10/11/2016 | Yazar:
Delirtmeye çalışmak da sistematik bir tür iktidar stratejisidir.
Delirtmeye çalışmak da sistematik bir tür iktidar stratejisidir. Delirme veya delirmeye yaklaşma, iktidarın dayattığı mantıksal akıl yürütme biçimlerinin dışında düşünenlerin payına düşer. Nedensellik ilişkilerini tersyüz etmek ve tarihsel, ekonomik, politik arka planları görünmez kılmak için başvurulan resmî veya genel geçer gerekçelendirme yöntemlerinin, meşruiyet zeminlerinin, hakikat iddialarının, kısıtlı terminolojilerin mükerrerliği, tutarsızlığı ve yüzeyselliğinin, kişide aklıyla alay edildiği duygusunun süreklilik kazanmasına sebep olmasıyla mümkün olur bu sistematik delirtme girişimi. Ya da Ece Ayhan’ın diliyle: “Bu uslu coğrafyada bir yanlışlık, üç kez yinelenirse, bilimsel oluyor sanılıyor nedense.”
İktidarın delirten, ceberrut, paralize eden, tıkayan, kapatan, susturan veçhesinin, üretken, tahrik eden, teşvik eden veçhesinin önüne geçmesi ile nobran bir bütünsel yıkıma doğru ilerlemesi eşgüdümlü. Kudretini, gündelik hayatın bir şekilde devam ediyor olmasından alır. Hayat gerçekten de devam ediyordur. Kötü koşullar birden bire boca edilmez kişinin, kişilerin üzerine. “Adım adım” der buna Imre Kertész, Kadersizlik romanında, götürüldüğü, tutulduğu ve hayatta kalmayı başardığı toplama kampı deneyimini başkarakterin ağzından anlatırken. Kampta bulunmamış insanlar cehenneme benzetirler orayı. O ise öyle yaşamamıştır. Çünkü herkes gibi, o da “adım adım” uyum sağlamıştır koşullara. Çünkü orada dahi mutluluk vardır; hayatta olmaktan, hâlâ yaşıyor olmaktan kaynaklanan bir tür şükran duygusu olarak, mutluluk. Ve bu anlamıyla, mutluluk, tehlikelidir. Geçmişe yönelik bir bakışla, her şeyin bir ânda olduğu, Nazilerin bir ânda geldiği, toplama kamplarının bir ânda doğduğu, tüm önemli siyasal gelişmelerin bir ânda yaşandığı düşünülmekte veya hatırlanmaktadır. Oysaki, her şey yavaş yavaş gerçekleşmiş; herkes adım adım uyum sağlamıştır koşullara, hayatta kalmak için. Ve bu yüzden, herkes suçludur; herkes sorumludur. “Ne yapılabilirdi ki?” sorusunun yanıtı, pekâlâ, “Herhangi bir şey...” de olabilir. Çünkü adımlardır önemli olan.
Toplumun tabanında büyük, geniş bir çatlak var uzun zamandır; “hayat devam ettiği” için su yüzüne çıkmayan. Yerine getirilmesi gereken gündelik zorunluluklar, yılgınlıklar, umutsuzluklar, delirmeye yaklaşmalar, ama bir o kadar da güzel ânlar, mutluluklar, eski veya yeni alışkanlıklar olduğu için görünür olmayan bir çatlak. Onu görünür kılmak, hayatın olağan seyrinde devam etmemesiyle mümkün ancak. Gülmek, her zaman o kadar da “devrimci” bir eylem olmayabilir. Neye gülündüğüne, neden mutlu olunduğuna bağlı olarak, değişir. Çünkü mutluluk tehlikeli de olabilir. Çünkü adım adım uyum sağlarken kötü koşullara, orada hep mutluluk da vardır. Ve herhangi bir şey yapmak, hiçbir şey yapmamaktan daha iyidir.
Etiketler: