07/12/2015 | Yazar: Janset Kalan

Suçlamak gerçekten feci şekilde rahatlatıyor beni. Bilmem belki de seni de rahatlatıyordur a lubunya.

Bu aralar feci bunalıyorum. Aslında bunaltıldığıma inandırıyorum kendimi. Böylece öfke patlamaları, serzenişler yaşayabiliyorum kendi kendime. Suçlular var gözümde hep. Öyle kolay oluyor ki suçluları belirlemek. Kiminin gözünün üzerinde kaşı oluyor, kiminin burun delikleri, kiminin ise ilginç bir şekilde ağzı oluyor. Çok sinirleniyorum. Bence böyle olmamalılar. Oluyorlarsa da gizlenmeliler ve gözüme görünmemeliler.

Suçlamak gerçekten feci şekilde rahatlatıyor beni. Bilmem belki de seni de rahatlatıyordur a lubunya. Ne dersin?

Herkes çok büyük şeyler yaptığını, çok önem arz ettiğini, abide-i hürriyet misali elinde meşalesi ve kitabıyla dolaştığını hayal ediyor, bence. Öyle ki ben de bazen, belki de çoğu zaman, kendimi kaptırıveriyorum bu çok genelmiş olduğu izlenimi veren auraya. Bazen o kadar yükseliyorum ki şu kel kafamla kendimi Botticelli’nin Venüs’ü zannediyorum. Böyle oluk oluk, sırma sırma, kızıl, lepiska saçlarım putkamı hafifçe örterken, dipdiri ve süt beyazı memelerimi sergiliyorum. Yüzümdeki masumiyet bakire bu cıvır derken, hafifçe kırdığım belimin kavisi ve minçomun yanakları isterik bir aşüfte olduğumu ele veriyor. Tengrim ne kadar güzelim, sanki şu karşıdaki minicik dağları ben yarattım. Şu ova var ya şırıl şırıl çağlayan derelerin akarken her bir kenarında asma bahçeleri süzülen, işte o ovanın tapusunu kocam olmak isteyen şu herif üzerime yapacak. Söz verdi. Çok aşık bana tüm erkekler. Kadınlar ise feci kıskanıyorlar. Çekemezler zaten benim gibisini.

Evde bir cihaz var, yolda, işte, hatta seks yaparken dahi önümde, yanımda, elimde duruyor. Çok işlevsel. Bazen öyle ki tek dokunuşumla savaşlar çıkarıp, tek dokunuşumla yine grup seks partileri yaratabiliyorum. Adeta bir Tengri’yim ben. En çok ben anlatıp, en çok ben devrik cümle kurup, en çok da ben poz vermeliyim ki diğer Tengri’lerden daha üstün, daha seçilmiş ve daha çok tapılabilen olduğumu anlasınlar. Hadsiz köpekler! Siz ne yaptınız ki bugüne kadar? Bizim gibi çekmediniz, çok rahatsınız. Bizler sayesinde varsınız. Öpün, yalayın topuklarımı. Pamuk şekeri gibi yumuşacık ve pespembe parmak uçlarımı ise sizin gibi kıymetsizlere öptüremem. Şimdi huzurumdan çekilebilirsiniz.

Narsizmi bir kişilik bozukluğu diye tarif edenlere gıpta ile bakıyorum. Özgüvenleri benimkinden bile yüksek. Halbuki Tengri değil miydim ben?

Birisine ne olduğunu söyleyebilmek ciddi bir cesaret işi olabilir. Her şeyden önce karşındakini ve kendini bir yerlere konumlandırırsın. Konum sahibi olmak afili iştir. Benim hep bir konumum var mıdır? Konduğum yerler mi onlar acaba? Konmayı planladıklarımı da dahil etsem mi ki? İntegralini de hesaplayıp, bir de üzerine sedefli yaldız ojemi sürersem bence bu iş tamam.

Sen bir narsistsin. Tedaviye ihtiyacın var. Peki benim mi?

Nasıl arazım olabilir ki benim? Ben tarifleyen ve teşhis eden değil miyim? O halde Tengriler üstü bir tavır sergilemem meşrudur. Reçete yazmayı sevmiyorum, hatırlamayı ve not etmeyi de... Düzgün cümlelerdense iki bilemedin üç kelimeden oluşan özlü sözlerimin yeterli olacağına inanıyorum. İstersen incele, tarihime bir bak. Benim hayatım roman olur: Ben, Sen kimsin ve Yapmayın Çocuklar başlıklı üç volümden oluşan bir ansiklopedi hatta.

Beyefendi bakar mısınız?

Aynamın tozunu silmenizi isteyeceğim sizden. Tırnaklarım zedelensin istemiyorum. Zira çok kıymetli, bez tutamaz. Ama bezi nemlendirip getirirseniz, aynamı da tutarsanız belki. Beyefendiciğim, tatlım lütfen eteğini diz üstünde giyip karşıma oturma, ama. Seni nasıl tarifliyorsam o kılıkta düzgün otur. Bak iş yapıyoruz burada.

Gel zaman, git zaman sanırsam kanıksanabilecek, öğrenilebilecek bir karakter geçmişi, hatta biyografi de oluşturabilirim. Çok başarılıyım bu konuda. Adapte olmak hemen entegrasyon sürecini bitirmek arzusundayım.

Bekleme ay, sen de hemen al eline cihazını, Venüs misali pozunu ver ve elbette ki Tengri olmaya başla.


Etiketler:
nefret