20/05/2015 | Yazar: Zozan Özgökçe

Hiçbir erkek masum değildir. Hiçbir erkek başka bir erkeği yargılayacak kadar masum değildir.

Bir arkadaşım evine davet ediyor. Eşim, o ve onun eşi. Kadın arkadaş ile içeride biraz yalnız kalıyoruz. Daha dün gece eşinden şiddet gördüğünü anlatıyor. ‘Bakma güldüğüme, çok kırgınım, çok umutsuzum.’ diyor. İçeri kahkaha ata ata eşi geliyor ‘Hayatım çay içsek mi?’ diyor gayet şirin bir sesle. Kalakalıyorum öylece.

Derneğimize gelen başvurucu bir kadın arkadaş eşi tarafından sadakatsizliğe maruz kaldığını, sürekli ona tonlarca hakaret ettiğini, dövdüğünü, terk etmekle tehdit ettiğini anlatıyor. Yaşadıkları üzerine detaylıca konuşuyoruz, neler yapılabilir üzerinden tartışıyoruz. Kadın gidiyor. Aradan birkaç hafta geçiyor, bir araba yanımda duruyor içinden neşeli bir kadın sesi ‘nereye Zozan? Gel bırakalım yürüme!’ diyor. Eğilip bakıyorum o kadın!. Tanıştırayım eşim diyor. Eşi dünyanın en iyi insanıymış edasıyla ‘Adınızı çok duydum Zozan hanım. Çok memnun oldum tanıştığıma. Buyrun bırakalım sizi gideceğiniz yere.’ diyor kibar kibar.
 
‘Kocam çok iyi kazanıyor. Ama bana hiç para vermiyor. Ne zaman istesem azar işitiyorum. Sadece eve misafir geldiğinde bana para veriyor. O da hep az veriyor. Çalışmama da izin vermiyor.’ diyor düşünceli ve ağlamaklı bir sesle. Gözleri dalıp dalıp gidiyor. Uzun uzun yaşadığı bu ekonomik ve psikolojik şiddet hakkında konuşuyoruz. Uzun bir aradan sonra sokakta eşi ile karşılaşıyorum. ‘oooo Zozancım öğle yemeği yedin mi? Buyur katıl bize arkadaşlarla yemek yiyeceğiz. Misafirim ol.’ diyor cömert!! bir  ses tonuyla.  Bu ses tonuna sahip adam benim tanıdığım kadına aynı ses tonunu asla kullanmıyor.
 
‘Bana evliliğimizin ikinci yılından beri ‘seni seviyorum’ demedi. Bana bir gün ilgi göstermiyor. Saçımı boyuyorum onu bile fark etmiyor. Eve gelir gelmez yemek yiyor, televizyon karşısına geçiyor. Nasılsın? Ne yaptın bugün? bile sormuyor. Yaptığım yemekleri yiyor ‘nasıl olmuş?’ diye soruyorum ‘Eh’ diyip içeri gidiyor.’ diye konuşurken telefon çalıyor. Telefondakine ‘Tam da senden bahsediyorduk, Zozan ile konuşuyorduk o da seni soruyordu diyor. Bana göz kırparak. Bana selam ve sevgilerini iletiyor, benim ve ailemin nasıl olduğumu soruyor uzun uzun.
 
Arıyorum. 8 Martta eğleneceğiz sen de gel diyorum. ‘Benimki ile aramız limoni. Çok kıskanç biliyorsun. Hiç muhatap olmak istemiyorum. Gündüz eyleme gelirim ama gece gelsem sonra bir dolu lafını işiteceğim. Hiç çekecek durumda değilim.’ diyor. Bahsettiği kocası da gayet politik, kadın hakları konusunda mangalda kül bırakmayan bir devrimci!!
 
‘Çocukların dershane parasını hep geç ödüyor. Her aybaşı başıma ağrılar giriyor. Çocuğum mahcup olsun istemiyorum dershanede. Parası olmasa hadi neyse. Kredi kartı ekstrelerine bakıyorum kendisine aldığı elbiseler hep marka hep çok pahalı ama bana gelince yok.’ diyor. Düşünüyorum da evet tanıdığım en şık adamlardan biri eşi.
 
Arıyorum sesi kötü geliyor. Bir şey mi oldu diyorum. ‘Dayanamıyorum artık. İntihar etmek istiyorum. Bıktım hakaretlerinden. Her gün beni incitecek laflar ediyor. Deli diyor, aptal diyor bana.’ Geleyim mi yanına nerdesin diyorum ve hemen yanına gidiyorum. Harap olmuş bir şekilde karşılıyor beni. ‘Terk edeceğim diyor ama çocuklarım için kalıyorum. Kaç yaşıma geldim artık bu yaşımda dayanamıyorum söylediklerine.’ diyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Saatlerce konuşuyoruz. Sakinleşiyor. Kocasının sosyal medyadaki paylaşımlarına bakıyorum, demokrasi, özgürlük, kadın hakları üzerine mangalda kül bırakmayan paylaşım ve yorumları var.
 
Herkese sahtekar olduğunu söylemek istiyorum.
 
Herkese birer işkenceci olduğunu söylemek istiyorum.
 
Yukarıdaki tanıdığım kadın arkadaşların hepsi pasif direnişçiler. Evlerinde direniyorlar ama direndikçe hem güçleniyorlar, hem de yaşamları parmakları arasından kayıp gidiyor. Kime karşı pasif direniş sergiliyorlar? Gandhi gibi devrimin, bağımsızlığın en zor olan yöntemini seçmiş kadınlar.
 
Bu kadınların kocaları ile de konuşun hepsi bir numaralı demokrat, hepsi bir numaralı yurtsever!, hepsi kadın hakları konusunda mastır yapmış gibi teorik söylemler geliştiren adamlar. Kadının konuşmayacağından o kadar emin ki, ya da kadın anlatsa bile yaptığı şiddeti haklı göstermede o kadar mücadeleci ki şaşıp kalırsınız.
 
Bunun son kitlesel örneğini 14 Mart günü Van Cumhuriyet caddesinde eşini silahla yaralayan adama karşı yapılmak istenen linç girişiminde gördük. O kadar erkek sokakta kadınlar taciz edilirken, anneleri dayak yerken, kız kardeşleri erken yaşta zorla evlendirilirken, kız kardeşlerinden önce yemek sofrasına oturup yemeğin en güzelini yerken, hatta kadınlar yanlarında orospu diye yaftalanırken, her iki cümleden biri kadınlar üzerinden küfür etmek iken, ‘ağam, paşam’ diye pohpohlanırken, günde 3 kadın katledilirken susan adamlar birden bire eşini öldürmek isteyen bir adamı linç etmeye kalkışıyorlar.
 
Hiçbir erkek masum değildir. Hiçbir erkek başka bir erkeği yargılayacak kadar masum değildir.
 
İç yüzünüzü iyi bilen biz kadınlar bunu yemeyiz. ‘İçeride’ nasıl başka ‘dışarıda’ nasıl başka olduğunuzu biz çok iyi biliriz.  

Etiketler:
nefret