18/02/2015 | Yazar: Emre Korlu

Günlerdir, Özgecan’ın gece gözlerinden kaçıyorum.

Günlerdir, Özgecan’ın gece gözlerinden kaçıyorum. Pek çoğuna benzeyecek olmak tedirginliğimi artırıyor yani bu ölüm hiç unutulmayacak diyecekken akmaya devam eden zamanın bir süre sonra ne kadarını o minibüsün içerisinde yaşananları hatırlamak için kullanacağımı kestiremiyorum.
 
Toplumun diline bakacak olursan genellikle çüke bağlı minik deriden ayrılma ya da ayrılmama durumu olarak nitelendirilir. Sünnetliysen erkek adam oldun(!) demektir; değilsen çoğu zaman -yo belki de her zaman- diğerlerinin arasından dışlanırsın sonra bu duruma alışırsın, daha çok erkek olmaya çalışırsın. Ne kadar çok kadınla yatıp ne kadar çok kadını ezersen o kadar güçlenirsin ve bu seni erk yapmaya yeter.
 
Yeter de artar mı işte onu bilmiyorum?(!)
 
Midemin hassasiyetinden midir nedir idrak edemiyorum er kişi niçin erk olmak ister?(!) Konunun içine girdikçe boğulasım geliyor. Boğmayın beni!
 
Hiçbir etiketin belli kuralları yoktur. Nizamları belirleyen insanlardır pipinizin ucundan bile sorumlu olduğunu düşünen boy boy sıralanan yetişkinler...
 
Onların dışındaki hiçbir şey gelişiminiz için mübah değildir. Gölge oyunlarındaki o kuklalardan biri olduğunuz için taktir görürsünüz.
 
İyi aile çocuğu buna mı deniyordu?(!)
 
Çünkü, böyle gördük yanlış örneklerin hadsiz yüzlerinden. Erkekliğin öğrenilecek bir şey olduğunu kafamıza vura vura idrak etmemizi sağladılar. Korkunçtu.
 
Aslında bu yazının farklı bir akışı olacaktı. Tarsus’ta bir minibüsün içerisindeki o kızın çığlıkları evreni paramparça etmeseydi erkliği örnek alan trans erkeklerden bahsedecektim ve belki de tavlada yenilecektim. Azcık görgüsüzlük oturacaktı üzerime, küfredemeyecek; geviş getirdikten sonra tespihi teğet geçen tükürüğümle çevreyi erkekçe kirletemeyecektim(!)
 
Özgecan’ın birinin canından kopan yeri doldurulamayacak teselli olduğunu evvelden itibaren onlarca annenin cumartesi hüznünde görmeseydim, utancımı daha derinden hissetmemek için “evlat kavgası nedir ki? ”diyecektim fakat naif erkekliğimden bile utanır hale gelmişken şu köşeye oturup erkekçe ahkam savurmaktan vazgeçtim belki sonra toparlanıp başlarım konuşmaya. Çünkü,biz yazanlar, harika konuşuruz. Sanki şu zamana kadar hiçbir kadının yüzüne karşı bağırarak söylenmemişiz, hiçbir kadının gelinliğine kırmızı kuşağı takıp böbürlenmemişiz,erkeğim işte diye övünüp ortalıkta salınmamışız, çay kadının elinden içilir küheylanlığını göstermemişiz gibi...
 
Oysa Arap atları da narin olur ey ademoğlu(!)
 
Günlerdir, Özgecan’ın gece gözlerinden kaçıyorum. Pek çoğuna benzeyecek olmak tedirginliğimi artırıyor yani bu ölüm hiç unutulmayacak diyecekken akmaya devam eden zamanın bir süre sonra ne kadarını o minibüsün içerisinde yaşananları hatırlamak için kullanacağımı kestiremiyorum.
 
Velhasıl; yıllar sonra aynanın karşısında mahcup olacağız, daha kim bilir nasıl öldürülecek kadınlar ve kaç erkek eli, o tabutu kucaklamak için uğraşacak?
 
Televizyon programları yalnızca kaç saniyesini onlara ayırıp karartacak ekranı, Nihat Doğan kaç defa daha saçmalayacak ve tavuk mini etek giymediği halde tecavüze uğradığı için hangi yafta ile suçlanacak?
 
Yaşlanamayacak Özgecan ve o minibüs hiç durmayacak.
 
Bir aile toparlanamayacak parçalandığı yerden. Radyoda çalınacak kadının seks objesi görüldüğü nağmeler ve bir adamın içki masasında üç kuruş paraya satılacak bir sultanın göz yaşları.
 
Burası böyle bir memleket, haseki sultanım! Yaşanır ve biter sonra devam eder hayat. Bir kadın daha öldürülünceye dek hatırlanmaz unutulmaya yüz tutmuş olan.
 
“O yolu tanımıyorum diyordu kadın. Yalnızlık dağınık saçlarını yüzüne vuruyordu.Biraz sonra gidecek olan yüzüne.”
 
“Mersin Tarsus’ta yaşayan Çağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü 1’inci sınıf öğrencisi Özgecan Aslan, faili belli kişiler tarafından hunharca katledildi.” 

Etiketler:
İstihdam