24/04/2015 | Yazar: Cihan Dağ

‘Öldür beni. Ama şunu unutma kardeşim: Biz sabah kahvaltısı olduk. Siz öğlen yemeği olacaksınız.’

“Öldür beni. Ama şunu unutma kardeşim: Biz sabah kahvaltısı olduk. Siz öğlen yemeği olacaksınız.”
 
Bundan tam yüz yıl önce… Ermenilerin ve Kürtlerin komşu olduğu zamanlardı. Bir Ermeni olan Azat bahçesinde bir şeyler ekmekle meşgul iken birinin gölgesi düşmüş üstüne. Kafasını geriye çevirdiğinde Kürt komşusu Azad’ın silahını ona doğrulttuğunu görmüş. Şaşırmış ilk başta. Sonra kederlenip, az önce biçtiği toprağa dalmış gözü. Ardından doğrulup Azad’ın yüzüne bakmış Azat.
 
Kürt komşusundan son bir dileği olmuş. Karşılıklı oturup çay içmek istemiş Azat. Çay için ateşi yakarken söyleyenin dilini dinleyenin yüreğini acıtan bir türkü okumuş;
 
“ganâum em ari ari / çağırıyorum, gel gel,
ganâum em ari ari / çağırıyorum, gel gel,
yâr boyit mernem/ gelmiyorsun,
âes kali mukhıt mari/ ocağın sönsün
asa inâ anem/ söyle, ne diyeyim?”
 
Çayın suyu kaynamaya başlamış. Kararan demliklerden çay süzülmüş bardakların içine. Azat çayını yavaş yavaş yudumlarken, Azad belki de yapmak istediği şeyden vazgeçmeden bir an önce komşusu Azat’ı öldürmek için çayını hızlı hızlı içmiş. Azat gözlerini Azad’a dikip şöyle demiş:
 
“Öldür beni. Ama şunu unutma kardeşim: Biz sabah kahvaltısı olduk. Siz öğlen yemeği olacaksınız.”
 
Ve sonra arkasını dönüp diz çökmüş Azat. Az önce ekip biçtiği toprağa, karşısında yükselen dağlara uzunca bakmış. Hazır olduğunu göstermek için başını öne doğru iki kez eğip kaldırmış. Azad’ın titreyen ellerinin tetiği geri çekmesiyle Bingöl’ün dağlarında acı bir ses yankılanmış. O sesi duyan bir göç kafilesi bir an durmuş sesin geldiği yöne doğru. İnce bir sessizliğin içinde rüzgâr inatla susmamış. “Hadi, devam edin” diye bir tekmil gelmiş arkadan. Hadi, devam edin…
 
*Ninemin masallarından esinlenilmiştir. 

Etiketler:
İstihdam