01/04/2016 | Yazar: Ebubekir Çetinkaya
Ebru Gündeş, bir hırsızın eşi olarak mürekkep yalayandan, camdan cama dedikodu yetiştireninden, solcusundan sağcısına kadar herkesin taş attığı bir ‘vurun kahpeye’ oluverdi.
Tüm paylaşım sayfalarımızı boydan boya Ebru Gündeş posterleri kaplayıverdi. Yüzde 80'imizin dinlediği, mırıldandığı isteyerek ya da istemeyerek dolmuşta, yolda, komşudan sesini duyarak hafızasına kaydettiği şarkılar en çok dinlenenler arasına girdi son bir haftada. Geçmişte moda diye giydiğimiz kıyafetlerle çektiği klipler ergen esprilerimizle süslendi, çoğu klibin teması da “hırsızlığa” gönderme yapılarak parlak zekamızla yeniden üretildi. Rezza Zarrab’ı ABD’de savcı yargılarken, Ebru Gündeşi ise Facebook ve Twitter’da ütüleme keyfi bizlere kaldı.
Memlekette hasret kaldığımız adalet, cesur ABD savcısı tarafından Rezza Zarrab’ın tutuklanmasıyla bir nebze giderilip adalete olan inanç Amerika’da tecelli eder gibi oldu. Mevzu, akıl almaz meblalarda dolandırıcılığı ya da hırsızlığının Amerikalı adalet tarafından sorgulanmasıyken konu bir anda müzik kanalları haber bülteni haline dönüşüverdi. Ebru Gündeş, bir hırsızın eşi olarak mürekkep yalayandan, camdan cama dedikodu yetiştireninden, solcusundan sağcısına kadar herkesin taş attığı bir “vurun kahpeye” oluverdi. Ebru Gündeş ne alaka soruma, Rezza tutuklandığında Ebru’nun duygu sömürüsü yaptığı vs. şeklinde medyada yer aldığı söylendiyse de gitgide Rezza’nın unutulup Ebru’nun recmedilmesi, gülen, kahkaha atan ağızlarımız rahatsızlığımı arttırdı. Ebru Gündeş’in medyada eşini ne kadar desteklediğini ya da yaptıklarına ne kadar ortak olduğuna dair söylemleri olduğunu takip etmediğimden bilmiyor, bazı eleştiri ve alayları hoş görebiliyorken asıl odağımızı ahlâkla süsleyip saldırmamız noktasında izleyici olmanın can sıkıntısını yaşıyorum. Dibine kadar arabesk yaşıyorken arabesk-fantezi şarkıcısı ve dinleyicileriyle dalga geçerek yapılan esprileri komik bulmuyorum.
Rezza’dan çok Ebru’nun kalemlerimizle deşilmesinde, ahlakımızın hâkim olduğunu düşünüyorken Perihan Mağden’in “Omurga Yoksunu ‘halk’ bir Sarraf olarak Ebru Gündeş’i Kıbrıslarda dinlemekten imtina etmez.” [1] yazısı rahatsızlığımın sebebini teyit ediveriyor.
Ebru Gündeşi Kıbrıs’ta dinleyenlerin sıradan halk olmadığını bilecek kadar gözlem yeteneğine sahip olduğunu bildiğimiz Perihan Mağden’in yazısının tümünü okuduğumuzda asıl gayesinin ahlâktan beslenerek halkçı olmaya çalıştığını anlamak pek de güç değil. Mağden’in bu yazısını eleştirecek kişilerin çok sesli halk korosunda Ebru’ya nağmeler yağdırıyor olmasından dolayı Rezza’dan uzakta Ebru’ya çok yakın, kimseyi ilgilendirmeyecek “kişinin hayatını” kurcalama, sorgulama ve yargılama rahatlığıyla yazısını süsleyivermiş;
“Ebru gündeş bir Türk starı; ilginç bir şahsiyet. Ve hayatını hep bir ilginçlikler silsilesi içinde sürdürecek anlaşılan. Müptela tarzı…”
“16 yaşında Belçikalı bir işçiyle evlenip, boşanıp yurda dönmesiyle başlıyor konfeksiyon işçisi Ebru Gündeş’in kariyeri... Bu evliliği hiçbir zaman kabul etmiyor…. Ama asıl ilginç hamlesini daha 18 yaşında müzik piyasasına girerken , babasının o küçükken bir trafik kazasında öldüğünü iddia ederek yapıyor. Oysa sağ babası… Tapeler sayesinde Sarraf’ın kiralık kadınlara düşkünlüğü ve yaptığı eskort rezarvasyonunu da öğrendik ki, o da apayrı bir mevzu. Yani her mesut çift gibi, bir tencere-kapak hali söz konusu”.
Perihan Mağden’in bu cümleleriyle Rezza Zarrab’ın dolandırıcılığı arasında bir bağ kuramamakla beraber, bir kişinin ünlü kişi de dahil ailesini kabul etmek, geçmiş evliliklerini dile getimek ve kabul etmek zorunda olmadığını hatırlamak gerekir. Son cümlesinde Rezza Zarrab’ın eskortlarla birlikte oluşunu hangi noktadan eleştirdiğini tam anlayamasam da Rezza Zarab’ın çok eşli yaşamasını sincap suratlı diye tanımladığı Ebru Gündeş’in duruma sessiz kalışını sorgulamasının mevzumuzla alakası olmadığını düşünüyor “Bize ne bundan?” demekten alıkoyamıyorum kendimi. Ebru Gündeş’in Rezza Zarrab haberleriyle yer almasını sağlayan ünü dışında arsızlıkları ve dolandırıcılığa ortaklığı olsa da “bu kadar” taşa tutmanın mahremine kadar kalem sallamanın da bir sınırı edebi olması gerektiğine inanıyor, çok sesli koronun sarhoş haline şaşırıyorum.
Etiketler: