30/11/2012 | Yazar: Erdal Partog

Siyasetin reel anlamda kederli bir çehreyi ve kederli bir dili kendine ilke edindiğini görüyoruz.

Siyasetin reel anlamda kederli bir çehreyi ve kederli bir dili kendine ilke edindiğini görüyoruz. Öyle ki siyaset insanların acıları ve hüzünleri üzerinden kendine pay çıkarır oldu. Bu tarz siyaset artık siyasetin gerçek anlamını bize unutturup onun gerçek anlamının sanki keder ve hüzün siyaseti olduğuna bizleri inandırdı.
 
Buna vatandaşı inandıranlar kederi ve hüznü politik bir araç olarak kendi iktidarları uğruna kullanan siyasetçiler ve siyasi partiler oldu. Vatandaşın kederini ve hüznünü siyasi anlayışları ve çıkarları doğrultusunda acımasızca kullandılar. Gerçekte siyasetin etik ilkesi olan iyi olanı aramak iyi olan üzerine siyaset yapmak ise çoktan unutuldu.
 
Türkiye’nin kısa modern siyaseti de benzer bir siyasi çizgiyi izlemiştir. Adı ister sağ olsun ister sol isterse liberal hepsi de kederi ve hüznü politik bir araç olarak kullanmaktan vazgeçmemiştir. Bundan dolayı da Türkiye’de toplum kendi içinde bölünmüş ve parçalanmıştır. Çünkü Türkiye siyasi geleneğinin her iki kanadı; ümmetçi liberaller ile Kemalist modernler sürekli olarak birbirlerini ezmiş ama en çok da kendileri dışında kalan farklı kesimlerin üzerinden adeta silindir gibi geçmişlerdir.
CHP ve onun ardılları kendi ideolojik düşüncelerinin peşinden giderken geçmişin kederli savaşlarını sürekli düşünerek, bunu sürekli resmi bir politik anlayış haline getirerek neşe yerine kederli bir tarihten iktidara yürümeye çalışmıştır. Bu kederden neşe değil kin ve öfke çıkmış, bu duygusal yaklaşım güvenlikçi reflekse dönüşmüştür.
 
Eğer bu ülkede bir zamanlar kurucu ilkenin değerlerine sahip değilseniz mutlu olmanızın da imkânı söz konusu değildir. Çünkü modern Kemalizm neşenin bin bir türlüsünü değil sadece kendi için olan kederle karışık geçmişin başarılarını içinde yaşar. Geçmişin başarısı ve geçmişte kaldığı için hüzün CHP’nin kederli yüzünü da ortaya çıkarır.
Bundan dolayı insanlar Kemalizm düşüncesine bağlı mutluluğu tek gerçek olarak okur. Devletin iliklerine kadar işleyen bu anlayış her ne kadar bazı vatandaşları mutlu etse de neşeli olmayan geniş bit toplumsal kesimin olduğunu görmek gerekir.
 
Diğer tarafta muhafazakâr liberallerin demokrat partiden bugüne gelen sadece kendileri gibi olanlar için istedikleri ümmetçi bir mutluluk çizgisi vardır. Ancak bu mutluluk da modern Kemalistlerinki gibi sadece toplumun bir kemsini temsil ederken devleti ele geçirmek üzerine kurulan bir çizgiyi takip eder.
Vatandaşların tamamının değil, sadece muhafazakâr ve liberal olanların mutlu olabileceği bir siyaset anlayışından, muhafazakâr ve liberal olmayanlar için kederin çıktığı aşikârdır.
 
Çünkü bizdeki siyasi partiler iktidara gelir gelmez devletin bütün kurumlarını kendi siyasi anlayışı ile yönetmeye çalışır.
Ötekileri devre dışı bırakmakta bir sakınca görmezler. Bu anlamda muhafazakâr ve liberal siyaset anlayışı herkes için değil sadece bazıları için mutluluğun temsilcisi olmuştur.
 
Bu anlamda her iki siyaset de temelde birilerini dışarıda bırakan ve farklı düşünen vatandaşları kederlendiren ve onları hüzne boğan bir siyaset anlayışı gütmüştür. Bazen Kürtler, bazen Rumlar, bazen dindarlar, bazen de ateistler kurban edilmiştir.  
 
Artık günümüzde sağın liberal ve muhafazakâr yapısından dolayı yarattığı keder ile modern Kemalizm’in insanları zorla mutlu etme rejiminden kaynaklan keder neşeli siyasetin önünü tamamen kapatmıştır.
Ancak bu olumsuz ortama rağmen neşeli bir siyaseti tüm dünyaya yaymak, insanı mutlu etmek için yeni politikalar geliştirmek hala bir seçenek olarak ortada duruyor. Makro politikaların ya da mikro politikaların tek başına tüm insanlığı mutlu etmediği gerçeğini de göz önüne alırsak hala dünyamızda denenmemiş siyasi yaklaşımların olduğunu görebiliriz.
Olumsuz siyasetten çıkmanın yolu neşeli bir siyaseti devreye sokmaktır. Çünkü neşeli siyaset yapabilme imkânımız hayatın içinde capcanlı olarak ortada duruyor. Bu capcanlı örnekleri ortaya çıkarmak bile başlı başına neşeli bir siyaseti kurmak için yeterlidir sanırım. Bunun için de yerelden genele kadar tüm alanlarda insanları mutlu eden şeyleri hayata geçirmek oldukça önemli.
Neşeli siyaset için insanları mutlu etmek ve onların mutluklarını daimi kılmak yeni siyasetin temel ilkesi olmalıdır. Herkesin neşeye ve mutluluğa sahip olması vazgeçilmez bir haktır.
Bu anlamda onu uzaklarda aramaya da gerek yoktur. O hemen yanı başımızdadır. Tıpkı komşuna yarım etmek, bazen yoldan geçen birine yol tarif etmek kadar yanı başınızdadır. Neşeyi ekonomik, sosyal ve kültürel anlamda düşünmek ve stratejik bir vizyona dönüştürmek siyaset için zor değildir.
Ancak işin bu kadar kolay olmadığının da farkındayız. Çünkü içselleşmiş güvenlik ve korku siyaseti ne zamandan beridir neşeyi siyasetten kovmuştur. Neşeden boşalan alana keder ve hüzün korku nedeniyle kolayca yerleşmiştir. Kederli ve hüzünlü aynı zamanda ciddi olan şeyler yaşama gücümüzü sömürmüştür.
Artık kederin ve hüzün korku sayesinde siyasette edindiği bu yalancı siyasetin hakkaniyetli olmadığını kendi yaşamlarımızdan çıkarabiliyoruz. Bu yüzden gerçek siyasete yani neşe ve huzur siyasetine, kaybedilmiş itibarını vermek önemli bir siyasi görevdir.
Sık sık televizyon karşısına geçen siyasiler sürekli devleti yaşatmak ya da devlet geleneklerini diri tutmak için bazı vatandaşlarını hüzünlendirdiklerini farkındalar mı bilinmez ancak onların bu kafası karışık siyasi algısı devletlerarasında yaşana savaşlar ile ortaya trajik sonuçlar çıkarmıştır. Savaşarak neşeyi ve mutluluğu elde edilebileceğini düşünen siyasetçiler ikinci, üçüncü bir savaşın yollarını çoktan döşemişlerdir. Bu yüzden ölümü ve öldürmeyi araç edinen iktidar keder ve hüzün saçan siyasetinden de vazgeçmez. Bu savaşlarda ölenlerden geriye kalanlar acı dolu hayatlarından neşeyi çoktan çıkarmışlardır.
Kimi zaman ağız dolusu erkekliğin dili bazı erkekleri ve kadınları derinden etkiler. Siyasetteki erkek dili sürekli şiddeti ve vahşeti çağırır. Kendileri için adil olan şeyin bir başkası için kederli olduğunu düşünmeyen bir dildir bu. Buna rağmen kederli siyaseti her yere bıkmadan usanmadan erkek dili üzerinden yayılır.
Bazen de kederli siyaset bazı azınlıklara karşı yürütülür. Kimliklerini ifade edemeyen, hür ve eşit vatandaşlar olarak yaşayamayan, hakları elinden alınan insanlar; kederin ve hüznün mağdurlardır. Kederli siyaset bu kesimler için neşeyi değil sürekli kederi örer.
Tıpkı liberallerin işçi sınıfının ve yoksulların başına ördüğü kederli siyaset gibi. Bugün dünyanın dörtte biri sadece günde bir dolar ile yaşamak zorunda olması bu kederli siyasetin işidir. Adil olmayan bir paylaşım anlayışının sonucudur.
Ancak bu bir milyar insanın kederi ve hüznü bile bu liberal keder siyasetini yerinden edemiyor. Çünkü onlar da neşeli bir siyasetin yolunu çoktan unutmuşa benziyor.
Geldiğimiz noktada kederli siyaset yürütücülerin yarattığı olumsuzluğu tersine çevirmek için neşeli bir siyaset pratiğini hayata geçirmek gerekir. Bunun için de siyasi partilerin devleti yaşatan değil neşeyi yaşatan bir etik ilkeyi benimsemesi önemlidir.
Bunun için de neşeli vatandaşların ölüme, kedere ve hüzne karşı hep iyiden, mutluluktan ve neşeden yana tarafını seçmesi önemlidir. Bunun için şiddetten, militarizmden, liberalizmden, muhafazakârlıktan, Ortodoks sosyalizmden uzak durmak neşe siyasetinin özüdür.
Neşeli siyaset silahı ya da molotofu araç olarak değil ekolojik kurucu bir çabayı gerektir. Daha fazla yaşama isteği daha fazla başkasını mutlu etme isteğini gerektirir. Bazen annenizi, bazen sevgilinizi, bazen iş arkadaşınızı mutlu etmek kadar kolaydır neşe siyaseti. Bu küçük günlük örneklerden büyük neşeli organizasyonlara açılmak çok da zor değildir.
Kürtlerin ne düşündüğü neden kederli olduklarını sormak, onları mutlu edecek neşeli politikaları geliştirmek zor değil. Aynı şekilde Alevilerin yüzyılladır neden kederli olduklarını anlamak ve alevi vatandaşları neşeli kılmak zor değil.
Bu yolda yapılacak her adım kederden neşeye geçişi ifade eder ki yeni bir siyasetin neşe politikaları üzerine kurulması kaçınılmazdır.
Neşeli olmayan bir politikadan neşeli sonuçlar elde etmeyi insanlık tarihi henüz gerçekleşmiş değildir. Savaşarak neşeyi ve huzuru hiçbir devlet kalıcı halede getirememiştir. Tam tersine kederin ve hüznün etkisi bütün insanlık tarihini siyaset üzerinden sarmıştır. Ancak siyasetin bu çağından çıkmanın zamanın zamanı gelmiştir.

Neşeyi siyasete hâkim kılmanın zamanı gelmiştir. Bu anlamda kederli bir siyaset değil neşeli bir siyaset çağına girmiş bulunuyoruz. Onu canlı örneklerle yaymak en iyi politik neşe araçları ile örmek neden mümkün olmasın? Çünkü bu kurucu güç henüz kederli siyasete karşı örgütlenmemiş sessiz güçtür. 


Etiketler:
İstihdam