14/08/2019 | Yazar: Tunca Özlen

“Doğal biyolojik cinsiyet / kurgusal toplumsal cinsiyet” ayrımını reddederken bedenleri inkâr etmiyoruz. Dünya nüfusunu iki cinsiyete bölen penisler, vajinalar, DNA’lar değil; normlar, tahakküm ilişkileri, patriyarka, heteroseksizmdir diyoruz.

İleri Haber yazarı Ebru Pektaş, trans dışlayıcı radikal feminizm tartışmalarına değinen bir yazı hazırlamış. Dakika bir, gol bir: “Bir tarafta radikal feministler diğer tarafta transfeminizm/kuirciler...”

Bir tarafta “radikal feministler” değil, "trans dışlayıcı radikal feministler" var, bu bir. “Kuirciler" sözcüğünde ise bir küçümseme, alaya alma havası seziliyor. Sanki bizler bir kanka grubuyuz, bir takımın taraftarlarıyız, bizi birbirmize bağlayan politik vurgular değil de ortak hobilere sahip olmamız.

“Napıyorsunuz la kuirciler?”

Böylece “ucube”den türetilen, sahiplenerek anlamını politize ettiğimiz kuir sözcüğü yeniden ucubeleştirme için kullanılıyor. İyi de bu bize söker mi? Oğlancı, ablacı, sevici denilenlere “kuirci” diyerek ne elde edebilirsiniz ki?

Pektaş, tartışmalarda kullandığımız “terf, swerf, heteronormatif, cis-seksist, performatif, normatif vs.” gibi kavramların anlaşılması güç olduğunu iddia etmiş. (Bu Öznur Karakaş’ın da temel argümanlarından biriydi: Kuir teoriymiş, trans dışlayıcı feminizmmiş, bu tartışmalar ithal!)

Pektaş yazısının ilerleyen yerlerinde, “Biyolojik cinsiyet ten rengi, kıvırcık saç ya da göz rengi gibi maddesel, biyolojik bir gerçekliktir” diyor. İkili cinsiyet rejimini doğal, ezeli, ebedi, tarih-üstü göstermekten sıkılmadınız mı kuzum?

Cinsiyet ikili değildir; bu bir kurgudur, tarihsel koşulların ürünür ve ömrü bu tarihsel koşullarla sınırlıdır. Pektaş, “sadece toplumsal cinsiyet değil biyolojik cinsiyet de toplumsal inşadır” diyerek kuir teorinin “biyolojik / maddi gerçekliği” el çabukluğu ile yok ettiğini söylüyor.

İnsan merak ediyor, bu söylemin muhafazakâr kadın örgütlerinin söylemiyle olan benzerliğini fark etmemiş olabilir mi? Üstelik benzerlik endişe verici düzeydeyken. Ne diyor muhafazakâr kadın örgütleri: “Kadını erkeği ortadan kaldırıyorlar, bunlar Batı'dan ithal ediliyor, insan doğasına / biyolojisine aykırı şeyleri normal gibi gösteriyorlar!”

Benzer argümanları solcular daha usturuplu ifade edince farklı kapıya mı çıkıyor?

Biz kuirciler, “doğal biyolojik cinsiyet / kurgusal toplumsal cinsiyet” ayrımını reddederken bedenleri inkâr etmiyoruz. Dünya nüfusunu iki cinsiyete bölen penisler, vajinalar, DNA’lar değil; normlar, tahakküm ilişkileri, patriyarka, heteroseksizmdir diyoruz.

“Biyolojik” cinsiyet (sex) günümüzde toplumsal cinsiyetin (gender) onu temellük etmesi sayesinde bir kimlik haline gelebiliyor, maddi bir güç kazanıyor. Bu yüzden sex ile gender bir bütündür artık, ikisi ayrı ayrı değerlendirilemez. Biri “doğal” diğeri toplumsal değildir, ikisi de toplumsaldır diyoruz.

Sex ile gender arasında diyalektik bir ilişki var ancak son tahlilde belirleyen, üretim ilişkilerinin bir çıktısı olan toplumsal cinsiyettir. Dolayısıyla cinsiyet, toplumsal cinsiyettir. Kuirciler olarak hedeflediğimiz cinsiyetsizlik, toplumsal cinsiyetsizliktir.

Tekrar pahasına: “Cinsiyetsiz toplumda, cinsiyetli toplumda ihtiyaç duyduğumuz kategorilere veda edeceğiz. İnsanların kendilerini erkek veya kadın olarak tanımlama ihtiyacı hissetmediği bir toplumda hiç kimse cis, trans, eşcinsel, biseksüel, heteroseksüel gibi kategorilere sığmayacak. Aynı anlama gelmek üzere, herkes kuir olacak.”

Beden de tıpkı cinsiyet gibi, toplumsal olarak inşa edilen bir alandır. İntersekslik ve translık gibi “ucubelere” yer vermeyen, heteroseksüel, sağlıklı, bütünlüğü olan kadın ve erkek bedenler, toplumsal inşanın ürünüdür. Bu bağlamda cinsiyetsizlik bedensizlik değil, sonsuz bir cinsel çeşitliliğin sahası olan bedenin tahakküm ilişkilerinden özgürleşmesidir.

Dolayısıyla, “İkili cinsiyet maddi bir gerçekliktir” düsturu interseksleri, penisi olan trans kadınları, vajinası olan trans erkekleri, non-binary olanları dışlar. Bu söylem ayrımcıdır, transfobiktir, nefret söylemidir.

Ülkemizde ve dünyanın farklı yerlerinde trans dışlayıcı radikal feminizmin (nesi radikalse artık) benzer argümanlara sığındığını görmek şaşırtıcı değil.

Pektaş yazının finalinde, "rejimin cadı ilan ettiği feministlere diş geçirmeyi en büyük marifet bilen yapı-bozum ustaları" diyerek, transfeminizme karşı TERF'lerin yanında yer aldığını açıkça beyan ediyor. Bu tartışmalardan evvel, feminist hareketin 8 Mart gibi gündemlerde tek vücut olarak hareket etmesi gerektiğine inanıyordum.

Şimdi görüyorum ki, “ikili cinsiyet doğaldır”, “TERF’leri size yedirmeyiz” diyenlerle belki de ayrı yürümek gerek. Bu sağlıklı bir ayrışma olabilir.

Elbette buna karar verecek olan kadınların öz örgütleridir. Sadece aklımdan 2020 Feminist Gece Yürüyüşü'nde basın açıklamasını bir trans kadın okusa ne kadar anlamlı olur diye geçiriyorum.

Çünkü bedenlerimiz bizimdir. Çünkü cinsiyet ikili değildir. Çünkü trans kadınlar kadındır.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.

İlgili haber ve yazılar:

“Transların zorunlu deneyimleri translara ayrıcalık ya da avantaj sağlamaz”

“Trans dışlayıcı feminizm ve heteropatriyarka öldürür, transfeminizm yaşatır!”

“Toplumsal cinsiyet gibi biyolojik cinsiyet de toplumsal bir kurgudur”

“Bizi ve çocuklarımızı dinlemenin vakti geldi”

Toplumun dışına itilenlerin bilgisi nasıl üretilir?

Çatışan Feminizmler mi?

Kaos GL: Trans kadınların “kadın olmadığı” yönündeki açıklamalar; kadın düşmanlığı ve transfobidir!

Feminizm herkes içindir!

 


Etiketler:
nefret