19/01/2015 | Yazar: Emre Korlu

Laz damarının arkasına sığınan insanların neredeyse her dediğine evet diyen nananın hiç değilse evladı olduğum için kucağını başıma yastık eylemesini dilemiştim.

"İnsanlar mucizelere ihtiyaç duyar; bazıları için Sultan Selim dağından atlayarak hayatta kalmak şaşırtıcı değildir ancak Asiye, benim için memelerine dokunmak ve onların varlığına tanık olmak olağanüstü bir şeydi."
 
Bu benim en mutlu günümdü ancak ne ümit edeceğim ne de korkacağım bir şey kalmamıştı. Daha şimdiden Asiye’yi özlesem de onsuzluğa ve memelerinin yoksunluğuna alışıyordum. Sanırım o anlar, mucizenin sıradanlaştığı zamanlar oluyordu.
 
Lazcayı inadına peltek konuşan çocuklara bile gülümseyemediğimi fark ettiğimde Hopa’dan İstanbul’a varmak üzereydim. Ne de güzel sinmişti nananın kokusu üzerime...
 
Aslında yaşamak istemiştim. Her şeyi zamana bırakarak, esas meselemi çözmeye odaklanmıştım. Upuzun saçlarını nasıl taradığını öğrenmeye niyetlenmiştim. Neşe ve sevinç gibi duyguları yüzünün kıvrımlarında unutarak bir gönüldaşa güvenmiştim.
 
Bilemiyorsun Zeynep, ne kadar aptalca davrandığını çözemiyorsun. Oysa zayıf olanı daha rahat avlarlar. Seni yakaladılar; etrafını çitle çevirdiler ve nananın eline silahı tutuşturdular.
Yine de ölmedin.
 
Akrabalardan sürekli birileri doğum yapıyordu. Bebekleri için dişe dokunur hayat diliyordum. Çünkü onların adına harikulade bir düş kurabilmem mümkün değildi. Transseksüel doğmayacaklarından emin olamazdım.

Yastığı karnıma koyup hamileymişim inadına yattığım günleri anımsayıp gülümsüyordum. Bu şehirde yaşadıklarım, içerisinde var olmaya çalıştığım Hopa’nın yeşil havasını solumaktan daha zordu. Dinlediğim hiçbir şarkıdan nananın sesinin verdiği hazzı alamıyordum.
 
Peki, Zeynep öyle olsun. Yarım yamalak bir yaşantı bırak ardında ve silahından çıkmayan kurşuna ağlasın, nana.

O an güzeldi diyorsun. Ne de kolay söylüyorsun; bütün insanların acılarına üzüleceğini sanıyorsun. Oysa hep deli divane değildir, Karadeniz. Sözcükleri sevgiden ibaret olanlar çoktan göçtüler ancak seni herhangi bir bölgenin denizine karıştıranlar asla iflah olmayacaklar. 
 
Zeynep, şimdi iki aşığın birleştiği o boşlukta mısın?
 
Sesimi eğitebilmek için o kadar uğraşırken sonsuza kadar susmayı yeğleyebilir miydim? Elbette ki hayır, lakin zorladılar.
 
Yalnızca, dilediğim vakit içine sığınıp, dinlenebileceğim bir evim olsun istemiştim. Laz damarının arkasına sığınan insanların neredeyse her dediğine evet diyen nananın hiç değilse evladı olduğum için kucağını başıma yastık eylemesini dilemiştim.
 
Ne de olsa memeleri ceviz tanesi kadar büyük olan küçük bir kız çocuğu için sokaklar, en az Hopa’nın yağmurları kadar sıradandı ve vasat bir mecraydı.
 
İstanbul’a doğru uzun uzun baktım. Yükseklik korkusuna rağmen bunu nasıl yapabildiğimi düşündüm. Hayatı hiç bırakmayacağımı aklımdan geçirirken her şeyimin kırıldığını farz ettim.
Ölmüştüm nana!
 
Nana o an başka bir yerde olmak istedi. Bunu hiç öğrenemeyeceksin ama gözyaşlarını gördüm. İşe yarar biri olmadığını içinden geçirip iç çekip durdu. Bir kez daha hayatın hiç adil olmadığını duyumsadı. Seni kelimelerin ve seslerin yok olduğu noktada kaybetmiş olmanın burukluğunu yaşadı. Daha düne kadar tek kurşunla öldürmeyi planladığı yavrusu artık yoktu ve o Karadeniz’in kıyısında, sana ağlıyordu.
 
Kaybolmayı seçmemiştim. Susuz kalınca yaşamak zorlaşıyordu ve kimse karşılıksız bir lokma ekmek vermiyordu. Dışarısı sıkıntı vericiydi; onların istediği gibi değilsen yaşamını idame ettirmen anlamsızlaşıyordu. Bazen milyonlarca kez ölmek geçiyor içinden.
 
Beni yüzünün şafağına göm nana, göm ki hiç unutma!
 
Zeynep’e semtleri yasaklayan kurtlar sofrası tacirleri, bir gün yarına çıkamayacak oluşunu kutluyorlardı. Öyle de oldu. Çünkü insan aç kaldı mı hayatın ne sularda olduğunu merak etmiyordu. O da bunun tam tersini anlatmak maksadıyla direnmedi. Belki de kuşların aksine gökyüzünü merak etmişti. Kim bilir!
 
Kendimi oradan boşluğa bırakmadan önce karnım açtı nana ve o saniye Laz böreğinin burnumda bıraktığı kokuyu özlemekteydim. Kabak tatlısının üzerine dökülen ceviz tanelerini hiç bu kadar yakından görmemiştim. 

Etiketler:
İstihdam