20/04/2012 | Yazar: Emre Korlu

Ardımdan nasıl baktığını hatırlamıyorum ama o gün gibiydik. Mutfakta bir sandalye üstünde gizliydik.Çocukluğumda annem bana masal prenseslerini hiç üzmemem gerektiğini söylemişti. Çünkü bazı çocuklar gibi ben de, gerçek olduklarına inanmıyordum.

“Acılar da acılaşıyor gittikçe sanki, bir azarlanmayla ölümünü düşünen çocuklar gibi.”
Edip Cansever
 
Ardımdan nasıl baktığını hatırlamıyorum ama o gün gibiydik. Mutfakta bir sandalye üstünde gizliydik.
Çocukluğumda annem bana masal prenseslerini hiç üzmemem gerektiğini söylemişti. Çünkü bazı çocuklar gibi ben de, gerçek olduklarına inanmıyordum. Bir kere o kadar güzel olmaları mümkün değildi?
 
***
 
Ta ki, onu görünceye kadar
 
Kızıl saçlı, dişleri muntazam bir kadın.
Mutfakta, kapı yüzümüze kapanmış...
O yıl emin olduğum bir şey var. Annemin masalları kendi eliyle yazdığı...
Çünkü bir tanesi uyandı. Ömrümün sonuna kadar aşık olacağım o kadın artık hayatımda.
 
***
 
Yalnızca bir trans erkek olduğum için onun annesi ve yakınları tarafından dışlanacağım ve bu durum öyle bir hal alacak ki, kalbinden rahatsız olan anneme, sinirlerine kolay kolay hakim olamayan ağabeyime kadar yansıyacak. Bazı masalların sonu hüzünlüdür.
 
Dağınık bir aşk hikâye olsa üzerine çok basit şiirler yazabilirdim. Onun dışında hayatımda olan kitapları,  filmleri, kıyafetleri, saç şampuanlarını, diş fırçalarını gözümü kırpmadan yok edebilirdim. Kapının dışına koyduğum ve hiçbir zaman gelinip alınmaya tenezzül edilmeyen, ertesi sabaha kalmış bir çöp olabilirdi onun bana bıraktıkları…
 
Çünkü, prensesler giderken mutlaka kendilerini hatırlatacak bir şeylerini unuturlar, genç adamın gözünün değebileceği herhangi bir yerde…
 
***
 
İki ay sürecek olan bu hikâye , 19 Mayıs 2011 yılında başladı, yani bundan 11 ay önce…
Bir kez seviştik. Ona her buluşmamızda lilyum çiçeği aldım. İlk öpüşmemiz, herkesten gizli bir yerde oldu, o lilyum çiçeklerini çok severken…
 
Belki de bir trans erkek olmanın en acı yanını kısacık ilişkimizi çürütmeye, tüm saksıları kırarak, başlayan annesiyle tanıştığımda yaşadım.
 
Tehditlerle karşılaştım. Hasta olan anneme bu ilişkiyi tüm gerçekliğiyle anlatacaklarını söylüyorlardı. O yıl askerde olan ağabeyimin durumu duyması için ellerinden geleni yapacaklardı. Onlar masalımızın kötü kahramanlarıydılar.
 
Çoğu günleri özlemekle geçen iki ay, bir kadının yoksul inadıyla savaşmaya başlamamız, onun benim yanıma İstanbul’a kaçması,  ailesinin zoruyla tekrar İzmir’e dönmesi kısaca polislerin kapıya dayanıp inançsız bir tavırla yüzümüze bakmasıyla tadını damağımızda bırakan bir yaşanmışlık olarak kalacaktı.
Annem yüzüme baktı prensesler de bir gün gitmek zorunda kalırlar dedi.
 
***
 
Biz yine bir araya geldik, tüm olumsuzluğa rağmen onun saçları arasında, benim parmaklarımın ucunda aşkımız vardı. Bir trans erkeğin bir kadını yürekten sevmesiydi bu. Yalın ayak yürüyen o kadını  ya göremezsem endişesi,  erkeğin dokunmaya kıyamadığı ellerini ona uzatmasıydı.
 
İzmir tanırdı bu aşkı, Lüleburgaz bilirdi. Şahitti.
 
Sezen dinlenirdi gizliden gizliye…
 
***
 
Kaçabilirdik. Ailesinin bizi rahat bırakacağı birçok şehir bulunurdu elbet. Aşkın penisin himayesi altına sığdırılmadığının bilincinde olan herkes anlayabilirdi bizi.
 
Annemi düşündüm. İlişkimizi bir dost yakınlığı sandığı, olanlara anlam veremese de benim yanımda bu savaşı kazanmam için verdiği mücadele… Gerçeği öğrenirse hasta kalbi dayanamaz diye korktum. Korkaktım.
 
Ona ayrılalım diyecektim. Bu kelime birden çıkacaktı ağzımdan,
 
sonra arsız bir çocuk gibi elini tutmak isteyecektim.
 
Evet acı sol yanımın yakasına yapışmışken parmağı değecekti gözlerime.
 
İlişkimiz başlar başlamaz oraya yaptırdığı, üzerinde adımın yazılı olduğu dövmeye bakacaktım.
 
***
 
Son bakış, nasıldır bilir misiniz? Görmezden gelinen dev bir aşkın, yanlış bedende doğmuş olmanın suçuyla yüzünüze  kapatılması…
 
Onu daha fazla yormamak, üzmemek vesvesesiyle alınan ayrılık kararlarının ruhunuzda bıraktığı bitmişlik ve hiçlik.
 
Böyle veda edilmez be çocuk! Diyen bir mesaj sonrası
 
Zaman geçecekti elbet. Annem kalbinden anjiyo olacak, uğruna harcadığım aşkım,başkasının yemek masasına oturacaktı. Ben bir başkasıyla uyanacaktım sabahlara. Bir şekilde bu devran dönecekti. Ondan ve herkesten gizleyecektim. Bir gece vakti sokak ortasında şimdi evlenmek üzere olduğu sevgilisinden ve arkadaşından dayak yediğimi, kimseye söylemeyecektim.
 
Trans erkekseniz sizin masalınız diğerlerine göre farklı olabilir. Şimdi aşık olduğu kadının yanında olanlar şanslı olanlarımızdır.
 
 
 
Bir gün belki yine gelir,
 
tam da prenseslerin varlığına inanmışken…
 
Bu hikâyede ilk kez heteroseksüel bir aşk’a yer verdiğimi gördünüz. Bu aşk, bir dostumun kalbinde iz bırakan yaşanmışlıktan ibarettir.
Prenseslerin varlığına inanan herkese…  

Etiketler:
nefret