10/08/2013 | Yazar: Kürşad Kahramanoğlu

LGBT gençler mücadelenin tam göbeğinde bilinçlenirken, ülkenin dört bir yanındaki yüzbinlerce Gezi aktivisti de, LGBT’nin bu toplumun en çileli parçası olduğunu gördü.

31 Mayıs’ta Gezi’yi gördükten ve bu hayırlı Cuma’yı takip eden üç günü Taksim’de geçirdikten sonra memleketimizde bir daha hiçbir şeyin aynı olmayacağını yazmıştım. O gün bugündür de bütün politik enerjimi, “Gezi Ruhu”nun sulandırılmaması ve bu muhteşem başkaldırının başını çeken gençliği ezdirmemek üzerine harcadım. Geldiğimiz bu noktada AKP hükümeti canla başla Gezi Başkaldırısı’nın kazanımlarını yok edip, “Gezi Ruhunu” bastırmaya çalışıyor. Polis methiyeleri ile öldürülen beş gencimizin failleri ile hesaplaşma yavaş ilerlediği gibi polis şiddetinin gayet iyi kanıtlanmış örnekleri bile henüz cezalandırılmadı. Faşist yönetimlerin metodları ile tutuklamalar, sindirmeler, sosyal medyayı kontrol altına alma çabaları, sanatçıları ve kendilerinden olmayan işadamlarını hedef göstermeler devam ediyor. Umarım bir gün AKP tabanının hakikaten mütedeyyin kısmı, “Bu yaklaşımın, Mısır’da darbe yapan ordunun yaklaşımından ne farkı var?” diye soracak.
 
Ben böyle demokrasi hayalleri ile kendimi avuturken, yabancılar artık bu AKP pembe yalanlarını yutmuyor. Batı’nın sanatçıları, politikacıları ve kamuoyu insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti konularında RTE’nin başını çektiği AKP’’nin sadece yorgun ve miadını doldurmuş bir iktidar değil, aynı zamanda baskıcı ve iktidarı kötüyü kullanan bir güç olduğu fikrinde. Hükümeti son derece hiddetlendiren Times gazetesindeki birçok sanatçı ve entelektüelin verdiği geçen haftaki ilan, bir suç duyurusu niteliğindeydi.
 
Gezi’de beni şahsen en mutlu eden ve gururlandıran şey ise, LGBT’nin başkaldırının ta en başından beri sahne almış olması. Daha ilk günden beri Park’daki ağaçlara asılmış gökkuşağı bayraklarından, barikatlardaki LGBT aktivistlerine kadar bu gençler, Türkiye’deki LGBT mücadelesini memleketimizde bu güne kadar görmeye alışmadığımız bir düzeye çıkardı. Bütün süreç tam bir eğitim pratiği oldu. Binlerce LGBT genci mücadelenin tam göbeğinde bilinçlenirken, ülkenin dört bir yanındaki kendilerini LGBT olarak tanımlamayan yüzbinlerce Gezi aktivisti de, LGBT’nin bu toplumun en çileli parçası olduğunu gördü. Türkiye’nin değişik LGBT örgütü ve bu örgütlerle organik bağı olmayan birçok LGBT aktivisti “LGBT Blok”u çatısı altında mükemmel bir iş çıkardılar. Bunun ilk meyvesi de bu seneki gurur yürüyüşünün başarısı oldu. Yıllardır birçok akitivistin uğraşıp çalışmasına rağmen bir türlü üç beş bini geçemeyen katılım, elli binin üzerindeydi.
Bütün diğer marjinalleştirilmiş insan hakları gibi cinsiyet ve cinselliğe dayalı insan hakları da ancak ve ancak demokrasinin olduğu toplumlarda yeşerebilir. Ayrımcılıktan kurtulabilmenin birinci adımı, o ayrımcılığın görünür olması. Çok yazdım ve söyledim ama tekrar etmekte fayda var: “AYRIMCILIĞIN HİYERARŞİSİ OLMAZ”. Her kim ki “Eşcinseller de eşitlik istiyor, verecek miyiz? Tabii ki vermeyeceğiz... bu bir dahaki yüzyılın hakkıdır” diyor, hamilelerin sokağa çıkmasının terbiyesizlik olduğunu söylüyor, eşcinsellik hastalıktır diyor, “bacak aranızın fotoğrafını çekip gazeteye bastırsam” diyor, “dekolte giyen kadınlar tecavüzü göze almalı, erkekleri tahrik ettikten sonra şikayet edilmesi makul değil” buyuruyor, “kadın erkek eşit değildir, yaradılışa ters, kürtaj katliam, sezaryen cinayet, banklarda kızlı-erkekli oturmayı saygıyla karşılamam” diyor; bu lafları 2013’te bu kadar fütursuzca kullanan insanların demokrasi ve insan hakları ile yakından uzaktan bir ilişkisi olamaz. Bunlar olsa olsa bir ülkede yobazlığı meşrulaştırır. Çok şükür Gezi süreci gösterdi ki; “barış sürecinin trans mücadelesinden ayrı düşünülemeyeceğini” söyleyen kanaat önderlerimiz de var.
 
Sizler bu satırları okurken ben Belçika’nın Antwerp şehrinde 3.”worldOUTgames” öncesi insan hakları konferansında olacağım. 400’ün üzerinde dünyanın 70 ülkesinden gelen aktivist ve LGBT liderlerinin katıldığı bu konferansın konusu: “Korumalı Limanlardan Eşitliğe”. Benim konuşma konum ise; “Değişmekte olan ülkelerde ilericilerin rolleri”. Evet Gezi’den sonra hiçbir şey aynı olmayacak ve güzel şeyler bizim tarafta da oluyor.
 
Burdayım aşkım!

Etiketler:
İstihdam