Okyanus Ötesinden Haftanın Okumaları

 

Okyanus ötesi başlığını kullanmam ile özel bir amacım yok. Sadece Türkiye’ye göre Atlas Okyanusunun ötesinde yaşadığım için bu başlığı seçtim.

 

Bu kısa girişten sonra haftayı okumaya başlayalım

 

 

Geçen haftayı Oscar ödülleri ile bitirdik. Gerçi ödül töreni burada gece yarısını geçmesine rağmen Argo’nun en iyi film ödülü alması ile uzun sürmesi o kadar da önemsenmedi. Oscar’ın bu seneki sunucusu Seth MacFarlene, Family Guy sevenlerinin beklentisinin aksine, Stewie ve Brian’sız bir gece yaşattı. Seth, Los Angeles Gey Erkekler Korosu ile “We saw your boobs” (“Göğüslerini gördük”) şarkısı ile başladı ve Anne Hathaway sutyeniz giydiği elbisesiyle herkes bu şarkı gerçek anlamına ulaştığına aynı gece şahit oldu.[2]

 

Dağıtılan 24 ödülden ikisi dikkat çekiciydi. En İyi Film ödülünü Oscar tarihinde ilk defa Başkan’ın eşi Beyaz Saray’dan canlı olarak açıkladı. Argo[3] gerçekten de iyi çekilmiş bir filmdi. Ve Hollywood’un Argo operasyonundaki vefasına Beyaz Saray’ın resmi bir teşekkürü gibiydi. Argo’nun yapımcılarından George Coolney gibi liberal bir ismin olması soruları beraberinde getirse de, Amerika’da vatanseverlik her zamanki ağırlığını korumaya devam etmekte. Ve bir kadirşinaslık örneği olarak Argo ve Lincoln’un[4] en önemli iki ödülü alması sembolik olarak çok önemlidir.

 

Sembolik dedik Amerikan sinema tarihinde ilk defa bir Amerikan başkanının hayatını oynayan aktör Oscar’ı aldı. Daniel Day-Lewis İngiliz ve İrlanda vatandaşı ve Amerikan tarihindeki en önemli başkanlardan biri olan Lincoln’u en iyi şekilde canlandırmıştı. Oscar’ın Lincoln’a gitmesi 1865’den bu yana Amerikalıların halen Lincoln’a olan kadirşinaslıklarını göstermekte. Ve halen daha vatanseverlik çok önemli burada...

 

 

En yüce mahkeme mi yoksa temyiz mahkemesi mi? Yargıtay’ın resmi sayfasında İngilizce kısmına tıkladığınızda “Republic of Turkey Supreme Court” diyor. Yani Türkiye Cumhuriyeti En Üst Mahkemesi. “Supreme” Türkçeye “en üst, yüce” diye çevriliyor. Ancak Türkiye’de Anayasa’nın Yargıtay üyelerini yargılama yetkisini Anayasa Mahkemesi’ne vermesi ve bireysel başvuru yapma yerinin de yine Anayasa Mahkemesi’nde olması nedeniyle Anayasa Mahkemesi “Yüce Mahkeme” olmuş oluyor. Yani en üst.[6] Bu nerden çıktı diyeceksiniz. Yargıtay’ın son gey cinayeti ile verdiği kararın üzerine Ali ile İngilizce çevirisi üzerine yaptığımız sohbettin konusuydu.

 

Türkiye’de nefret cinayetlerinde LGBT olmak bir anlamda haksız tahrik unsuru olarak değerlendirilirken acı bir şekilde mahkemeler sanık lehine yorumlamada bulunuyorlar.  Zamanla değişecek bir anlayış bu. Türkiye’de mahkemeler ilginç kararlar veriyorlar. Nefret suçları nedeniyle verdikleri kararlarda bir fazlası gibi. Zamanla değişecek bir anlayış dedik, bu anlayış sadece mahkemelerin LGBT’leri korumaya yönelik vereceği kararlarla aşılamayabilir; LGBT’lerin ailelerinin de çocuklarına sahip çıkmasıyla, basının duyarlılıyla bir kamuoyu oluşturulması ile, politikacıların duyarlılıkları ile aşılabilir. Yani tavandan bir değişiklik beklemek çok doğru değil. Toplumun değişmesi gerek ve KAOS bu noktada çok önemli işler yapıyor. Keşke KAOS gibi dernekler her ilde olsa ve bireylerin LGBT konusunda bilgilendirilmesi sağlanabilse. Böylece tavandan tabana bir değişiklik sağlanabilir. Her şeyi Ankara’dan beklememek gerek.

 

Tabi katiller. Bir insan gey barda tanıştığı birini neden bıçaklayarak öldürmek ister ki? Mantık nedir? Katillerin de kendilerini iç dünyalarında hesaba çekmeleri gerek. Bir insanı öldürmek ne kadar kolay? Katil babalarla karşılaşıyoruz. Onur, ahlak, namus... Bütün bu nedenler, bir insanın canını almak için yeterli mi? Yazık, katiller neden öldürür? Katiller neden katil olur? 

---