25/07/2012 | Yazar: Esmeray

Genelde erkek arkadaşlarım bazen askerlik anılarını anlatırlar. Hikâye bitince, dönüp bana, ‘Ya Esmeray sen askerlik yaptın mı?’ derler. Ben de ‘Evet, yaptım’ derim.

Genelde erkek arkadaşlarım bazen askerlik anılarını anlatırlar. Hikâye bitince, dönüp bana, “Ya Esmeray sen askerlik yaptın mı?” derler. Ben de “Evet, yaptım” derim. “Pembe mor karışımı bir teskere aldım ve askerlik sürem de üç gün!” diyorum. O nasıl oluyor? Eminim sizde merak ediyorsunuzdur. Anlatayım:

23 yaşındaydım. Tabii ki artık kadın kimliğimle yaşıyordum. Henüz kimlik mavi ve askerlik belası dolaşıyor kapımda. Birkaç arkadaşıma danıştım. “Kasımpaşa Askerlik Şubesi’ne başvuracaksın” dediler. “Ama giderken de ‘çok kadın’ git” dediler. Mini eteğimi giydim, üzerime de dekolte bir bluz; kuaföre gittim. Serpil Çakmak misali, yandan kuyruk saçımı bağlattım. Şubeye vardım.

Anam bacım, bir baktım birisinin ayağı yok, birisinin kolu, öbürünün gözü yok. Kuyruğa girmişler. Birden beni gördüler, tezahürata tutuldular mı! Islık, alkış! “Ablaya yol verin, ablaya yol verin” Kuyruğun en önüne geçtim. İçeri girdim yaşlı bir kadın (görevli) yolu gösterdi bana. “İkinci kata çıkacaksınız, yarbay doktor var o sizinle ilgilenir” dedi. Söylediği yere girdim. Karşımda beyaz önlüklü bir doktor, önünde bir şeyler yazıyor. Hiç bana bakmıyor. Bir heyecanlandım mı! “Ben asker olmaya geldim” dedim. Adam kafasını kaldırıp, yavaş yavaş önce topuklu ayakkabılarıma baktı, yukarı doğru bacaklarımı süzdü, yandan bağlı saç kuyruğuma kadar baktı. “Tamam ama sizi bu şekilde gönderemeyiz, önce hastaneye sevk etmemiz lazım” dedi. “Affedersiniz, Doktor Bey ben de aslında bunun için gelmiştim, rapor almaya. Ama heyecandan öyle dedim.” Gümüşsuyu Asker Hastanesi’ne sevkimi çıkardı.

Benim arkamdan başka bir trans daha girdi mi içeri! Aynı şekilde onun da işlemini yaptı. Tam çıktık, birden arkamızdan bağırdı. “Ya burada birinizin adı Mehmet, birinizin adı Şinasi” dedi. “İyi hoş da siz bana kendi kullandığınız isimleri versenize.” İsimlerimizi söyledik: “Esmeray, Banu.” Adam not aldı ve o notu gömleğinin cebine koydu. Hareketine anlam veremeden gittik.

Gümüşsuyu Asker Hastanesi’ne girdik. Girişte kantin vardı, oradan geçtik. Hasta askerler varmış. Birden alkış ve ıslık çaldılar mı bize! “En güzel, en seksi asker, bizim asker” diye. Biz hızlandık, doktora gitmeye çalışıyoruz. Hariciye, dâhiliye, psikiyatri, psikolog.. birçok yere yönlendirdiler bizi. Hariciyeden geçtik, dâhiliyeden de makat kontrolü ile geçtik. Sonra psikiyatriye gittik. Hani abuk subuk böyle “peygambere inanıyor musun, din var mı” sorularını da kapsayan beş yüz altı yüz sorulu tuhaf bir kitapçık verdiler elimize. Bu arada da en yetkin doktor bizi çağırdı. Belden aşağınız kapalı olacak şekilde yarı çıplak değişik pozisyonlarda iki fotoğraf istedi. (LGBT örgütleri boşuna demiyor: dünyanın en büyük porno arşivi TSK’dadır. Artık gaylerden nasıl fotoğraf isterler tahmin edin!) Bu saydığım bölümlere dâhiliye, hariciye, psikiyatri ve psikologlara iki gün üst üste gittik. İşte fotoğrafları istediği gün, 15 gün sonraya randevu verdiler bize. Elimizdeki kitapçıkları dolduracağız ve fotoğraflarla gideceğiz. Sonra eve geldim. Kitapçığı bir inceledim. Soruları doldurmaya başladım. Yarım saatimi bile almadı. Yakın bir arkadaşımı buldum, ona da fotoğraflarımı çektirdim. O da on beş dakika sürdü. Anlamadım niye randevuyu 15 gün sonraya verdiler?

On beş gün sonrası geldi. Fotoğraflarımızla ve kitapçıklarımızla tekrar gittik. Sıra varmış. “Kantinde oturun” dediler bize. Bizi yönlendiren asker, bize yemek ısmarladı. Kantinde oturan diğer hasta askerler, başımıza toplandılar mı! Telefon isteyen, nasıl buluşuruz diyen... Artık biz işi gırgıra vurduk, geçiştirdik. Sıra gelmişti. Sekretaryaya gittik. Bizi bir doktora yönlendirdi. Doktor dosyalarımızı inceledi. “Üç gün sonra gelin heyete gireceksiniz, raporlarınız verilecek” dedi. Nasıl merak ediyoruz, nasıl bir rapor olacağını! Askere mi gönderecekler, yoksa salacaklar mı? Eee heyet günü de geldi. Gittik, aman bir kuyruk var. Ayakta herkes bekliyor. Tek tek çağırıyorlar, insanlar girip çıkıyorlar. Görevli çıkıyor “Ahmet, Mehmet, Veli,...” diye çağırıyorlar. Bizde bekliyoruz ki, “Mehmet ve Şinasi” diye bizi de çağıracaklar. Baktım görevli çıktı. Etrafa sonra bize baktı. “Banu!” diye bağırdı. Banu girdi, çıktı. Çok güzel geçti dedi. Sadece o kadar konuşabildi. Sonra “Esmeray!” diye bağırdı görevli. İçeri bir girdim, bizim yarbay doktor, heyetin başkanıymış. Ben içeri girer girmez, göz kırptı bana. Subaylar, yarbaylar var... Daha genç iki subay bana dediler ki: “Göğüslerini göster!” “Hayır” dedim, “Siz taciz ediyorsunuz! Bu bir tacizdir!” “Evet! Kız doğru söyledi!” dedi, yarbay doktor. Sonra bana döndü dedi ki: “Onların gençliğine verin, bağışladın değil mi?” “Evet” dedim. Görüşme bitti, çıktık. On beş yirmi dakika daha bekledik. Görevli tekrar çıktı. “Esmeray, Banu” yazılı raporları verdi elimize. Raporları okurken, döndüm Banu’ya “Şimdi anladın mı, neden adamın kendi kullandığımız isimleri sorduğunu?” “Evet, ne baba bir adammış!” Aynen şunlar yazıyordu raporda: “Aşırı homoseksüelite bozukluk, transeksüel belirtiler tespit edilmiştir. Askerliğe elverişsizdir.” Şimdi bu “mor pembe teskere” değil de ne?

Etiketler:
nefret