31/03/2011 | Yazar: Seher Şeylan
Liberalizmin en popüler söylemi ‘küreselleşme&

Irkçılık, milliyetçilik gibi saiklerle işlenen suçlar, nefret suçu kapsamına giriyor. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’na (AGİT) göre, bir şahsa veya mülküne karşı işlenen herhangi bir suçun kaynağı o kimsenin ırkı, rengi, etnik kökeni ya da uyruğu, dini, cinsiyeti veya cinsel yönelimi, yaşı, fiziksel veya zihinsel engelleri yahut buna benzer bir aidiyeti ise bu bir nefret suçudur.
216 yetmez
1986’da Amerika’da beyaz bir grup öğrenci tarafından siyah bir gence yönelik gerçekleşen ırkçı saldırının haberlere taşınmasıyla nefret suçu kavramı medyaya yansıdı. Önceleri sadece ırk ve dini inanca yönelik saldırılar nefret suçu kapsamına alınırken, 90’lı yıllardan itibaren cinsel yönelim, ulusal köken, engellilik durumu ve toplumsal cinsiyet rolleri de tanım içerisine girdi ve öncelikle Amerika olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinde yasa kapsamına alındı.
Mağdur etnisite, dini inanç, cinsel yönelim gibi bir grubun kimliğini yansıtan vazgeçilmez ve temel ayırt edici özellikleri (protected categories) sebebiyle suça maruz kalıyor. Bu noktada nefret suçunu ayrımcılıktan ayıran en önemli öğe, ortada fiziksel olarak işlenmiş bir suçun olup olmamasıdır. Ayrımcılık nefret suçuna zemin hazırlayabilir ancak mağdura fiilen bir zarar vermek söz konusu değildir. Ayrımcılığın cezai yaptırımı yoktur, ancak nefret suçu mağdurun temsil ettiği gruba karşı duyulan öfkenin suça dönüşmüş şeklidir ve cezai yaptırım gerektirir. Nefret suçları kişisel değildir, bu noktada sadece mağdur değil temsil ettiği grup da zarar görür. Saldırıyla verilen “biz sizi istemiyoruz, kabul etmiyoruz” mesajı, mağdurun toplum tarafından dayatılan ikincil konumunu yeniden vurgular. Eşitlik ideolojisinin zedelendiği bu tip durumlar, toplum içindeki iktidar yapılarının yansımalarıdır.
Toplumsal bütünlüğü sarsan nefret suçları, yasa kapsamına alınmalı. Aksi takdirde gerekli şekilde yapılamayan kovuşturmalar ve cezalandırılmayan nefret suçları, teşvik unsuru oluşturacak ve şiddeti artıracaktır. Nefret suçlarına ve nefret söylemine karşı etkin biçimde kullanılabilecek maddelerden biri TCK’nın 216. maddesidir: “Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Kanun şart
216. maddede nefret değil kin ifadesi vardır. Bu çerçevede nefret suçu ceza kapsamına girmeyip cezalandırılmayabilir. Zira bir eylemin suç olması için kanunda açıkça tanımlanması gerekir. Nefret suçunun yer aldığı bir kanun şarttır, ceza kapsamına alınmalıdır ki onaylanmadığı görülsün. Nefret suçlarına ilişkin yaptırım uygulandığı takdirde sembolik mesajların yanında farkındalık artar, kamu kurumlarının meseleye daha ciddi odaklanmalarını sağlar, mağdurlara karşılaştıkları durumu ilgili mercilere iletme konusunda olanak sağlanır. Sağlıklı veriler ve güven artar. En önemlisi olası nefret suçları engellenir. Hrant Dink öldükten sonra “Hepimiz Ermeniyiz” diye yürüyen yığınların sesi suç işlenmeden önce duyulsaydı, son dönemin en çarpıcı nefret cinayetinin kurbanı Hrant Dink ölmeyebilirdi. Bu bağlamda önemsenmesi gereken nokta toplumsal farkındalıktır. Bu konuda toplum üzerinde geniş etkiye sahip medyaya görev düşüyor. Başat ideolojinin dil aracılığıyla bazen örtük bazen açık biçimde yansıtıldığı medya doğrudan doğruya nefret suçu işlemeyebilir ancak teşvik eden söylemi yaratır. Kimi zaman nefret suçuna zemin hazırlarken kimi zaman gözardı edilmesinde etkindir. Toplumsal algının oluşmasında kilit rol oynayan medya, nefret söyleminin oluşmasında ve yaygınlaşmasında ana etkenlerden biridir.
Toplum nefret suçunu görmemezlikten geldikçe, nefretin suçu toplumun suçu olmaya devam edecektir. Nefret suçlarının yasa kapsamına alınmasında toplumsal farkındalık ve işbirliği şarttır. Daha duyarlı bir medya, konuya ilgi gösteren akademisyenler ve STK’lar bir araya gelmeli ve nefret suçunun yasa kapsamına alınması için iktidara gereken baskı yapılmalı.
SEHER ŞEYLAN:Arş. Gör., Arel Üni.
Etiketler: insan hakları, nefret suçları