18/07/2013 | Yazar: Selçuk Candansayar

Demem o ki güç gelecek yer için biraz jöle parası devede kulaktır.

Otoriter yöneticiler kitleleri adil olmalarıyla değil tersine güçlerini akıl ve ahlak dışı kullanma fütursuzluklarıyla tahakküm altına alırlar. Gücün kötüye kullanımından öte bir haldir bu. En hak etmemiş gibi olana, en büyük çıkarı lütfetmeleri stratejiktir. Kitlenin adalet anlayışına tecavüz ederek güç gösterisi yaparlar.
 
Yönetme gücünün kitleyi tebalaştırması ve onu ahlaksız olmaya teşvik etmesi otoriter/ totaliter yönetim anlayışının temel kuralıdır. Bu sistemin özü, ahlakın kendisine tabi olmayı reddedenin maruz kalacağı bir yükümlülük olarak inşa edilmesidir. Boyun eğmeyen sürekli ahlaka çağrılırken, biat edene kurallara uymama ayrıcalığı tanınır. Böylece kitle gücün boyunduruğu altında gemlenir.
 
Otoriter muktedirler ahlakı dillerinden düşürmezler. Biteviye toplumu ahlaka çağırır, kurallara uymanın, uysal olmanın faziletleri üzerine bitmez tükenmez nutuklar atarlar. Ama aynı zamanda ahlakı katlanılması zorunlu ve fakat doyum vermeyen bir yükümlülük olarak kurarlarken ahlaksız olabilmeyi bir ayrıcalık arzusunun hedefi haline getirirler.
 
Bu ikili süreç yönetim aparatının en küçük biriminden en tepedeki diktatöre kadar herkesin kendi çapında yeniden ürettiği bir ahlaksız olabilme ayrıcalığı olarak yürür.
 
Trafik polisi trafik kurallarına uymaz. Öğretmen okulda sigara içer. Hoca yemekhanede sıraya girmez. Güç sıradüzeninde çıkılan her kademe kurala uymama hakkının biraz daha genişlemesi anlamına gelir. Milletvekili olursan indirimli uçarsın ve ayrıca havalimanında VIP olabilirsin; bakan olursan da uçak saatinde uçmayıp seni bekleyebilir.
 
Örneğin bir yasa çıkarılır ve muayenehanesi olan doktorların kendi üniversite hastanelerinde ameliyat yapmaları yasaklanır. Ama yasayı hazırlayan Sağlık Bakanının eşi, yürütmenin başı olan Başbakan ve yargının en başı olan Anayasa Mahkemesi Başkanı için bu kural işletilmez.
Böylece güç, kural ve ahlaktan daha kuvvetli hale gelir.
 
Kitleye, güç denilen mevhuma sahipsen hiç bir kural ve ahlaki ilkenin seni bağlamayacağı mesajı verilir. Bu aynı zamanda gücün yoksa ahlaka sahip olmak zorundasındır demektir. Siz o ahlakı din diye de okuyabilirsiniz.
 
Yine de iş bununla kalsa güçlü olanın ayrıcalıklı olma hakkı için çok sayıda gerekçe üretilebilir. Muktedirin kitleyi gücünün büyüsüyle boyunduruğu altına alma becerisi bu ayrıcalıkların dayatılmasından doğmaz. Muktedirin kitle üzerindeki tahakkümü, bu ayrıcalıkları en umulmayan, en hak etmediği düşünülen, en pespaye olana da durup dururken verebilmesidir.
 
Muktedir, tam da cezalandırır şimdi bunu diye düşünülene; tamam bu kez anlayacak sahtekâr olduğunu ve çekecek ipini denilene; yok artık o kadar da değil dönek olduğu gün gibi ortada onu kapısından içeri sokmaz denilene en beklenmedik lütufta bulunur.
 
O denli akıldışı o kadar ahlakdışı bir lütuftur ki bu, kitlenin aklı muktedirin gücü karşısında allak bullak olur. Muktedir, alçağa verdiği paye ile tebasına gücünün hikmetinden sual olunamaz olduğunu yutturur. Bu hamle aynı zamanda alçaklığın muktedire tabi oldukça ödüllendirilebileceği mesajını taşır. Bir katkı daha yapar alçak muktedire. Teba, alçağa ağız dolusu haset küfürlerini salvo halinde eder. Bu öfke seli alçağı muktedirin paratöneri yapar. Muktedirin zulmüne duyulan öfke alçağa yönelir.
 
Demem o ki güç gelecek yer için biraz jöle parası devede kulaktır.

Etiketler:
nefret