele “dolaptaki homofobi”den kurtulmakta. Onu dışarı çıkarın ve yüzleşin. Çünkü biz haklarımızı dolaplarımızda değil sokaklarda aramaktan, görünür olmaktan yanayız.   


Etiketler:
nefret