15/04/2015 | Yazar: Cihan Dağ

‘Türkiye’nin en kısa fıkrası: Burası bir hukuk devletidir.’

Kimliklerin altını çizmekten itinayla kaçınmaya çalışsam da şu gerçeklikle karşı karşıya kalıyorum: Ben çizmesem de birileri kağıdı yırtarcasına altını çiziveriyor. Hatta hızını alamayıp bazen üstünü de çiziyor.
 
“Türkiye’nin en kısa fıkrası: Burası bir hukuk devletidir.”
 
Ne güzel özetlemiş Özgür Ustaoğlu.
 
Peki, kim bu Özgür Ustaoğlu? 2 Nisan günü Vergi dairesi otoparkında ters kelepçe ile yüzükoyun yatırılarak polis şiddetine maruz kalan, 21 yaşında, İstanbul Üniversitesi’nde Bilim Tarihi okuyan,  Direnişçi Üniversiteliler üyesi... Aynı zamanda bir trans erkek.
 
Hakkını arayan bir öğrenci olarak polisin hakaret ve tacizlerin hedefi oluyor, pembe kimlikli bir trans erkek olduğu anlaşılınca uğradığı şiddet katlanıyor.
 
Özgür’ün ters kelepçe yüzü koyun yerde yatarken uğradığı şiddet bahsettiği bu fıkranın maalesef gülen tarafının biz olmadığımızı bir kez daha yüzümüze vuruyor. Zira gülen taraf o hakaret bellediği sözlerle (sikmek, top, ibne...) Özgür’e hakaret ederek gülmeye devam ediyor. Fıkra uzadıkça uzuyor.
 
Özgür Ustaoğlu
 
Eskiden insan bilmediği şeyden korkar, nefret eder derdim. Şimdi düşünüyorum da ne olduğunu gayet iyi biliyorlar. Nefretleri tahammülsüzlüklerinden, aynı olmayışımızdan,  aynı olmadığımızı gayet iyi bildiklerinden. Ama bu tahammülsüzlük sadece bir meyve. Bunu besleyen bir kök var. Herkese korku salan bir kök... Bizi açmaktan, yeşermekten korkar hale getiren bir kök.
 
Lakin son zamanlarda bu korku pek işlemiyor. Özellikle Gezi ve Kobanê gibi süreçler insanları daha politik, sokakla daha barışık bir hale getirdi. Bu sefer korku egemenlerin eteklerini tutuşturmuş olacak ki iç güvenlik yasasını allem ettiler kallem ettiler ve ülkenin başına getirdiler-ülkenin başında yeterince dert yokmuş gibi-. Özgür’ün olay anında anlattıkları (kafasını kaldırana ateş ederiz vb. ifadeler...) zaten bu yasanın verdiği özgüvenin ve ileride yaşayacağımız günlerin açık bir resmidir. Ha “Zaten olmuyor muydu bunlar?” tartışmasına da biz göz kırparak yüce Jesus bizi beterinden de korusun diyorum.
 
Şu anlık bizim ‘bildiğimiz’ son nefret suçu Özgür’e karşı işlenmiş durumda. Siviller ‘ahlak’larından aldığı yetki ile üniformalılar ise devletten aldıkları yetki ile uyguladıkları şiddette LGBTİ’lere pastadan mutlaka pay ayırıyor. Mevcut siyasi iklimde bu pasta İç Güvenlik Yasası ve olası seçim sonuçları ile de büyüyecek gibi gözüküyor. Pasta büyürse pay artar, bu gayet açık.
 
Kimliklerin altını çizmekten itinayla kaçınmaya çalışsam da şu gerçeklikle karşı karşıya kalıyorum: Ben çizmesem de birileri kağıdı yırtarcasına altını çiziveriyor. Hatta hızını alamayıp bazen üstünü de çiziyor. Özgür’ün trans bir erkek olduğu ortaya çıkmasaydı sadece bir direniş sergilediği için darp edilecekti. Lakin Özgür’ün kimliği maruz kaldığı şiddeti ikiye katladı. Türk, Sünni, ‘erkek’ dışında kalan her kimlik bir ceza puanı adeta bu memlekette.
 
Gelgelelim bu kısa fıkranın sonuna. Özgür tüm bu yaşadıklarının hesabını mahkemede sormaya çalışsa da muhtemel en fazla bu fıkrayı uzatacaktır. Umutsuzluk değil gerçeklik bu. Gün gelir herkesin güldüğü bir fıkra buluruz umarım. O günlerde buluşmak umuduyla... 

Etiketler:
İstihdam