13/05/2013 | Yazar: Esra Güleç

Yıllar öncesinde lezbiyen olduğu için imzalar toplatılarak yurttan attırılan arkadaşımız için ve yurtlardaki homofobiye karşı ses çıkarmak için de yürüdük.

Yıllar öncesinde lezbiyen olduğu için imzalar toplatılarak yurttan attırılan arkadaşımız için ve yurtlardaki homofobiye karşı ses çıkarmak için de yürüdük.
 
Bu yıl 3.sü düzenlenen ODTÜ Onur Yürüyüşü için söylenecek çok güzel şeyler var bence.
Önceki yıllarda nasıl geçiyordu neler oluyordu bilmiyorum fakat bu yılki Onur Yürüyüşü için bir harikaydı diyebilirim.
 
Toplumun ahlaksızları, ibneleri, sevicileri, erkek Fatmaları ve daha niceleri olarak hep birlikte oradaydık.
 
Ahlak bekçiliği yapan üniversite rektörlerine, topluma genel ahlakı aşılamayı kendisine bir görev edinmiş olan yobaz akademisyenlere, genel ahlak anlayışını bizlere zorla dayatan ahlakçı devlete ve hükümete, LGBT’leri yok sayan dışlayan ve ötekileştiren bütün zihniyetlere karşı hep birlikte yükselttik sesimizi ve haykırdık sloganlarımızı.
 
Önce rektörlük önünde hatırlattık onlara nefretlerinin o dışlayıcı söylemlerinin masum insanları nasılda yok ettiğini ve yaşama hakkı bırakılmadığını.
Sonra sırayla bütün kampüsü tabiri caizse işgal ettik sesimizi daha da fazla duyurabilmek için.
 
Üniversite yemekhanesine girdik ellerimizde gökkuşağı bayraklarımızla ve “susma haykır eşcinseller vardır”, “translar vardır” sloganlarımızla.
 
Belki yemek yiyenleri okuduğumuz basın açıklamamızla ve sloganlarımızla rahatsız da ettik ama zaten amacımız da buydu aslında. İnsanları biraz olsun o rahatlıklarından uzaklaştırıp rahatsız etmek ve onlara hayatın göründüğü kadar tozpembe olmadığını göstermekti. Bu hayatta insanlar cinsel yönelimleri ve cinsiyet kimliklerinden dolayı şiddete maruz kalıyor hatta öldürülüyor. Tek sebepse insanların kişisel farklılıklarıydı. Kendimizi kendimiz yapan kimliklerimizdi bu şiddete ve nefrete maruz kalmamızdaki tek neden.
 
Yemekhane sonrasında yine sırayla çarşı alanındaki sahneden de okuduk basın açıklamamızı.
 
Hatta sahnedeki gruptan da oldukça olumlu bir şekilde destek aldık. Basın açıklamasını okumamızın ardından sahnedeki grup: “bizde cinsiyetçiliğe homofobiye, faşizme ayrımcılığa karşı çalıyoruz o zaman şimdiki şarkıyı” diyerek bize olan desteklerini belirtti.
 
Sonra ODTÜ yurtlarına yürüdük. Yıllar öncesinde lezbiyen olduğu için imzalar toplatılarak yurttan attırılan arkadaşımız için ve yurtlardaki homofobiye karşı ses çıkarmak için yürüdük.
 
Veee son olarak devrim stadyumuna oradan da şenlik alanına yürüyerek ODTÜ’de bu kampüste ve bütün kampüslerde LGBT’lerin var olduğunu ve hep var olacağını gösterdik herkese. Şenlik alanında mikrofondan sesimizi duyurabilmek için, basın açıklamamızı son olarak buradan da okuyabilmek için kısa süreli bir sahne işgalimizde oldu desem yalan olmaz. Neyse ki 5 dakika içinde mikrofonu ele geçirebildik ve sahne işgalimiz de büyümeden sona erdi. Bence ODTÜ’nün bu yönde kazanılmış bir alan olması oldukça iyi bir durum. Ama keşke diğer üniversitelerde de bu kazanımı elde edebilsek ve daha çok kampüste sesimizi duyurabilsek. Mesela Gazi’de böyle bir yürüyüşü hayal ediyorum da denenmeye kalkışılsa sonuçları ne olur düşünmek dahi istemiyorum. Ama yeni hedeflerimiz olmalı kazanılmamış alanları kazanmalıyız ve bunun için de daha çok mücadele etmeliyiz.
 
O halde bir sonraki sene 4. ODTÜ Onur Yürüyüşü için yeniden ve yeniden daha da çok ahlaksız olarak bir araya gelmek ve buluşmak dileğiyle.
 
Fotoğraflar: May Bindner / Kaos GL

Etiketler:
İstihdam